Edebiyat dünyasına yeni bir soluk getiren 'Dünyanın Öyküsü' adlı dergi 1 Şubat'ta raflardaki yerini aldı. Sibel Ateş Yengin, derginin yayın koordinatörü -'Parasız Yatılı' ve '47'liler' kitaplarıyla tanıdığımız- yazar Füruzan'la hem dergiyi hem de yazmanın formüllerini konuştu:
İçeriği ve farklı tasarımıyla yayım hayatına başlayan 'Dünyanın Öyküsü', edebiyat değerlendirmesi ve eleştiri dergisi olarak düşünülse de başrol öykülerin olacak. Tanınmış yazarların yanı sıra yazmaya gönül veren yeni yazarlara da öykülerini yayımlama fırsatı verecek dergi, öykü yarışmaları da düzenleyecek. 'Edebiyat dergileri bir ülkenin edebiyatının akan suları gibidir' diyen Füruzan'la konuştuk.
'Dünyanın Öyküsü' nasıl bir dergi olacak? Diğer dergilerden farkı ne olacak?
Fark ilk elden sayfa düzeniyle, grafiğiyle belirir. Bir derginin sayfalarını çevirdiğinizde, bir metinde, hangi tür olursa olsun, okurun gözünü rahatlatacak bir grafik tasarım büyük önem taşır. Sonra elbette, en önemlisi olan içerik gelir. 'Dünyanın Öyküsü' geniş açılımlı bir edebiyat değerlendirme, eleştiri dergisi olarak düşünüldü. Başat olan elbette öyküler. Dergi, ülkenin birçok noktasından çalışma gruplarının katkısını aldı, alacak. Dayanışmanın geliştirici insan gücünü düşünürsek dergiye her katkının sorumlu bir dirsek temasından geçtiğini, bu değerli sevinci, diriliği taşıdığını söyleyebilirim.
Bu Toprakların Anlatacak Öyküsü Çok
Öykü kitapları ve dergiler bu kadar az satılırken ve üvey evlat muamelesi görürken yeni bir öykü dergisi çıkarmak riskli değil mi? Yeni bir edebiyat dergisinin çıkması ve öteki dergilerin varlığı ve satışı… Dünyada popüler olan model pompalamalarıyla öne çıkan çok renkli magazin dergilerini ötelersek sanatın tüm disiplinlerini ciddiye alan yayınlar 'mesleki' olanları da değerlendirmemin dışında tutuyorum, çok satışlı değildirler, fakat önemlidirler. Bu dergiler bir ülkenin edebiyatının akan suları gibidirler. İçeriklerinde yer bulan değerlendirmeler, tartışmalar zamanın tüm koridorlarındaki bellekleri oluştururlar ve sonuçta birleştikleri noktada, -çünkü karışık savlar da taşısalar önemleri asla küçümsenemez- çok değerli bir delta oluştururlar. Yeni yazarların soluk alanlarıdır bu nitelikteki dergiler.
Genç yazarlara yer verecek misiniz? Hangi kriterlere göre yayımlanacak genç yazarlardan gelen öyküler?
Elbette tek kriter taşıdıkları düzey olacaktır. İlk kez öykü dünyamıza katılacak yeni dosyalar geldiğinde bir seçiciler kurulunun oylamasından geçerek 'Dünyanın Öyküsü' yayınlarında kitaplaşacaklar, yer alacaklar. Derginin, yeni yazarları sevinçle, özenle tanıtacağından kimsenin kuşkusu olmamalı. Bu toprakların anlatılacak o kadar hayatı, o kadar insanı, o kadar durumu var ki… Bu kadim topraklardaki acıları, sevinçleri, mizahı, sevdayı sözcüklere geçirecek sayısız yazar oldu, olmalı da…
Öykü, romanın karşısında bir gün yok olur mu?
