Umutsuz bir nesil yetiştiriyoruz. Yarını için planı olamayan, gelen günleri belirsizlik olarak gören/ bekleyen ve geldiği gibi yaşayıp giden… Mücadele etmeyen… Kendisine verileni reva gören… Peki, nereye kadar? Hangi zamana dek böyle gider bu? Sonrası ne olur?
Bir an önce silkelemek, olmayan heyecanlarını onlara vermek gerek. Olumlu motivasyon sağlayacak örnek kişilerle tanıştırmak gerek. Bunu fiziksel olarak sağlayabiliyorsak ne âlâ. Karşılıklı olarak oturtup konuşturmak çok iyi olur. Olamıyorsa da kitaplardan destek alabiliriz yine.
Son dönemde yayınevlerinin peş peşe yayımladıkları kitaplar var. Önümdeki örnekler Redhouse Kidz etiketli “Dâhiler” ve “Şampiyonlar.” İlk kitap “Dâhiler”den söz edelim biraz. Guido Sgardoli’nin yazdığı, Guiseppe Ferrario’nun resimlediği ve Tülin Sadıkoğlu’nun dilimize çevirdiği kitap dâhi kabul edilen isimlerin sıradışı yaşamöykülerini sunuyor bize. Peki, kim bu dâhiler? Maria Callas, Stanley Kubrick, Nelson Mandela, William Shakespeare, Marie Curie, Johannes Gutenberg, Steve Jobs, Kristof Kolomb, Gandhi, Freud, Rita Levi Montalcini, Picasso, Einstein, Galileo Galilei, Mozart ve Leonardo Da Vinci. Her biri alanında önemli ve ölümsüz eserlere imza atmış, tarihe mâl olmuş kişiler. Fakat Mandela ve Gandhi tam olarak bu sınıfa dâhil edilebilirler mi emin değilim. Yine de ufuk açıcı birer kişilik olmalarından dolayı yer almalarında sakınca görmüyorum. Bununla birlikte Mandela ve Gandhi’nin adının yanına ulu önderimiz M. Kemal Atatürk’ün yaşam öyküsü de çok şık olurdu. Mandela ve Atatürk demişken; benzer bir isim hikâyeleri var ikisinin de: “Sen, dedi öğretmen. Adın ne senin? Rolihlahla Mandela diye yanıt verdi çocuk. Altı yaşındaydı ve G. Afrika’da Healdtown’da bulunan kolonyal İngiliz okuluna gidiyordu. Öğretmeni beyazdı. Bu kadar zor bir ismi nasıl hatırlayacağım, diye sordu kadın. Trafalgar Deniz Savaşı’nın kahramanı İngiliz amiral Horatio Nelson’un resmi gözüne çarptı. Bugünden sonra Nelson olacaksın, dedi öğretmen. Nelson Mandela…”
Dâhilerin yaşamöyküleri anlatılırken, yine onlara ait olan altı çizilecek sözleri de çocukların önüne bir ışık tutacaktır.
Sgardoli&Ferrario işbirliği ile ortaya çıkan bir diğer kitap da “Şampiyonlar.” Sporun her dalından, tarihe adını altın harflerle yazdırmış on dokuz şampiyon. Pele, Senna, Coppi, Bartali, Nadia Comaneci, Carl Lewis, Tomba, Michael Jordan, Muhammed Ali, Torino Kulübü, Navratilova, Rossi, Walter Bonatti, Usain Bolt, John Mc Enroe, Zanardi, All Blacks, Abbagnale Kardeşler ve Federica Pellegrini. Motor sporlarından Ayrton Senna var ama benim gözüm bu isimlerin arasında ilk gençliğimin efsanesi Michael Schumacher’i aradı. Senna’yla birlikte bu kitapta yer alabilirdi. Bugünün çocukları tanımazlar onu çünkü.
“Şampiyonlar”da da “Dâhiler”de olduğu gibi altı çizilecek, fener olacak sözleri var sporcuların. Ya da onların yaşamından bir kesitin içinden cımbızlanıp alınmış sözler.
Okuduğumuz yaşamöyküleri gösteriyor ki başarıya-amaca giden yol stabilize bir yol değil. O yol, çamurla kaplı. O çamurun içinde düşe kalka, savaşarak, mücadele ederek yol alınıyor. Zaten uğruna yürünmek istenirse bir amacın kişiyi ne, hangi engel durdurabilir ki? Bu kitaplar çocuklara başarının bir tesadüf olmadığını, aynı zamanda çok çalışmak gerektiğini de anlatıyor.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (25 Mart 2019)