Hazırlayan: Can Öktemer
En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Ernesto Sabato’nun Tünel adlı kitabı. Sabato’yla tanışmakta geç kalmışım. Üslubuna bayıldım. Son derece kıvrak bir anlatımı, su gibi akan bir dili var. Hikâyeye meraklı. Karakterinin dünyayla ilişkisi gayet netameli ve bu hali izlemek insana çok keyif veriyor. İroni dozu mükemmel.
Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
Doğrusunu isterseniz alıntı meraklısı bir okur değilim. Romanları asla altını çizerek okumam. Roman asıl gücünü yarattığı atmosferden, karakter tutarlılığından, kurgu başarısından alır. Cümleler çok sonra gelir. Dostoyevski’yi açıp okuyun altını çizecek çok az cümle bulursunuz. Ama madem istiyorsunuz, zihnime nakşolmuş bir cümleyi aktarayım size: “Dünyanın korkunç bir yer olduğunu göstermek için fazla kanıta gerek yok, yalnızca şunu dinleyin yeter: Bir toplama kampında açlıktan yakınan eski bir piyanisti fare yemeğe zorlamışlar, hem de canlı canlı.”
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Hepsi mümkün. Arkadaşlarımın tavsiyeleri tabii çok önemli, ama kitap eklerindeki bir cümle de bazen aklımı çeliyor. Tabii takip ettiğim yazarlar her zaman ilgi alanımda.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Çok var tabii… Kafka’nın bütün kitaplarını, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını, Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliğini ve daha nice kitapları yazmış olmayı isterdim. En son Mo Yan’ın Yaşam ve Ölüm Yorgunu’nu yazmış olmayı istiyorum mesela.
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
İlk öykü kitabım Hepsi Hikâye’dir. Oradaki öyküleri yazdıkça yakınımdaki edebiyattan anlayan arkadaşlarıma okutuyordum. Bunların başında da Ümit Kıvanç gelir. Sonra belli bir hacim oluştuğunda, kitap olabilir diye düşünmeye başladığımda Tanıl Bora’ya okutmuştum. Böylece İletişim Yayınları serüveni başladı.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Hemen her gün mutlaka yazmak için bilgisayarın başına geçerim ya da kalemi elime alırım. Genellikle ilk fikirleri defterlere yazarım. Ama özellikle roman yazıyorsam bilgisayarda çalışıyorum. Her gün yazamıyorum tabii. Bazen önceden yazdıklarımı düzeltiyorum, bazen sadece not alıyorum, bazen de yalnızca okuyorum. Ama her gün en az üç-dört saati bu ritüele ayırıyorum. En fazla yedi- sekiz saat çalışabiliyorum. Gece geç saatlere kalmam. Ortamın benim için pek önemi yok. Hevesim varsa dünya yansa yazarım. İdeal olarak bir odada yalnız olmayı ve caz dinlemeyi tercih ederim. Dinlemek doğru bir kelime olmadı burada, caz çalmayı tercih ederim demem lazımdı, o çalar bazen ben dinlemem bile. Bazı anlar var, dilin sesinin her şeyi bastırdığı… Hayattan en çok zevk aldığım zamanlar bunlar.
edebiyathaber.net (21 Aralık 2018)