Afrika’nın en önemli yazarlarından biri olan José Eduardo Agualusa’nın yazdığı “Bukalemunlar Kitabı”, insanlara yepyeni bir geçmiş satarak, “gerçeğin sabitliğiyle” oynayan Félix Ventura’nın hikâyesini bir gekonun ağzından anlatarak geçmişin bugünle olan güreşine birçok noktadan temas eden bir roman.
“Haftalardır José Buchmann’ı inceliyorum. Onun değişimini izliyorum. O, altı yedi ay önce bu eve giren adam değil. Metamorfozlarla aynı güçlü doğaya sahip bir şey onun içinde çalışıyor. Belki krizalitlerdeki gibi enzimlerin gizli telaşı, organlarını eritiyor. Hepimizin sürekli değiştiğini iddia edebilirsiniz. Evet, ben de dünkü gibi değilim. Buna dair değişmeyen tek şey geçmişim, insan bedeninde geçirdiğim geçmişimin hatırası. Geçmiş genellikle sabittir, güzel ya da korkunç, her zaman oradadır, sonsuza dek orada kalacaktır.” Afrika’nın en önemli yazarlarından biri olan José Eduardo Agualusa’nın Timaş Yayınları’ndan Bengi De Sa Matos Paixao’nun çevirisiyle yayımlanan “Bukalemunlar Kitabı”, yukarıdaki alıntının kitaptaki sahibi olan gekonun dediğini, insanlara yepyeni bir geçmiş satarak, “gerçeğin sabitliğiyle” oynayan Félix Ventura’nın hikâyesine odaklanıyor.
“Geçmiş” alır, “geçmiş” satarım
Félix Ventura, geçimini “geçmiş satarak” sağlayan bir tüccar. İşinde o kadar profesyonel ki; kartvizitinde bile “Çocuklarınıza daha iyi bir geçmiş sağlayın” yazıyor. Müşteri portföyü hayli geniş. Bireysel veya toplumsal geçmişinden utananlar, kalabalıklar arasındaki statü basamaklarının tepesinde yer aldıklarını göstermek için sağlam bir “kütükten” geldiğini göstermek isteyenler, yeni “işler” bağlamak için atadan zengin olduklarını cümle âleme duyurmak isteyen iş adamları, bugün söylediklerinin doğru olduğunun sağlamasının geçmişlerinde söyledikleriyle uyuştuğundan bahseden politikacılar, postallarının sağlamlığını yine mazileriyle ispatlamak isteyen sert askerler, Ventura’nın hizmetlerinden faydalananlar arasında yer alıyor. Bu tür “geçmişler” satmak Ventura için çocuk oyuncağı. Neticede geçmişi değiştirmek insanın elinde olan bir şey ve o da bu gücünü rahatlıkla kullanmasını biliyor. Ancak bir gün Angolalı, sıradan ve gerçek bir geçmişe sahip olmak isteyen bir adam karşısında dikilince Félix Ventura’nın kafası allak bullak oluyor. Nihayetinde üzerinde oynanabilen bir şey, diğer yandan da bir hayal satan Ventura, kendisinden “gerçek” istendiğinde fena halde tökezliyor. Müşterisi alttan girip üstten çıkıp onu ikna ettiğinde, Ventura, belki de “ticaret” hayatının en zor görevlerinden birini yerine getirmek için hummalı bir çalışmanın içine giriyor. Ve sonunda bu gizemli adam, yepyeni geçmişinden doğan kimliğiyle José Buchmann olarak hayatına devam etmeye başlıyor. Hatta başlamakla da kalmayıp, “sahte” geçmişini araştırmak için soy kütüğünde yazanların kimler olduğunu bulabilmek için onların mezarlarını bile ziyaret ediyor. İşte bundan sonrasında hikâye katman katman genişleyerek toplumun değişkenliğinden insanların nasıl etkilendiğine, kolektif hafızanın silinmesinin imkansızlığından bireyin geçmişle olan amansız hesaplaşmasına kadar uzanan bir yolculuk başlıyor.
José Eduardo Agualusa, “Bukalemunlar Kitabı”nda, “Geçmiş geçmişte kaldı,” özlü sözünün ortasına baltayla dalıyor. Birçok anlama çekilebilecek bu sözün haklı bir tarafı var elbette. Ancak ortak bir “alan” olan geçmişe, o “alan”da, çoğunluk kabul etmese veya saymazdan gelse bile izi olan biri dahil olması, tüm dengeleri alt üst edebiliyor. Bunda, yukarıda bahsettiğim, tarihin insan eliyle değiştirilebilme, manipüle edilme kolaylığının payı büyük elbette. Zira önümüze konulan geçmişle, “geçmiş” olan “geçmiş” arasındaki fark, başta resmi görüş olmak üzere çoğunluğun haklı çıkmasını sağlayacak şekilde kolayca renk değiştirebilen bir olgu. Böyle bir durumda José Buchmann örneğindeki gibi birinin ortaya çıkması, Félix Ventura gibi simsarların işine köstek oluyor ve esas yüzleşme başlayınca da “yalan” kendini göstermeye başlıyor. Agualusa da bu yalanı bir gekonun ağzında güzelce yuvarlayarak okura sunarken, gekonun da hikayesini ayrıca öğreniyoruz. Son olarak yazarın, kitabına “Bukalemunlar Kitabı” adını vermesinin de bir tesadüf olmadığını anlatmaya gerek yok diyerek gerisini okura bırakıyorum.
edebiyathaber.net (29 Kasım 2023)