Füruzan- Gecenin Öteki Yüzü İncelemesi -5- Betimlemeler, kültür dokusundaki özgün saptamaları, anlatım özellikleri  | Serap Gökalp

Şubat 10, 2025

Füruzan- Gecenin Öteki Yüzü İncelemesi -5- Betimlemeler, kültür dokusundaki özgün saptamaları, anlatım özellikleri  | Serap Gökalp

Betimlemeler
S. 108’ de bir kadın anlatılır. “Oturduğu yerde etleri gittikçe genişliyor, yayılıyordu kadın.”
Odanın kapısının tıklatıldığı anı anlatırken kullandığı yöntemi inceleyelim. Eylem yalnızca kapının çalmasıdır. İç tarafta anne kız, dış tarafta kapıyı tıklatan saat tamircisi ve kardeşi vardır. “Odalarının kapısı vurulduğunda, annesi elindeki kokinayla öylece duruyordu. Anne kız birbirlerine baktılar. Yanıtlamadılar beklediler. Kapıya yeniden vuruldu. ‘Giriniz,’ dedi kadın. Söyleyişinde büyük bir yerde konuşuyormuş gibi vurgular vardı. (Küçük odanın tasviri için tersine bir tanımlamayla ifade) Kokinayı, yüzleri ayrı yöne bakan ikiz koltuğa bıraktı. Uzaktan gelen kilise çanlarını dinler gibi pencereye doğru gözlerini açarak baktı. ‘Biri ölmüş.’ (Şu anda başka bir şeyle uğraşıyor. Kapının çalma olasılığının hiç olmaması nedeniyle ilgilenmiyor kapıyla) ‘Öyle mi anne?’ dedi küçük kız. (Kız da onun reddedişine katılıyor. ‘Bu saatte çalmazlar yoksa. Adetleri böyle.’ ‘Kapıya vuruyorlar. Seni duymadılar. Genç kadın sonunda vuruşları kesin yanıtlamak ister gibi öne bir iki adım attı. Kolları boşalıp düştü yanlarına. Duruşu garipti. Sanki o içeri girecek olanlar beklenmedik, duyulmaması gereken bir şeyler söyleyecekti. (Burada genç kadının kocasının ölüm haberi geldiği anı hatırlamış olabileceğini düşünüyorum.) Annesiyle gittikleri sinemada, enlemesine açılmış kocaman kanatları olan kadın melekler uçları kandillenen (yukarı doğru kıvrık bunu hemen kavrıyoruz, söyleyiş nasıl da estetiktir)gür sakalları şişman karınlarına inen adamlarla bezeli tavanına bakmaya doyamadığı o sinemada gördüğü filmlerdeki kadınları andıran bir duruş vardı şimdi genç kadında, sinirli uzak.”(Şimdi kapı açılır artık.) “Kapı, şaşılası bir yavaşlıkla açılırken, genç kadın geriye çekildi. Gözlerinde sert bir çakıntı çizilip yok oldu. Elini yeniden iki ayrı yöne açılan ikiz koltuğun dirseğine bıraktı.”
S.108 Kişi betimlemesi yapılırken aynı anda izleyen öznenin duygusuna da değinilir. Şöyle denir; “Çöküklüğünde kaybolup gittiği koltukta oturan(…)” Sonra bakış şişman kadına yönlendirilir.
S.113: Bir saptama gibi duran cümle aslında belirimdir. “Yeşil gözlü olanların ağlamaya geçerken gözlerinin aklarının pembeleştiğini o gün öğrendi küçük kız.” Hem annenin duygusal durumunu dile getiren bir cümle hem fiziksel portresinin bir ayrıntısı verilmiştir. İşin içine küçük kız da katılmıştır.
S.115’de atmosfer yaratımı için kullanılan belirimlere rastlarız. “Gün dönüşüyle odanın koyulan bal renginden ipek seccadelere de bir şeyler karışırdı. Konuşmalar çoğunluk o konukluğun gereğini taşıyan anlatmalardan sıyrılırdı(…)”

  1. sayfada kapıyı çalanlar betimlenir. İlk izlenimdir bunlar. “Genç adam konuşmasını engelleyecekmiş gibi ışıktan sıyrıldı. Miyop gözleri kamaşan genç kız boşluğa yürüyormuş gibi adımlar atıyordu.”
    Çevre betimlemesi S.141: “Küçük kız kaybolmayacağını biliyordu,” cümlesiyle başlayan sokak betimlemesi iki işlev üstlenmiştir. Hem sokağı görürüz bu cümlelerde hem de küçük kızın düş dünyasına tanıklık ederiz.

