Geleceği de paylaşabilmek: “Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün” | Işıl Kızılırmak

Mart 19, 2024

Geleceği de paylaşabilmek: “Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün” | Işıl Kızılırmak

Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün, bir park öyküsü. Parkın içinde hayatı görerek, duyarak, koklayıp dokunarak tanımaya meraklı küçük Güneş; etrafında ise sorup öğrenmeler, türlü oyunlar, yeni dostluklar ve biraz da eski acılar var. Güneş için parkta yaşanabilecek küçük sorunların bir önemi yok, hayatının en atik anları da parka gitmek için hazırlandıkları, çünkü sadece özgürce koşup oynayabildiği için değil, hayatı sokakta tanımayı sevdiği, arkadaşlarına temas edebildiği için de parka tutkuyla bağlı Güneş. Ve tutkusuyla beraber büyümekte… Bahaneleri, itirazları, isteğini kabul ettirmek için başvurduğu küçük oyunları da büyüyor onunla beraber. Kızını parktan eve getirmek için her gün yeni bir oyun keşfetmekten, türlü dil dökmelerden yorgun babasının şikâyetleri de her gün biraz daha artıyor bu yüzden. Güneş insanların olayları yorumlarken kendi geçmişini, hangi yollarda yürüdüğünü unutmada hayli mahir olduğunu büyüdükçe öğrenecek belki. O günlerde park yolunda ona eşlik etme görevini devralan dedesinden dinledikleri hatırlamanın anlamlarına dair çoğunlukla. Dedesi Güneş’e parkın tarihini bir fotoğraf albümünün kapağını aralar gibi anlatıyor, nerede ne vardı, ne nasıl değişti? Ertesi gün görevine dönüp, sözü dededen devralan babasıysa fotoğrafı bir filme çeviriyor sanki, kendi çocukluğunun parkını anlatırken mekânı canlandırıyor, insanları konuşturuyor, Güneş’in heybesine sorular bırakıyor. Yetişkinler konuşup parka gitmeyi ve hikâye dinlemeyi çok seven minik Güneş şaşırdıkça mahallenin ve yetişkinlerin hafızası da yeniden kuruluyor.

Güneş’in babasının parktaki hikâyesinin ortasında çadırlar var. Güneş gibi hoplaya zıplaya değil, bir gece vakti koşarak gittikleri ve günlerce kaldıkları parkın anlamı biraz da depremden korkup kaçınmak demek hafızasında çünkü. Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün’ün parkın geçmişine bakan sayfalarında 17 Ağustos günleri var. Mekânın hafızası ve zor zamanlarda gelişen dostlukların kıymetinin odağında deprem günlerini bulmak benim için iki kez şaşırtıcıydı. Önce konunun yakın tarihimize teması ardından da doğal afetlerin kolektif hafızaya yasla sabitlendiği bizimki gibi ülkelerde çocuklara depremi böyle insanca anlatabilmesiyle. Nitelikli bir kitabın yayın öncesi süreçlerine hâkim olduğumdan 6 Şubat 2023 depremlerinin üzerinden henüz bir yıl geçmemişken bir başka deprem gecesinden söz eden bir çocuk kitabının basılmasının -neredeyse- imkânsız olduğunu biliyordum. Kitabın sonunda da Güneş’in öyküsünün uzun yollardan geldiğine dair bir not düşülmüştü, ilk şaşkınlık bu bilgilerle geçip gitti. Bu kadar zorlu bir konunun böylesine berrak, böylesi öykünün içinde, onu ele geçirmeden ve bilimsel bilgiye aracı kılınmadan anlatılmasının verdiği keyifli şaşkınlık ise bir süre etkisini yitirmedi, hatta sayfalar ilerledikçe kurulan başka temaslarla katmanlandı. Ömer Açık, bir parkın kuşakların hafızasındaki yerinden açıyor bahsi, oyunlar ve baba kız inatlaşmaları arasında depremle, mültecilerle, yıkılıp kurulan hayatlarla genişletiyor öyküyü. Güneş’in sorularını da yanıtları bulması için babasının ona verdiği ipuçlarını da bilgiye aracı kılma ihtimali, bu yaş grubu için yazılan kitaplardan alışık olduğumuz bir tercih olsa da kitap, karakterlerini büyütmeyi, konuşturmayı, yaşatmayı seçiyor. Hayatımızın orta yerinde duran, hacimli iki meseleyi, kolektif hafızamıza yasla sabitlenen deprem gerçeğini “ders almak”, göç ve göçmenliği “aynı dilde konuşmamak” parantezine sıkışmış anlatılardan sıyırıyor. Öykünün odağında Güneş’in hayatı keşfini tutmaya devam ederken, babanın yayıncı arkadaşı Nafel’in yolunu aynı parktan geçirip deprem anmasını yaşayan bir ana dönüştürüyor, yetişkinlerin hafızasından çocuklarınınkine değişmeyenleri de bu yolla anlatmayı seçiyor.

Sokakları, parkları, istasyonları, alışveriş mekânlarıyla mahallenin seslerini duyan ve kaydeden bir yazar Açık. Okuru bunu, Küçükçekmece Gölü’nün etrafındaki yoksul sokaklarda yaşayan insanların öykülerini anlatan Menekşe İstasyonu’ndan beri biliyor bana kalırsa. Yazarın Menekşe İstasyonu’ndan Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün’e doğru çizdiği hatta, yeni tanışmaların yıllanmış dostluklara karışmasının, komşu dayanışmalarının yeri sabit ancak yazar bu sabitlerle genişleyen kurguda merkezine nostaljiyi almıyor. Özellikle Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün’de değişip dönüşen hâliyle yaşayan bir mahalle var. İnsanları büyüyor, gidiyor ya da geliyor, birlikte öğreniyor, duyguda ortaklaşıyor, zamanla birbirlerine bakışı değişiyor; mekânlar değişiyor, işlevleri dönüşüyor, genişliyor ya da daralıyor, ama mahalle yaşıyor, mahallelinin kuşaklar arası hafızası devrolmaya devam ediyor. Güneş’in yeniye, harekete temas etme isteğinin sokakla bağını sıklıkla başvurulan güvenlikli site- müstakil ev/mahalle karşıtlığına hapsetmeyip ilişkilerin, dönüşümlerin kaynaklarını oyunlarla, tüm mahallelinin katıldığı etkinliklerle işaret ediyor Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün. Kitap, zorlu meseleleri bir oyunun içinden görerek kavramak nasıl mümkün olur sorusuna çocukça meraklarla yanıt ararken geçmişe ve geleceğe dostluğun, bir arada olmanın, dayanışmanın penceresinden bakıyor. Bizim için adı deprem korkusu olan, komşumuz için evinden uzak yollara düşmek olabiliyor ama dayanışma, türlü duygunun içinden çıkıp geliyor, gelecek, biliyoruz.

edebiyathaber.net (19 Mart 2024)

Yorum yapın