Fırtına yaklaşırken | Esra Karaduman Okay

Temmuz 11, 2014

Fırtına yaklaşırken | Esra Karaduman Okay

tmpimage_1404283387.0177_1Yalnız Kadınlar Yazı” Kırmızı Kedi Yayınevi’nin Haziran 2014’te yayımladığı bir kitap. Dumanı üzerinde, yaz sıcağı içerisinde. New York Times Bestseller olan bu kitap, birkaç tane popüler magazin dergisi tarafından  “yazın okunacak en iyi kitaplardan biri” seçilmiş. Öyleyse biz de diyelim, elinizdeki kitap bir yaz kitabı. Yazarı Beatriz Williams, kısa özgeçmişinde, kendisini “zamanını yazarak ve çamaşır yıkayarak” geçiren biri olarak tanıtıyor. Çok çamaşır yıkıyor olması dört küçük çocuğu olmasından kaynaklanıyor sanırım.

1930’ların Amerika’sında geçiyor roman. Lily ve Budgie üniversitede okuyan iki yakın kız arkadaş. Çocuklukları birlikte geçmiş, birçok ilki beraber yaşamışlar, her şeyi paylaşarak büyümüşler. Aslında karakterleri birbirinden farklı, dünyaya bakışları ve ilgi alanları da öyle. Ama çocukluktan gelen arkadaşlıkları ailelerimizi kabul ettiğimiz gibi kabul ederiz biraz da. Büyüdükçe edindiğimiz arkadaşlıklardan farklıdır çocukluk arkadaşı olmak.

“Doğduğumuzdan beri arkadaşız. İki ay arayla doğmuşuz. O yaz başında, ben yaz sonunda.Ailelerimiz yazlarını Rhode Island’da aynı yerde birlikte geçirir; bu nesillerdir böyle. Budgie’yle üniversitede aynı çevrelerde takılmıyoruz ve ben futbola hiç ilgi duymuyorum ama o bunu bildiği halde, arkadaşlığımıza, o eski bağa dayanarak sabah beni de peşinden sürükledi.”

Olayların seyri ve arkadaşlıklarının şekli, Lily’nin Nick adındaki bir çocuğa âşık olmasıyla değişir. Aradan yedi sene geçer. Lily ve Budgie’nin çocukluklarının geçtiği yazlık bölgeye, Seaview’e, Nick, Lily’nin değil Budgie’nin eşi olarak gelmek üzeredir. Hayır, sandığınız gibi, en yakın arkadaşının sevgilisiyle olma hikayesi değil buradaki. Öyle gibi görünen bu durumun ardında entrika, ihanet, sırlar, iflaslar, intiharlarla dolu bir fon var aslında. Hiçbir şey göründüğü ya da sanıldığı gibi değildir aslında.

Amerika’da, 1929’da borsanın çöküşüyle başlayan ve dünyanın büyük buhran olarak bildiği, ekonomik krizin bir felaket olarak yaşandığı yıllardır romanın geçtiği zaman. İflaslar, intiharlar neredeyse günlük meseleler haline gelmiştir. Ama hayat bazıları için aynı şenliğinde devam etmekte.

“1931’de, borsanın çöküşünden iki yıl sonra, hala neşeliyiz. Panik yaşanıyor, şirketler batıyor ama bunlar sadece yoldaki küçük birer tümsek; geçici bir durum. Büyük motor öksürüyor, boğuluyor fakat ölmüyor. Yakında yeniden gürlemeye başlayacak. 1931’de bizi nelerin beklediğinden habersiziz.”

1931 ile 1938 arasındaki zamanı bölümlere ayırarak anlatmış yazar. Bir bölüm 31 yılından bir bölüm 38’den. Geçmiş ve geleceğin iç içe geçtiği bu kurgulama okur için hem olayların akışını kolayca izleme hem de merak duygusunu körükleme açısından anlamlı olmuş. Sürükleyici bir diziliş şekli yaratan yazar, o dönemin güncel yaşam tarzına sıklıkla vurgu yaparak anlatısını zenginleştirmiş. Söz konusu dönemin kadınlara bakış açısına, ilişkileri yaşama şekline, sosyal yaşamın değer ölçütlerine, dünyada yaşanan gelişmelerin Amerika üzerindeki yansımalarına değinerek, romanın duygusal çizgisini boyutlandırmış.

“Ya da aklı başında her kızın kapmak için yerinden fırlayacağı bu adamı kabul edebilirdim: Tartışma götürmez derecede yakışıklı, hoş sohbet, iyi bir aileden gelen, gizemli bir biçimde evliliğe ve aile kurmaya istekli. İyi bir koca olur muydu? Bana sadık kalır mıydı; çocuklarımıza iyi bir baba olur muydu? Kim bilebilir? Hangi erkek kusursuz ki?”

Almanya’da hızla yükselen Yahudi düşmanlığının yansımaları görülür Amerika’da da. Bazı çevrelerde dışlanmaya başlanır Yahudiler. Adeta bir moda gibidir bu davranış. Kitabın ana karakteri olan Nick Greenwald, bir Yahudidir. Bu akıl almaz düşmanlığın bir dünya savaşına doğru adım adım ilerlediğinin ise henüz hiç kimse farkında değildir.

“Budgie’nin ses tonu, bu bilgiyi verirken, son derece kalın kafalı bir çocukla konuşan bir ebeveyninki gibi. Greenwald ismini duyan Budgie, bunun bir yahudi ismi olduğunu, görünmez bir çizginin kendi kaderi ile onunkini ayırdığını hiç düşünmeden bilir. Budgie benim bu önemli konulardaki cehaletime inanamıyor.”

Kitap, 1938’de yaşanan büyük New England kasırgasıyla sonlanıyor. Tüm sırların çözülmesi, açık uçların bağlanması, fırtına gününe bırakılmış. Öyle ki, yeryüzünde her şey yok olurken roman kişilerinin de hayatların da bir alt üst oluş yaşanıyor. Hiçbir şeyin gizli kalmayacağı, her şeyin ortaya dökülüp saçıldığı bir gün yaşanıyor. Fırtınadan arta kalanlardan yeni ve mutlu yaşamlar kurulabilecek mi? Okur, merak ediyorsa, öğrenecek.

Özellikle bu türün meraklıları için, “Yalnız Kadınlar Yazı” keyifle okunan bir kitap. Tutkulu bir aşk hikayesi, sırlarla dolu ilişkiler, entrikalar ve daha ötesi… Atlantik Okyanusunun kenarındaki bir sayfiyede anlatılan bu hikaye, yaza yakışıyor.

 Esra Karaduman Okay – edebiyathaber.net (11 Temmuz 2014)

Yorum yapın