Fırat Tosun, genç bir yazarımız. Kalan Yayınları’ndan “Sanrı” isimli ilk eseri yayımlandı. Yazarla kitabı hakkında söyleşi yaptık.
Merhaba Fırat Bey. Öncelikle yeni eseriniz hayırlı olsun. Sanırım kitabınızı ilk okuyanlardan biriyim. İyi ki okumuşum çünkü SANRI’yı bir solukta, beğenerek okudum. Bu “yeni nesil romanı” yazan Fırat Tosun’u okurlarımıza tanıtarak başlayalım.
Merhaba. Çok teşekkür ederim, kitap hakkında düşünceleriniz beni onurlandırdı. Çok incesiniz. Kendimi şöyle tanıtayım; 1996 Malatya Pötürge doğumluyum. İlk, orta ve liseyi Malatya merkezde okudum. Üniversite için Artvin Hopa’ya gittim, iki yıl orada okuduktan sonra tekrar Malatya’ya döndüm ve hâlâ Malatya’da ailemle yaşıyorum. Şimdi ikinci üniversitemi okuyorum, kamu yönetimi son sınıf öğrencisiyim.
1996 doğumlu, üniversite mezunu bir gençsiniz. Sosyal medya, eğlence, anı yaşamak dururken eve kapanıp yazmak bana daima saygı duyulacak bir tavır olarak görünmüştür. Bana göre yazarlar, diğer insanlardan çok daha fazla şeylerini feda ediyorlar. Yapacak pek çok farklı meslek varken siz niçin yazar olmak istediniz? Bunu gerçekten merak ediyorum.
Güzel sözleriniz için öncelikle teşekkür ederim. Gösteriş çağında kendimi pek fazla göstermeden, kafamın içinde bir şeylerle meşgul olduğum için ve hayatımın büyük bir bölümünü odamda okuyarak, izleyerek, dinleyerek ve bazen yazarak geçirdiğim için sadece ikisini bir araya getirmek bana kaldı, onu yapmam da biraz uzun sürdü ama şimdi biraz başarmış gibiyim. Yazmak, kendimi ifade etme yolum. Sevdiğim çoğu yazar; ‘’ben bir yazarım ve derdimi yazarak anlatırım.’’ dediği için belki de yazarak bir şeyler anlatmak cazip geldi. “Ben, yazarım”, demek için yazmaya çalışıyorum.
“Sanrı” felsefi, psikolojik, gerçekçi bir roman. Bu tür eserlerin tüm dünyada beğenildiğini biliyorum. “Sanrı”yı okuyanların da beğeneceğine en ufak kuşkum yok. İlk eseriniz olduğunu düşündüğümde bunun sizin için çetin bir süreç olduğunu tahmin ettim. Şimdi size sorum şu: “Sanrı”yı yazarken yüzleştiğiniz zorluklar neler oldu.
Çok zaman harcadım, çok uzun bir kitap olmasa da çok düşündüm, çok kurguladım, çok bekledim. Bu çoklar bana çok uzun süre olarak döndü. İçimde, bir an bitmesini isterken bir an daha iyisi olsun diye dilemmalar yaşadım. Önce çok fazla gizli yazdım, sonra en yakınlarımdan fikir almak için onlarla paylaştım, olumlu dönüşler alınca içine düştüğüm ikilemler daha da azaldı ve yazdığım şeyleri daha fazla insanla paylaşmak istedim. Şu anda basılmış, okunmasını istediğim bir kitabım var. Bu duygu, yüzleştiğim ne zorluk varsa hepsini unutturdu bana.
Eserin neredeyse her cümlesinde felsefi bir gönderme gördüm. Cümleler çok hoşuma gittiği için kitabın pek çok yerinin altını çizdim. Bunun sizin ilk eseriniz olduğunu düşündüğümde de şaşırdım. Doğrusu ilk eserinizde çıtayı buraya koymanızı takdir ettim. Bu başarının altında yatan sırları merak ediyorum.
Sizden böyle bir geri dönüş aldığıma çok sevindim. Ben sadece sevdiğim yazarların, sevdiğim kitaplarının bende bırakmış olduğu etkiler ile düşüncelerimi harmanlayıp bir şeyler ortaya koyduğumu düşünüyorum. Bu bir başarı ise ne mutlu bana. Birilerinin yazdığım şeyleri okuması, üstüne biraz düşünmesi, “böyle de bir bakış açısı var” demesi beni mutlu eder. Umarım bundan sonra yazacaklarımda daha da iyi ürünler verebilirim.
Fırat Tosun’un edebiyatımıza güzel, derinlikli bir soluk kattığını düşününce heyecanlanıyorum, öte yandan endişeleniyorum. Endişemin sebebi, tanıdığım pek çok genç yazarın ilk eserini yayımladıktan sonra devamını getirmemeleri gerçeği. Batıda nasıl bilmiyorum ama bu bizde sık oluyor. Belki bekledikleri ilginin altında bir ilgi görmek, belki maddi gerekçeler, gelecekleri parlak gençlerimizin yazmayı bırakmalarına sebep oluyor. Sizin tavrınızın bundan sonra hangi yönde gelişeceğini merak ediyorum.
Size hak veriyorum, genelde beklentilerin karşılanmaması yüzünden böyle bir olumsuzluk yaşanıyor. Benim derdim “yazarak anlatmak” olduğundan beklentim yazdıklarımın etkili olması. Bu etki sadece birkaç kişi ile sınırlı olsa bile benim için yeterli. Daha yolun çok başındayım ve anlatmak istediğim şeyler heybemde yazılmayı bekliyor.
Sanrı’yı okuduğumda ülkemiz edebiyatında Sartre, Camus, Yalom ayarında bir eserle karşı karşıya olduğumu anlamam uzun sürmedi. Açıkçası bu da benim ülkemizin gençlerine olan inanç ve güvenimi tazeledi, göğsümü kabarttı. Fırat Tosunlar, cesaret gösterip bilincinde olanı kağıda aktardıklarında harikalar yaratıyorlar. Neler söylemek istersiniz?
Saydığınız yazarlarla aynı cümlede yan yana olma fikri bile bana yetecekken, onların ayarında bir eser yazdığımı söylemeniz anlatılamaz derecede güzel bir duygu. Hakan Günday bir imza gününde okurlarına şöyle demişti.
“Herkesin anlatacak illaki bir hikâyesi vardır ve o hikâyeyi ondan başkası onun kadar iyi anlatamaz’’. Gençlerimizde yetenek olduğuna kuşkum yok, tek sorun kendi hikâyelerine güven ve yazmaya cesaret etmek. Bunu aşarlarsa güzel eserler çıkacaktır.
Söyleşiyi sonlandırırken zaman ayırdığınız için size teşekkür eder, okurlarınızın bol olmasını dilerim.
Umarım daha nice eserler üzerine konuşuruz. Teşekkür ederim bu güzel söyleşi için.