Söyleşi: Serkan Parlak
Feza Karakaş’la Destek Yayınları tarafından yayımlanan yeni kitabı “Mutluluk Projesi” hakkında konuştuk.
Feza Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Kastamonu doğumluyum. Lise ve yüksekokulun ilk yıllarını Ankara’da okuduktan sonra yirmi bir yaşımda evlenerek ABD’nin Los Angeles şehrine gittim. Uzun yıllar eşimin işi gereği ABD, Ortadoğu, Güney Amerika ve Avrupa’da yaşadım. Bu arada Türkiye’yle bağlantımı çok yakın tuttum. Uzun seneler iş kadını olarak çalıştım ve önce OL, sonra YAP ve en sonunda SAHİP OL sihirli formülünü yaşamıma geçirme oyununu oynadım. Önce sevgi, şefkat, özgüven bolluk, hoşgörü, anlayış, coşku, neşe, kabul, teslimiyet, cesaret, ol sonra YAP farkındalığını yaşamaya başladım. Böylece, her seferinde içime doğru açılan muhteşem bir yolculuk başladı.
İçimizde bir başka dünya olduğunu babamın da etkisiyle çok genç yaşlarımda fark ettim. Babamın kitaplarını okumaya başladım. On üç yaşımda Mevlâna, Ömer Kâhyam, Şems’ten üniversite yıllarımda ise Henry David Thoreau’nun yazılarından çok etkilendim. Onların inandığımın, bildiğimin dışında bir dünya deneyimlediklerini keşfettim, o dünyayı deneyimlemeye niyet ettim.
Eğitim durumuma gelince Ankara Cumhuriyet Lisesi 1976 mezunuyum. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki eğitimime ara verip eğitimime Houston Üniversitesi İşletme Fakültesi Maliye, Western Connecticut Üniversitesi Psikoloji ve Connecticut Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Lisans eğitimleriyle devam ettim. Bu eğitimler bana bilgi verdi, her biri için sonsuz şükran duyuyorum. Asıl yolculuğum olan içe yolculuğum, bilginin bilgeliğe dönüşmesi yolculuğuma; Louise Hay, Wayne Dyer, Landmark Education, Byron Katie, Easter Hicks’in öğretileri ve açık zihnim neden oldu. 2019 yılında eşim Metin’le FMK Bilgelik Atölyesini kurduk.
Kitabınızın başlığını nasıl belirlediniz, “Mutluluk Projesi” nedir?
Deneyimlerime göre mutluluk şimdiki anda deneyimleniyor. Zihnimiz bir düşünceye inanıyor, o düşünceye odaklanıp andan uzaklaşıyor, geçmişe gidiyor ya da geleceğe. İnsanı andan neler uzaklaştırıyor, hangi düşünceler mutsuz olmasına sebep oluyordan başladım. Özümüze, saf ve yalın bilincimize bağlı olabileceğimiz tek an şimdidir. Onun dışında özümüzle bağdan koparız. Biyolojik bilgisayar olduğumuzu varsayalım. O anda düşünceye gireriz, düşündüğümüzün farkında olmazsak internet bağımız kopar. Farkındalığını yitirdiği zaman insanın kaynağa olan bağı kopuyor, düşüncenin enerjisi altına giriyor. Düşünce olumsuzsa keder, hüzün, stres, kaygı gibi olumsuz duyguları deneyimliyor, mutsuz oluyor. “Mutluluk Projesi” kitabımda öncelikle insanı mutsuz edecek elli üç düşünce ve inanç kalıbından bahsettim. Hangi düşünceler bağımızı kaynaktan koparmaya sebep oluyor ve tekrar nasıl bağlanıyoruz konularını işliyorum. Kitabıma “Mutluluk Projesi” ismini seçmemin sebebi farkındalığı artırabilmek, mutluluğun bilinçli ve farkında olduğumuz zaman her an orada bizim için mümkün olduğunu duyurabilmek.