Anılar kanalı kullanılarak yapılan betimlemelerden biri ise 153. sayfadadır. Masa üstünde bir sürahi, bardaklar, (dış dünya betimi) buradan genç kadının görünüşüne döner anlatıcı “… bakışlarındaki kesintisiz bir telaşın giderek hınca dönüştüğü oynaklık yine de odadaki kalabalığa demiyor(…)” Onun çevresiyle ilişkisi, yine kadının görünüşü, gözlemleri bir tür mekik dokumayla okura verilir. Oradan oraya sıçrar algılarımız. Parçalar bütün oluşturur.

Özgün ifade biçimi ve betimlemelere S.155’ten bir örnek seçiyorum :
“Kızıl kumral saçları taranmamaktan köpürmüş lülelerle çevreliyordu başını.”

  1. sayfada sessizliğin betimlenişine bakalım:
    Genç kız yaklaşıp durdu, konuya girmek istediğini belirten yüz anlatımını yitirdi.
    Küçük kız masanın önünde üçüne bakıyordu.
    Genç adam uzaklaşmadan genç kadına döndü birden.
    Genç kadın da baktı ona.
    Çok kısa bir an durdular yüz yüze.
    Saat sesleri açıldı odaya.
    Sesler değişik ölçülerle üst üste düşerek sürüyordu.
    İlk kez ayrımsadılar bu vuruşları.
    Sobada kömürler çökerek yerleşti.
    Küçük kız gözlerini genç adamla annesinden kaçırdı.
    Genç kız aynı yerde kıpırtısızdı.
    Satır başı yapılarak yazılmış cümleler. İnsanları dış gözle anlatarak yavaşça ıssızlığın belirmesi. Dış seslerle sessizliğin ortaya çıkartılması. (Saat sesleri ve sobadaki sesler.)
    S.180’ de küçük kızın gözlerinin kamerasından ortam betimlemesi yapılır. Zengin akrabalarının evindeyiz. “Küçük kız, yaşlı kadının topuksuz yumuşak terliklerine bakardı, oradan sehpaların üstündeki kristal küllüklere(…)
    S.195: “Genç adam ürkek görünüyordu. Hiçbir yöne bakmamaya gösterdiği gayretin ona verdiği yabansılık, oyunun gereği incelikli devinimlerini daha da güçlendiriyordu.” Bir dans betimlemesidir bu. Yapıp ettikleriyle değil belirteçleriyle çizilmiştir bu sahne.
    S. 200 “Uykunun boşalttığı küçük bedene…” deyimi bir belirimdir.
    S.204: Sesi kavgaya kayan bir dikliğe yöneliyordu.” Kadının tırmanışa geçen sinirlenme durumunu belirtir.
    Özgün anlatım biçimlerinden bir tanesi de kuşkusuz 207. sayfadadır. “Genç kadın üst üste düşen saat seslerinin çok yönlülüğünü dinledi. Derin bir soluk aldı.”
    Görkemli bir anlatım daha, Sayfa 211’dedir. Erotizm vardır. “Genç adam ona tutkuyla baktı. Elini uzatıp değmeden çekti, gülümsedi. Şimdi bu gülüş onun yüzünü ikide bir yoklayan bir ışık gibiydi.” Her cümle satır başına alınmıştır. Belli belirsiz zarafetle çizilmiş bir erotizm de
    S.213’ de rastlanır. “Yürüdüler birbirlerine değmemeye özen gösteriyorlardı.”
    Anlatım özelliklerinin keyfini çıkarırken, Gecenin Öteki Yüzü’nün
    1- Küçük kızın bellek kayıtları,
    2-Annenin bellek kayıtları,
    3-Cinsiyetsiz anlatıcının sesinden dramatik bir sesle okura ulaştığını ve anlatılar bütünü oluşturduğunu belirtmek gerek.

Füruzan hikayelerinin ortak motiflerinden söz ederken Fethi Naci beş ortak nokta saptar:
1) Anne kız,
2) Ölü evlilik,
3) Çocuğu okutmak,
4) Çıkış yolu arayan insanlar,
5) Kafa tutuş.
Ama ben ortak motiflerle sınırlı kalmayacağım. Bunlar dışında bir okur olarak benim ilgimi çeken, kültür dokusundaki özgün saptamalarını Gecenin Öteki Yüzü’nde Füruzan nasıl motifleştirmiş, bunları ele alıp anlamaya girişeceğim şimdi.

