Yaşamın anlamı, yaşamakta olanı keşfetmektir.
Alan Watts.
Hayat; başarı ve başarısızlık, cesaret ve korku, haz ve acı gibi karşıtlıklar ve çelişkiler arasındaki gelgitlerden oluşur. Bu zıtlıklar arasındaki dünya ise… Cennet olmaya inatla direnir hep. O yüzden de insanlık tarihinin kitabında mutluluğa ayrılan yer çok az. Bir nesneye ihtiyaç duyarız mutlu olmak için. Kimimiz sağlığa kimimiz başarıya kimimiz paraya bağlarız onu… Ama bunlara sahip olduğumuzda… Doyumsuz obur yaratıklar olarak mutlu olmayı yine de başaramayız bir türlü. Bu seferde onları kaybetme korkusuyla boğuşup dururuz. Hayatlarımıza dair bir şeyin değerini anlamak için bir şeyin mutlaka canımızı acıtması gerekir. Bu yüzden ‘mutsuzluğa çok şey borçluyuz’ der Wilhelm Schmid. Mutluluk mutsuzluğa zincirlenmiştir. Mutluluğun trajedisi de budur.
Asla hayatta kalmak için yaratılmadık.
Ve güneş doğduğunda korkarız
durmazsa diye
güneş battığında korkarız
sabah yükselmezse diye
karnımız doyduğunda korkarız
hazmedememekten
karnımız boşken de korkarız
bir daha yemek yiyememekten
Audre LORDE
Pozitif düşün. Hep ileri bak! Modern dünyanın o mutluluk safsataları… Hayatın gölgeli yanlarını görmezden gelip başarılı bir hayatın başarıyla dolu yaşamın mümkün olabileceği illüzyonu… Ya hayatın acı verici olan o yüzü… Yaşadığımız bu çağ… Ürettiği modern mutluluk kavramıyla sistematik olarak mutsuzluğa sürüklüyor bizi. Ve gerçeklikten daha da koparıyor. Yaşam sanatı sadece pozitif olanla, hoş ve haz dolu olanla geçinebilmek midir? O zaman… Salt mutlu olmak üzerine inşa edilebilir mi yaşamın anlamı? Hayat zaten büyük çoğunluğumuza adaletsiz davranıyorken… Akıntıya kürek çekmek değil midir bu?
Hayatın kendine göre seçimleri varsa neden canımızı sıkıyoruz.
‘Children of Men’ Filmi
Ama sorun yok merak etmeyin! Çünkü mutluluğun bir endüstrisi var artık. Küresel mutluluk anketleri yapan… Mutluluğu büyüme ve ilerlemeyle ölçmek için kendilerince göstergeler icat eden… “Bugünlerde mutlu olup olmadığını nasıl söylersin? Her şeyi düşündüğünde bugünlerde yaşamından ne kadar memnunsun? Kendinizin ve ailenizin mevcut ekonomik durumunu nasıl ifade edersiniz?” Gayrisafi mutluluk… Her yıl sonuç raporunu lütfedip bizimle paylaşıyorlar. Şu şehir bu ülke çok mutlu… Sanki gezegenin dört bir yanında bütün insanların aynı anlamı atfedeceği bir mutluluk kavramı varmış gibi. Ya görmezden gelinen çoğunluğun mutsuzluğu… Bir his değil miydi oysa mutluluk? Onu ölçmek gerçekten mümkün mü?
