Yıl 1941. Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday, kendilerinden önce var olan ve Türk şiir tarihinde adına Birinci Yeni dediğimiz döneme nokta koyup Garip diye adlandırdıkları bir süreci/hareketi başlatırlar. Nazmı ve serbest nazım olmayı reddederler. Bu sürece ait şiirlerini Garip adlı kitapta toplayarak yayımlarlar. Kitabın başına da Garip hareketini ve şiir anlayışlarını özetleyen bir metin koyarlar. Garip, üç şairin de ilk kitabıdır.
Garip adlı bu kitap üzerine, o günden bugüne birçok şey yazılıp çizilmiş. Yazar, eleştirmen ve çevirmen Erhan Altan ise, Garip kitabına bugüne kadar kimsenin bakmadığı bir pencereden bakıp bulgularını ve bu kitap üzerine tezlerini “Bu gece neden uyuyamıyorum / Evimdeki Yatağımda” adını verdiği kitapla paylaşıyor. Altan kitabının başında, dile getirdiği bulgu ve tezlerin sadece Garip adlı kitap üzerine olduğunu özellikle belirtiyor. Bu nedenle bu yazıda Garip derken Garip adlı kitabın ifade edildiğini ben de ayrıca belirtmek isterim.
Şiirle, özellikle de somut şiir/deneysel şiir ile ilgili olanlar Erhan Altan’ı şiir çözümlemeleri, şiir üzerine eleştiri ve deneme yazıları ile tanıyacaktır. Altan’ın, şiir ve sosyal tarih üzerine denemelerinden oluşan Ölçü Kaçarken, 2000’lerin ilk on yılının deneysel şiiri üzerine incelemelerden oluşan Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im* isimli kitaplarının yanı sıra, Turgut Uyar üzerine Tomris Uyar ile söyleşisi Ben Koşarım Aşağılara, Koşarım** ve Sanatımızda Bir Dönemeç, 50’li Yıllar, Ankara*** isimli söyleşi kitapları bulunuyor. Şiirde arayışın ve deneyin tarafında duran Altan, Garip hareketi üzerine düşüncelerine Ölçü Kaçarken adlı kitabında kısaca yer vermişti. “Bu gece neden uyuyamıyorum / Evimdeki Yatağımda”da ise Garip adlı kitabı neredeyse en küçük hücresine kadar incelemeye alıyor.
Kitap beş bölüme ayrılmış. İlk üç bölüm nazmı reddeden ve serbest nazım olmadıklarını ifade eden Garip’in, neden serbest nazım olduğu, ölçü ve uyağı atarak serbestleşen şiirin bütünsellikten ve dize olgusundan kopamaması sebebi ile nazım özellikleri taşıdığı tezi detaylı örnekler ve inceleme sonuçları ile dile getiriliyor. Bu bölümlerde şiirin biçimsel yapısı üzerinden Garip’te yer alan şiirler çözümleniyor. Şiir bütünsellikten ve dize olgusundan neden ve nasıl kopamamıştır? Yöntemlerden biri artlama, yani bir cümlenin bir alt dizeye taşan bölünmesidir. Evet, ölçü kalkmıştır, ancak cümlenin dizelere bölünmesi ile cümlenin parçalanması değil aslında bütünselliğinin devamı sağlanmıştır. Artlama ile şiirde yeni bir düzen söz konusudur. Dizelerdeki ezgi ve vurgu yapıları da bu düzeni destekler. Erhan Altan, bunların yanı sıra şiirlerdeki ahenk ve bütünlüğü sağlayan başka biçimsel araçların varlığını da dile getiriyor: liste, tekrarlar, kalıplar, nükte, karşıtlıklar ve bağlaçlar, sorular. Garip’te yer alan şiirlerin biçimsel özellikleri üzerinden yürütülen bu inceleme, aynı zamanda üç şair arasındaki farklılıkları ve ortak yanları da ortaya çıkarıyor.