Kitabınızın altyapısını “The Work Yöntemi” oluşturuyor. Bu yöntemin temel niteliklerini anlatabilir misiniz?
The Work düşünce sorgulama yöntemidir. İnandığımız düşüncenin doğru olup olmadığını sorgular. Byron Katie’nin farkındalığı ve gerçeğe uyanması sonucu 1986 yılında ortaya çıkan bu yöntem özetle 4 Soru ve Tersine Çevirmeleri içerir. Önce o anda ne hissettiğimizi farkına varırız. O anda deneyimlediğimiz duygu olumsuz bir duyguysa bu duyguya neden olan düşünceyi yakalar, dört soruyu sorarak doğruluk testi veririz.
- İnandığım düşünce doğru mu?
- Düşüncemin doğru olduğundan kesinlikle emin miyim?
- Düşünceye inandığım zaman kim oluyor, nasıl davranıyor ve ne tepki veriyorum?
- Düşünceye inanmazsam kim olur, nasıl davranır ve neler hissederim?
Sonra ilk inandığımız orijinal düşünceyi; kendime, ötekine ve tam tersine çeviriyorum. Bu yöntemle bir çeşit zihin yogası yapıyor, ilk inandığım ve bana stres veren düşüncenin ötesinde başka olasılıklar ve gerçekler olabileceğinin farkına varıyorum.
Her iki kitabınızın merkezinde yöntemden hareketle katılımcı görüşmeleri var, bu tarz bir kişisel gelişim kitabı oluşturmaya nasıl karar verdiniz, okurlarınızın bu yaklaşıma geri dönüşleri nasıl oldu?
Kitaplarım kendiliğinden ortaya çıktı. Verilmiş bir karar yok aslında. Yaratıldı desem daha uygun olur herhalde. Olması gerekiyordu, oldu. Akışta her şey olması gerektiği gibiydi. Yaptırtıldım da diyebilirim aslında. Okurlarımdan aldığım geri bildirimler olumlu oldu. Bilgi veren, tavsiyeler sunan bir kişisel gelişim kitabı değil de yaşamın içinden özgün paylaşımlar içeren gerçek bir kitap olduğu söylendi. Katılımcılar paylaşımlarında, kendilerini gördüklerini dile getirdiler ayrıca.
İlk kitabınızda “Sevgi Eylemde” mottosu merkezdeydi, ikinci kitabınız “Mutluluk Projesi”nde ise hepimizi mutsuz eden elli üç temel kalıp var. Bu iki temel yaklaşımdan hareketle özümüze ulaşmak, koşulsuz mutluluğu yakalamak, hayatımızı olumlu yönde değiştirmek ve zihnimizdeki kalıp yargılardan kurtulmaya başlamak için ihtiyaç duyduğumuz cesareti nasıl bulabiliriz sizce?
İhtiyacımız olan her şey mevcut. Bunun farkına varmak için tek yapılması gereken şey şimdiki anda kalmak ve odaklanmak. Anda kalmak demek özümüze bağlı olmak demek. Özümüzde, aradığımız her şey var. Cesaret orada var. Cesaretten kopmamıza ancak korku yüklü bir inanç ve düşünce sebep olur. Bizi cesaretten hangi korku ve şüphe dolu hikâyenin uzaklaştırdığını farkına varır, üzerinde sorgulama yapar ve doğruluk testi verirsek tekrar cesaret yüklü özümüze, anda özümüzle bağlantı kurmaya odaklanırız.
Feza Hanım masanızda neler var, okurlarınız kaleminizden önümüzdeki günlerde neler okuyabilir?
Şu anda mükemmeliyetçilikle ilgili bir kitap üzerinde çalışıyorum. Ondan sonra da ilişkiler üzerine yazdığım bir kitap daha yola çıkacak.
edebiyathaber.net (3 Haziran 2021)