Dilimize İsmail Yerguz tarafından çevrilen eser Hz. İsa’dan önce X. yüzyıldan günümüze Yunanistan, İtalya, Fransa, Stuttgart, Kurtuba’dan yüz büyük fikir barındırıyor.
Aşina olunan veyahut duyulmamış bu filozofların sayfa sayılarına varana dek hangi eserlerinden derlendiği hususunda okuyucularını bilgilendiren bu eserin kapağında yer alan herkes için yorumu dikkat çekicidir. Bu yorum ilk bakışta kitaba herkes tarafından anlaşılabileceği niteliğini kazandırsa da ben ön yazıda ele alınan sav ile ilintili olduğunu düşünmekteyim.
Eserin önsözünde geçen “Felsefede ne kadar hayat varsa, hayatta da o kadar felsefe vardır” sözü felsefeyi hayatla ve gündelik dille her ne kadar bağdaştırıcı nitelikte olsa da, felsefe kelimesinin felsefe yapmak şeklinde deyimleştirilmesiyle dilimizde edindiği anlamı dahi felsefenin toplumumuz tarafından aksi yönde algılandığını göstermektedir. Halbuki felsefenin dili gündelik dildir. Eserde yer alan yüz aforizmadan bazılarına toplumca o kadar aşinayız ki söyleyen filozoftan bağımsız olarak Türkçenin söz varlığına dahil olmuştur. Diyojen’in “Gölge etme başka ihsan istemem.”, Heraklitos’un ” Aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz.”, Epikür’ün “Biz varsak ölüm yoktur, ölüm olduğunda da biz olmayız” sözleri bunlardan birkaçıdır. Buna rağmen felsefe günlük hayata dahil edilemez veya bir toplum yanılgısı olarak, en basit tanımı ile soru sorma eylemi entelektüel bir sınıfa özgü eylem olarak görülür. Halbuki kitap yazmayı reddedip doğurtma yöntemiyle toplumun tabularını yıkmaya çalışan Sokrates veyahut bir fıçının içinde yaşayan Diyojen bu algıyı çürütmeye çoktan hazırdır.
Bununla birlikte her insanın olduğu gibi her filozofun da kendine has üslubu vardır. Söz gelimi kimse aynı felsefi görüşün (rasyonalizm) temsilcileri olmasına rağmen Sokrates, Platon, Aristoteles, Farabi’nin vb görüşlerini aynı üslupla ifade etmesini bekleyemez. Kimi filozoflar ise açık seçik ve kesin olabilmek adına retorikten vazgeçmezler. Bu filozoflar bazen kendilerini, birbirini izleyen düşüncelerden çok kelime oyunlarına verirler. Fakat bu durum gerçeği, varolanı açıklamaktan muaf oldukları anlamına gelmez. Jean-Paul Sartre’nin Bulantı, Franz Kafka’nın Dönüşüm’e sahip olabilmesi; XX. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Albert Camus’nün, Yabancı romanında varoluşçuluğun kavramlarından saçmayı irdeleyebilmesi aynı sebeptendir. Büyük Filozoflardan 100 Önemli Aforizma’ da ele alınan konulara ve ele alınma şekillerine bakıldığında anlaşılacağı üzere felsefe hayatın içindendir ve farklı formlarda vücut bulabilir.
Kader Gül – edebiyathaber.net (31 Mayıs 2017)