  1. sayfada bir gazete satıcısı izleriz. Dikkat bu motif tarihsel bir nottur. Artık gazete satıcılarımız böyle değil. Bir döneme tanıklık eder. Aynı zamanda atmosfer yaratılır bu gazete satıcısıyla. (Ama itiraf etmeliyim ki gerek bu hikâyeyi gerekse diğerlerini çözümlemeye çalışırken yapabildiğim “çözümleme yamaları” yapmaktır. Tümünü aktarabilmenin pek mümkün olduğunu sanmıyorum. Öylesine yankılı, çoğalan motifler, tablolar, ilişkilerdir ki bunlar… Bu anlatılar bütünü yüreğimize gelir yerleşir. Konuşmak onu bozmak olur sanki…) Gazete satıcısı… Yere düşüp ziyan olan gazetelerin kızdan okura geçen yazıklanma duygusuna ne demeli?
    “(…) tutamayarak birden düşürmüştü yere. Çamurlu su birikintilerinin içinde anında erimişti gazeteler. (…) Sakat gazeteci yere çökmüş, çamurlaşmış malına yırtık yün eldivenlerini çıkararak dokunuyordu. Sonra da önce burnuna, ardından gözlerine bastırıyordu ellerini. Sulu kar, başındaki garip kasketin üstünde kümeleniyor, hızla eriyerek yüzüne akıyordu adamın.” Bu sahne karşısında “Kız titremeye başlamıştı.” Tıpkı biz okurken titrediğimiz gibi…

Yer yer şiirselliğe ulaşan anlatımı “Sokak lambasının ışığında karlar sarı sarı savruluyor, koyu bir mavinin içinde yitiyordu.” (S. 190) “Kedi, masanın üstüne çıkıyor, kokluyor tabakları. Yoğurt kabına yaklaşıyor, dilini sokuyor. Düşen kelebeklerden biri kıpırdanıyor. Kedi bir an bekliyor, sonra onu yutup yeniden yoğurdu yalamasını sürdürüyor. Genç kadının gülüşleri artlarından kapanan kapıyla kesiliyor.” (S.151) Böylesine tablomsu şiirimsi anlatım kimi kere irkiltici bir biçime dönüşür. “Pantolonunun açılmış önünden çıkardığı şişkin bir et parçasını korkulu bir telaşla sallıyordu. Yalnız kadına duyurmaya çalıştığı kısık sesiyle (…)”
“Bir sokak köpeği kadına yaklaşıp koklamış, sonra böğründeki iltihaplanmış yara yerini çimenlere sürtmeye başlamıştı. (S.143)”

Bu motifler hikâyeyi oluşturan katmanlar veya hikayenin içindeki hikayelerin ayrıntılarını oluştururlar. Güçlü, çoğu zaman irkiltici hikayelerdir bunlar. Her ne kadar Gecenin Öteki Yüzü ön planda bir anne kızı anlatır görünüyorsa da (ilk katman) içinde ilerledikçe çok katmanlı bir metinle karşı karşıya olduğumuzu fark ederiz. Bunları keşfetmeye çalışmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü bu keşiflerimizde (ister katman diyelim ister hikâye içindeki hikayeler) çok ince ayrıntıların ele alındığı bununla birlikte çok geniş açılı toplumsal bir genel görüntünün çizildiğini göreceğiz.

  1. Anne ve küçük kızın hikayesi. Eksen karakterlerdir. Onların hikayesi yoksulluğa direnişi çizer. Hikâyenin şimdisidir.
  2. Anne, küçük kız ve babanın birlikte olduğu bölüm. Hikâyenin geçmişidir. Hem kadın ve kızının tarihçesinin bir parçası hem de bir işçi ailesinin yaşamı çizilir.
  3. Annenin geçmişine ilişkin hikâye. Bu küçük kızın belleği veya kadının anı parçacıkları olarak metnin içinde yer yer verilir ve okur tarafından bütünleştirilir. Hem farklı bir toplum kesiti gözlenir, karşılaştırılır hem“şimdi”ye ilişkin anne kız hikayesinin farklı bir boyutu oluşturulur.
  4. Küçük kızın annesinden bağımsız ve habersiz gerçekleştirdiği gezintileri.
  5. Saat tamircisi ve kardeşinin “şimdiki zaman” hikayeleri.
  6. Saat tamircisinin ve kız kardeşinin hikayesi. Onların dağarcıkları ve kişisel tarihçeleriyle çizilen taşralı yaşam.
  7. Sokaktaki kimsesizlerin hikayeleri (teşhirci adam, deli kadın).
  8. Satıcılar küçük esnafın hikayeleri portreleri.
  9. Rehincideki insan hikayeleriyle yaşanan toplumsal değişim.
  10. Kuşak çatışması (anneyle aile arasındaki çatışma ve ekonomik düzey farkı).
  11. S. 166’ da yalnız yaşayan bir yaşlı kadınının hikayesi.
  12. Genç kadının zengin akrabasının bulunduğu toplumsal kesitin hikâyesi.
  13. Ölmüş kocanın var olduğu zaman kesitinde geçen hikâye.
  14. Cenaze ayinlerimize ilişkin verilen hikâye.