Bu tartışmalar acaba türler arasında rekabet ve heyecan yaratmak amacıyla mı ortaya atılır? 1970'lerde 'öykü öldü mü, ölüyor mu' tartışmaları yapılmıştı. Dönüp baktığınızda o yıllardan bu yana nasıl seçkin öykücüler ve öykü kitapları çıktı. Üstelik öykü özellikle doğu coğrafyasında binlerce yıllık bir geleneğe sahiptir. Masallar, söylenceler, anlatılar hep bir hikayenin aktarılmasının ürünüdür ve kültürler arasındaki göbek bağını oluşturur.
Edebiyata Küsmedim
Yazmak isteyen adaylara önerileriniz ne olur?
Olabildiğince okumalarını, türler arası metin bilgilerini bıkmadan geliştirmelerini. Yaşadıkları çağı, öncesini meraklıca öğrenmelerini öneririm.
Yazmanın sırrı var mıdır? Sizin sırrınız nedir?
Birinci adımın etik, estetik donanım olduğunu söyleyebilirim. Sırların ise ne olabileceğini içtenlikle belirteyim ki bilmiyorum.
Öykü yazmada sizin keşfettiğiniz bir formül var mı?
Her yazarın bir formülü var mıdır, bilemem. Benimkini en yalın haliyle anlatmam gerekirse konuyu içselleştirip onunla didişmek, tartışmak… Eğer buna formül denebilirse.
Uzun zamandır yazmıyorsunuz, neden? Edebiyat dünyasına bir küskünlüğünüz mü var?
Edebiyata, yanıtımı daha geniş tutarsam, sanatlara küsmek… İşte bu benim asla yapamayacağım bir davranış. Hayatımı anlamlı kılan bu kavramları duyumsamadan yapamam. Üstelik bu kendimi kendim olarak ayrımsadığımdan beri böyledir.
En çok 'Parasız Yatılı' okurun gönlünde yer eden, peki ya sizin için hangisi diğerinden daha öncelikli?
Sanırım yazarlar yayımlama kararı verdikleri yapıtlarına bir sınava girme gözüyle bakarlar. Bu açıdan kitaplarımın benim ölçülerimle tamamlanmış olduğunu kabul edersek, ayrı türleri de buna katıyorum. 'Yeni Konuklar', 'Ev Sahipleri', 'Balkan Yolcusu', 'Redife'ye Güzelleme' benim için eşit çizgidedir.
Genç yazarlar içinde siz kimleri beğeniyorsunuz? Kendi öykülerinize benzer türden yazanlar var mı? Daha ilk öyküsünde Füruzan etkisi hissedilen…
'Dünyanın Öyküsü'nün ilk sayısında belirttiğim adlar var. 1980'lerden sonra gerçekten hem özgünlük, hem dil açısından başarılı öykücüler geldi edebiyatımıza. Daha da gelecekler, bunu biliyorum…
Röportaj Yapmanın İncelikleri
Röportaj kitaplarınız da var, bu işin incelikleri üzerine neler söylemek istersiniz? Röportaj yapmanın birinci koşulu girişilen işte, konuda, yazarken kullanmasanız da, ayrıntılı bilgiler edinmek, vurucu noktayı bulmak, başka bir ülke ya da sizden uzak bir konuyu seçtinizse ciddi bir ön çalışmaya girişmek, anlatılacakları süsten arındırmak ama güçlü sözcüklerle aktarabilmektir.
Yazarlığa adım atmanızı sağlayan dürtü ne olmuştu?
Okumayı sürgit çok sevdim. Fakat yazar olmayı hiç düşünmemiş hatta aklıma bile getirmemiştim. Şaka bir yana çok iyi film anlatırdım. Bu ayırıcı bir özellik sayılmasa da… 1960'ların diri, devingen dünyasında olanlar bu zamanı derinlemesine yaşayan beni de sarsıyordu. Martin Luther King'in o güzelim konuşmasını yaparken 'siyahlar ve beyazların kardeşliği'ni anlatması, Vietnam Savaşı, ülkemizdeki özgürlük ve adalet tartışmaları birikimlerimi yeniden gözden geçirmemi gerektirdi. Yazma kararımı böyle verdim.
Söyleşiyi gerçekleştiren: Sibel Ateş Yengin – Akşam (29 Ocak 2012)