Hazırlayan: Can Öktemer
En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Birkaç kitabı bir arada okuduğum için tek kitaptan söz edemem. Kendi çalışmalarımın yanı sıra bir yandan da edebiyatın gündemini takip ettiğim için okuma çeşitliliğim söz konusu. Şu an bir yazı için Kâmil Erdem’in Bir Kırık Segâh’ını okuyorum. Yazmak, yazıda yeni yolculuklara çıkmak için okuduğum yazarlar/kitaplar bunlar. İlk kitabı Şu Yağmur Bir Yağsa son yıllarda okuduğum en iyi öyküleri içeriyordu. Bu ilgiyle okuyorum. Kendim için ise Aleksandar Hemon’un Hayatlarımın Kitabı ile Andrey Platonov’un Birbirimiz İçin Yaşayacağız ve Georges Perec’in Mekân Feşmekân kitapları var masamda okuduğum.
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Tavsiye, kitap ekleri, sezgiler… Bunların hiçbiri diyebilirim. Sezgi de bilgi/birikim gerektirir. Kendi okuma/çalışma/beğeni çizgim ve elbette ki meraklarım her zaman belirleyicidir. Bir de sürekli kitap aldığım kitabevindeki “iyi okur” satıcılardır rehberim, az da olsa bunların beğeni ve önerilerine önem veririm. Gene de kendi okuma yordamım ve okuduğum yazarların, merak ve tutkularımın sadık yolcusuyumdur bu konuda.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Bunu demesem de, beğendiğim bir kitaptan esinlenerek daha ileride bir şey yazmak düşüm her zaman vardır. Örneği Don Kişot ve Bin Bir Gece Masalları tarzı bir yolculuk anlatısı olabilir. Hatta bunu yazabilmek için gitmek… Ben öylesi bir kitabın ancak gidilerek yazılabileceğine inananlardanım.
Yazar olmaya karar verdiğiniz anı hatırlıyor musunuz?
Böyle bir karar verdiğim ân hiç olmadı. Ama yazının/yazmanın bir oyun olduğunu erken yaşta keşfedince; “yazar”ı da işte o zaman merak ettim. Ve de yazarların keşfine çıkarak yazarlığı öğrenmeye çalıştım. Okuya okuya, yaza yaza kendimi bir yere vardırdım; yazıp ettiklerim de beni alıp buradan başka kıyılara taşıdı yazıda. Adlandırmak işim olmadı hiçbir zaman. Okuduğum ve yazdığım şeye baktım her zaman; bir de bunlar için nasıl yaşadığıma.
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
Benim bu konudaki ilk yol arkadaşım Hüseyin Haydar’dır. Ve biz ortaokul birinci sınıftan beri okuyup yazan iki yazı yoldaşıydık, sürekli yazdıklarımızı okuduklarımızı paylaşır, adeta birbirimizi tetiklerdik. Birbirimize “hadi yaz, hadi oku” diyenlerdik. O yıllarda ortak dergi çıkardık: “Taşra”, “Haykırış” ilk ürünlerimiz buralarda çıkmıştı. Bir de ortaokulda “Ayna” diye dergimiz vardı. Adeta birbirimizi yazıya, edebiyata tutundurduk tutkuyla, sadakatle, bağlılıkla.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Buna yazma ritüellerim demek daha doğru. Her koşulda yazabilen biriyimdir. Ama yer/mekân/atmosfer konusunda seçiciyimdir. Neyin nerede nasıl yazılıp okunabileceğini az çok deneyimlerimle kestirir, ona göre kendimi oraya konumlandırırım. O nedenle renk, ışık, masa düzeni her dem önemlidir benim için.
edebiyathaber.net (23 Şubat 2018)