Dördüncü bölüm, kendinden önce gelen nazım ile kendinden sonra devam edecek parçalanmış dize arasında Garip’in nasıl bir geçiş sürecine karşılık geldiğini, kuraldışı dizeleri ile bütünden kopuşa doğru nasıl bir yol izlediğini anlatıyor. “Dönemsel nitelikleriyle içinde durdukları zamanı mekansallaştıran şiirler, birer dönüm olarak da içlerinden geçen hareketi gösterirler. Başka türlü ifade edecek olursak şiirler, içerdikleri durumlar kadar içinde bulundukları oluşumlarla da var olurlar.” diyen Altan, bu bölümde şiirde mekan ve hareket kavramları üzerinden Garip’e dair tezlerini sunuyor. Garip’te yer alan şiirlerin mekanı “ara”dır, bir “arada olma” / “arada kalma” halidir. “Ölçü’den koparken bütünden ayrılmamak, serbestliğe yelken açarken dizenin sınırlarından uzaklaşmamak; bu arada kalmışlık ve hatta arada kalma konusunda kararlılık, Garip şiirinin karakteristik niteliğidir.” Yine bu bölümde Altan, Garip’in üç şairinin ölüm teması üzerinde neden durdukları, bu yitim duygusunu nasıl işledikleri, ölüm bilinci ile yaşama sevinci arasındaki duruşları ile üçünün de farklı yaklaşımlarını mercek altına alıyor, buradan yola çıkarak yeni tespitlerde bulunuyor.
Beşinci bölümde Garip’in yarattığı gerçeklik algısı üzerinde duruluyor. Burada toplumsal değişimlerin Garip’in ortaya çıkışındaki etkisi ile Garip’te yer alan şiirlerle ortaya çıkan şiirdeki değişimin toplumsal değişime olan etkisi irdeleniyor: “Nitekim serbest naz’larıyla, içerikleriyle, gündelik dili ile Garip, okurun gündelik deneyimlerinin civarında dolanan bir şiirdi. O dönemin resmi gerçeklik algısının ve şiir geleneğinin dışında, ama gündelik gerçeklik algısının ve dilin içinde bir şiirdi. İşte bu hem kabulünü kolaylaştırdı hem de ona gerçeklik duygusu kattı.”
Erhan Altan kitabının ismini Garip adlı kitapta yer alan Melih Cevdet Anday’ın “Seyahat Şiirlerinden I” adlı şiirindeki iki dizeden almış. Garip şairleri, kendilerini hiçbir sınıflandırmaya sokmamaları nedeni ile Garip ismini seçmişler. “Bu gece neden uyuyamıyorum / Evimdeki Yatağımda” ise, bugüne kadar hiç kimsenin dile getirmediği, farkına varmadığı bulgu ve tezleri ile, Garip’in bu üç şairinin kendilerinin bile farkında olmadıkları ama şiirlerinde kullandıkları biçimsel yöntemleri ortaya çıkarışı ile, bir garip kitap diyebiliriz.
Erhan Altan kitabının sonunda, bulgu ve tezlerinin onu ulaştırdığı noktada diyor ki “Garip böyle olmak zorundaydı, olmasaydı bir başkası gelip yerini alacaktı, yine olacaktı.” Altan’ın kitap boyunca dile getirdiği bulgu ve tezlere baktığımızda görüyoruz ki; Garip’in üç şairi de sezgisel biçimde ortaya çıkardıkları şiirlerinde, farkında olmadıkları ya da adını o zaman koyamadıkları veyahut da dile getirmedikleri benzer/ortak biçimsel yöntemleri kullanmışlar. Dolayısıyla, Altan’ın kitabında “serbestleşme süreci” olarak ifade ettiği ve şiirin üzerinde yol aldığı süreç öyle bir süreç ki, şiir hiçbir zaman “mutlak serbest”e ulaşamayacak ve hiçbir engel/sınır tanımadan yoluna devam edecek.
Yaşamını Viyana ve İstanbul arasında sürdüren Erhan Altan, şiirin bu sonsuza akıp giden evreninde keşfettiklerini yazıları ve kitapları ile paylaşırken, iki ülke şiiri arasındaki iletişim ve etkileşime de önemli katkılar sağlıyor. Kendisini, şiir adına mücadele veren yazarlardan biri olarak görüyorum.
İktidarlar tarafından yönlendirilen ve bir türlü bir yere varamayan gündemlerin içinde boğulmak yerine, gündemimize şiiri daha çok alsak daha güzel şeyler olacak gibi geliyor. Yaşamlarımızda şiirin daha çok yer kaplaması dileği ile…
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (20 Ekim 2016)
* https://www.edebiyathaber.net/sifirli-yillarda-siirimizdeki-deneyim-sule-tuzul/
** https://www.edebiyathaber.net/ben-kosarim-asaglara-kosarim-sule-tuzul/
*** https://www.edebiyathaber.net/sanatimizda-bir-donemec-50li-yillar-ankara-sule-tuzul/