Norveçli aktris ve yazar Linn Skaber’in yazdığı “Genç Olmak”, yazarın, hayatın en eğlenceli, en zor, en güzel, en tuhaf zamanlarını geçiren gençlerle yaptığı röportajlardan oluşan, yetişkinlerin de kulak vermesi gereken pek çok hikâyeyi içinde barındıran bir kitap.
İnsan yaşamının en tuhaf süreci genç olmak. Burada kullandığım “genç olmak”, “ergenlik çağında” olmak elbette. Zira artık hangi yaşın hangi kategoriye girdiğini kestirmek güç. Ortalama insan ömrünün süresi sürekli artıyor. Çevre unsurlar, ebeveynlerin çocuklar üzerindeki etkisi, kişisel kararlar yaş sınırlamasını oynak bir hale getiriyor. 20 yaş, evlenmek için çok erken bir yaş kabul ediliyor örneğin. Veya 65 ile 70 yaşında vefat eden birini duyduğumuzda, “Gençmiş,” diye daha da üzülüyoruz. Orta yaşın rakamsal ifadeleri sürekli yukarı çekiliyor. 7 yaşındaki çocuklar, “erken ergenlik dönemine” girebiliyor. Ama her ne olursa olsun, ergenlik, bir “dönem” olarak yaşandığı için baki kalıyor! Norveçli aktris, komedyen ve yazar Linn Skaber’in yazdığı, Lisa Aisato’nun illüstrasyonlarıyla süslediği, Eksik Parça Yayınları’ndan Aşye Erbulak çevirisiyle yayımlanan “Genç Olmak”, Skaber’in ergenlik çağındaki gençlerle yaptığı röportajlardan oluşan, bu dönemi birinci ağızdan anlatan, içten, samimi, bazen üzgün, bazen coşkulu satırlarla karşılaşacağınız bir kitap.
Linn Skaber, belirli bir konu üzerinde durmadan, tam da ergenlik çağına yaraşır bir biçimde, birbirinden farklı birçok meseleyle ilgili düşüncelerini sormuş gençlere. Vaftiz olmaktan tutun, Peter Pan’a, feminizmden aşka, matematikten çikolataya, sosyal medyadan hastalıklara, ölümden ebeveynlere kadar geniş bir yelpazeye yayılan ve gençlerin kafasını kurcalayan alanlara girip çıkmış. Kızları, misal, oğlanlara sormuş yazar. Şöyle bir cevap almış: “Tatilden sonra onları neredeyse hiç tanıyamadık. Kızları. Büyümüşlerdi. Bizden yani oğlanlardan çok daha fazla. Tatil, çoğu zaman herkesin sonradan birbirini biraz tanıyamadığı bir durumdur ama sonra tüm santimetreler, güney tatilleri, bronzlaşma ve uzun kâküller yerine oturur ve işte orada birbirimizi tanırız. Bu sefer değil. Henüz büyümüş değillerdi. Adeta kendilerini içeriden her bir köşelerini şişirerek doldurmuşlardı. Şiddetli bir durumdu; tanıdığım kızlar gitmiş ve içlerini yeni, yumuşak ve aynı zamanda sert, tanınmaz ve yetişkin benzeri bir şeyle doldurmuş kızlar gelmişti. Tam olarak yetişkin de değil ama bir nevi müzik videolarındaki gibi.”
Yazarın inanç konusunda düşüncelerini sorduğu gençten aldığı hayli enteresan ve aslında kitabın tamamına yayılan “genç olmak” meselesine biraz geriden ve geniş bir açıdan bakınca, okura yeterince fikir veriyor: “Yerin ve göğün yaratıcısı, Her Şeye Gücü Yeten Babamız Tanrı’ya inanıyorum. Ve sonra başka şeylere de inanıyorum, daha küçük şeylere: Örneğin, yeni spor ayakkabılarıma. Kar eridiğinde, okuldan eve giderken yeni tabanlarımın altında çakıl taşlarını hissediyorum ve güneş parlıyor ve günlerden Cuma ve hava henüz tam olarak ısınmadı ve çantam hafifledi çünkü kitapların çoğunu teslim ettim ve parkın içinden geçerken çimlerin üstünde tek bir köpek kakasına bile basmadım.”
“Genç Olmak”, ergenliğin heyecan verici, eğlenceli ve güzel yanlarıyla birlikte, tuhaf ve zor anlarını, çocuklukla yetişkinlik arasındaki sıkışıp kalmışlığın getirdiği müthiş kafa karışıklığını, Linn Skaber’in, o yaşlara geri dönerek, kendini bir ergen görerek hazırladığı, yetişkinlerin de onlara kulak vermeleri için birçok sebebi önlerine koyan bir kitap.
edebiyathaber.net (22 Ocak 2024)