Göndergeler /göstergeler
Bunlar nelerdir diye düşündüğümde ise (belirimlerden ayrı ele almak istiyorum bunları) başka hazlar ortaya çıkıyor:
Beslenme biçimlerinin dile getirilişi yoksulluklarının göstergesidir. S. 102’ yi okuyalım:
“Annesinin deyimiyle, bir şeyler uyduruyorlardı kendilerine yemek diye. Tahta masaya hızla konup kaldırılan yarı ısınmış, yendiğinde ayrım taşımayan tatlara sahip yiyecekler. Bundan ötürü sıcak bir ekmeğin kokusu ve ısırıldığındaki tadı hepsine baskın güzellikteydi.”

  1. sayfada anne kızın yaşadığı odanın eşyasına göz gezdiririz. “Annesi odalarındaki her eşyayı yabancı sözcüklerle anardı,” cümlesiyle başlayan bölüm, anne- kızın ev tanımını yaparken iç içe (adeta simgeleşmiş) eşya parçalarının tanımlarıyla şimdiki yaşam biçimlerine ve daha önceki yaşamlarına ilişkin göndergelere sahiptir.
  2. sayfada “Genç kadın, incecik çoraplarını avuçlarında açar (…)” cümlesiyle başlayan paragraf, annenin hazırlanışı sahnesi onun yaptığı işe ilişkin ve dişiliğine ilişkin göndergeleri kapsar. Bu göndergeler öylesine yerleştirilmiştir ki sahneyi bir tülün arkasından izler duygusuna kapılırız.
    Küpelerin üstlendiği görevler vardır; 118. sayfada “Annesinin küpelerini takmadığı günler (…)” Yalnızca gece işinde takıyor onları… Bir de parasız kaldığında rehinciye verdiği günlerde bulunmuyor kulağında.
    “Ucu yakutlu su damlası küpeleri o günler olmazdı kulağında annesinin (…)”  o an parasızlar ve küpeler rehincide olduğunun göstergesidir.
  3. sayfada bir kâğıt torba vardır, bir de lastik. (Bu çok değerli bir parça benim için.) Küçük kız kayıkhaneye giderken kâğıt torbanın içine yiyeceklerini koyar. Cümle şöyledir; “Ekmeği bitince kâğıdı özenle katlayıp, bileğine epeydir taktığı, uyurken bile çıkarmadığı yuvarlak lastiğe sıkıştırmıştı.” Neyin gösterenleri olduğunu düşünüyorum? Tekrar tekrar kullanması gerekir, çünkü tekrar edinilmesi güçtür > çünkü yoksuldurlar. Bileğine lastik takmıştır ve bu lastiğin “Süs gibi durduğunu” düşünür. > Yine bir yoksulluk göstergesi.
    S. 161’ de anne kız yılbaşı daveti için komşularına gitmek üzere hazırlanmaktadırlar. İlk anda bu hazırlığın dile getirişi olarak okunan cümleler aynı zamanda annenin geçmişteki varsıllığı, yaşadığı toplum kesitine ilişkin gösterenlerdir. Bir anlamda da kadının portresinin çizimindeki ayrıntıların bir kısmıdır. Okuyalım; “Düğmeleri inci kesimli, kara ipekten “döpiyes” dediğini giymişti annesi. İnce topuklu, bilekten atkılı iskarpinleri bacaklarının düzgünlüğüne çekiyordu bakışları. Sırtına “muton dore” kürk ceketini almıştı. Oysa bu ceket için, “Her yeri söküldü, giymekten korkuyorum, ölü hayvan postuna döndü,” derdi.
    S. 165’ de ise metin boyunca kullanılan küçük kız üzerinden sekerek gerçekleştirilen anlatıma- bu Füruzan metinlerinde tipik özelliktir- bir örnek buluruz. Bunu bir anlamda da gönderge olarak okuyorum, yorumluyorum. “Genç kadın, küçük kızın bilmediği bir bakışla süzdü genç adamı.”
    S.199’da saat tamircisinin kız kardeşinin bir özelliği verilir. (…)yıpranmaya yüz tutmuş ellerinin birindeki mavi taşlı yüzüğe(…) Mavi taşlı yüzük onun koşullar ne olursa olsun süslenebilme istenci > yaşam sevincine işaret eder. Beri yandan “yıpranmaya yüz tutmuş eller” ev işlerini kendisinin yaptığının > ekonomik düzeylerinin temizlikçi tutamayacak kadar yetersiz olduğuna ilişkin bir göstergedir.

(Sürecek)

edebiyathaber.net (10 Şubat 2025)

Yorum yapın