İktidarlar bile artık mutlu olmanın gereklilikleri üzerine politikalar üretiyor. Hatta bazıları o kadar ileri gidiyor ki… Bu konuda toplumu inşa etmek için baskıcı kararlar bile alıyorlar. Aileyi mutlu olmanın şartı olarak görüp evlilik ve çocuk dayatmalarıyla mutluluğun resmini çizmeye çalışıyorlar. Ailenin bir arada kalması için harcanan çabayla… Mutlu ev kadınlarının emek göstergelerini mutluluk göstergesi altında siliyorlar. Bu eşit olmayan bir emek dağılımının meşru kılınmasından başka bir şey değil oysa… Karşılığı ödenmeyen veya az ödenen emeğe rıza gösterilmesini güvence altına almanın bir yolu… Bu rızanın iyi hislerin kaynağı olduğunu iddia edenler, kadını mutluluğun nesnesi haline getiriyorlar. Çağdaş toplumdaki mutlu olma baskısı ve zorunluluğunun kültürel eleştirisine odaklanan Sara Ahmed ise mutluluğun yaşamlarını belli bir şekilde yaşayanlara verilen bir vaat işlevi gördüğünü söylüyor.
O aslında tam bir oyunbozan feminist… “Feministler bir anlamda gerçekten oyunu bozarlar: mutluluğun belli yerlerde bulunabileceği fantezisini bozarlar. Feministler mutluluğa yol açması gereken nesnelerin mutluluk tesirine girmedikleri gibi mutlu olamamaları da başkalarının mutluluğunu sabote etmek olarak görülebilir.”
Kim kendini daha iyi hissetmek istemez ki? Mutluluk bir ütopya değil zaten. Biraz bilgi ve denemeyle herkes mutlu olabilir. Ama asıl önemli olan mutsuzlukla bahşetmenin yolunu bulmak… Mutsuz olmayı da insan olmanın bir gereği olarak kabul etmeyi başarabilmek… Schmid’in dediği gibi asıl yaşama becerisi talihin gölgeli yanında lazım bize. Ahmed, mutluluğun iyi bir şey olduğu fikrine bir şey demiyor zaten. Sadece bu fikri askıya alıp mutluluğu neyin iyi kıldığı ve başka şeyleri iyi kılmada nasıl katkı sağladığı üzerine düşünmemizi istiyor bizden. Mutluluk bize yeni bir ufuk sağladığında dünyanın nasıl şekillendiğini görmemizi… Onun yaptığı aslında mutsuzluğun tarihini ortaya dökmek… Ve böylece alternatif bir mutluluk tarihini ortaya çıkarmak…
Sosyal medya ise… Ağını mutlu yüzlerle(…) örmeye devam ediyor. Yalanın illüzyonu içinde mutluluk pompalıyor sürekli. Bizler de… Google haritalara yüklenen o mutluluk haritalarında dolanmaya devam edip sahte hayatların hikâyelerine dalıyoruz. Ne mutsuzluğumuzla ne mutluluğumuzla yaşamayı bilmeden yaşamanın anlam sapmasında salınıp duruyoruz. Sonra… Abidin’in yapamadığı mutluluğun resmini yapmaya çalışıyoruz.
Gerçi Rousseau’nun dediği gibi yolun sonuna geldiğimizde, arabamızı nasıl daha iyi kullanabileceğimizi öğrenmek neye yarayacak ki… Ama en azından… O acımasız dilimizin esaretinden kurtulmayı insan olmayı öğrenebilsek biraz… Bir insan olarak ayrılmayı başarabiliriz belki bu dünyadan. Bunun için… Sahte veriler yerine (TUİK gibi) salt gerçekliği gösteren safi mutluluk indeksine ihtiyacımız var.
Bir de oyunbozan olmaya… Belki o zaman…
“Hiç dediniz mi hoşuma gidiyorsun ey mutluluk! Bekle! Anlamı bütün sonsuzlukta olan şarkıyı söyleyin bana. Söyleyin ey yüce insanlar, Zerdüşt’ün korosunda!”
Kaynak:
Wilhelm Schmid, Mutsuz Olmak, Çev. Tanıl Bora, İletişim Yayınları
Sara Ahmed, Mutluluk Vaadi, Çev. Deniz Mayadağ, Sel Yayınları
edebiyathaber.net (16 Temmuz 2024)