Anıl Çetinel Örselli ilk kitabı Ah Bu Şarkıların ile edebiyata giriş yapmış olsa da uzun yıllar yazdığı ve birçok mecradan ödüller aldığı üzerine basılarak söylenmeli, yazılmalı. En son 2023 yılında Seyhan Livaneli öykü yarışması birinciliğini aldı. Ancak diğer mecralarda aldığı her dereceyi de sonuna kadar hakkettiğini gösteren ve Eksik Parça yayınlarından bu yıl çıkan Ah bu Şarkılar, yazarın edebiyata sağlam bir giriş yaptığını gösteriyor.
Örselli’nin eseri dikkatle kurgulanmış ve dizayn edilmiş. Kapak tasarımından, öykülerin gruplanmasına eserin son sayfasında okura müzik şöleni sunmaya kadar her şey profesyonelce programlanış. Kitabın adını, bir öyküye değil her öyküye imlemesi de incelikli ve özenli. Eser içinde yer alan her şarkıyı kitap sonunda dinleyebiliyor olmak önemli, böylece okurunu düşünen yazar ayrıcalığını kapmış Anıl Çetinel Örselli.
Ah Bu Şarkıların, gerçekle öykünün birbirine geçtiği bir eser. Örselli, gerçek, öykü, öykü gerçektir diyor her çalışmasında. Dönüş Yok, Ankara Bekçisi, Anten ülke gündemine, geçmişine, yargılanmalara, tutuklanmalara, suça ve suçsuzluğa, tüm bunlarla uzaktan yakından bağlantısı olanların üzerinde bıraktığı derin yorgunluğa dikkat çekiyor. Zaten yazarın kendisi de “teşekkür” bölümünde tam da bunu söylüyor: “Bu kitap, paydaş yaralarımıza bir sesleniştir.” “Gerçek bu,” diyerek ayrılıyoruz bu öykülerden.
“Öykü ile yaşam birbirini bütünler,” der Tahsin Yücel. Eserin bütünü için geçerli olan bu cümleyi özellikle iki öykü; AH(!)TAPOT ve PAMUK İPLİĞİ üzerinden irdelemek lazım. Ah(!)tapot’un kahramanı İlyas’ın hayal kırıklığı hayatın içinde birçok insanın yaşadığı kırıklığa eştir. Örselli’nin usta kalemiyle bu çıkmaz, bu acı, “acıyor” demeden okura öyle derinlikli verilmiştir ki Hülya Soyşeker’cinin “Öykü okurda yeniden yazılır, yeniden çoğalır,” cümlesini getiriyor akla. Okur, İlyas’ın bu çaresizliğini yok etme ve öyküyü yeniden yazma isteği duyuyor. Öykü yaşamla bütünse, sevgi dolu kahramanın mutlu olmasını düşlüyor. O denizde mutlu haliyle yaşayan öyküler yazmak istiyor… Pamuk İpliği, ismi gibi narin bir öykü değil. Öyküleme zamanı ile öykü zamanı birbirinden uzak. Öyküleme burada hesap sorma zamanı. Yine Yücel’in cümlesiyle öykülenen tam da yaşamın bütünü, kendisi. Kapalı toplumlarda yoğun bir şekilde yaşanan, gizlenen, konuşulmayan istismarın, göz yummaların öyküsü Pamuk İpliği. Bıçak gibi kesen, kestiği yerde yüreği oyan bir öykü.
Örselli, Heimat adlı öyküsünde ise yine bir gerçekle okuru buluşturuyor. Heinrich Böll’ün öykünün asıl amacının “gerçeğin röntgenini çekmek” dediği düşünülürse, yazar bunu öyküsünde başarıyla yapıyor. Meraklı okurun araştırmasına bıraktığım Heimat’ın anlamı tam da öyküyü kavrayan bir başlık. “Sistem tıkır tıkır çalışsın diye, üretim bandından yontulmuşçasına aynısının tıpkısı hayatlar biçilmiştir bizlere.” O atmosferde nereye ait olduğunu soranların cevabı var mıdır bilmem ama kahraman son cümleyle öyküyü en derine oturtuyor: “Memleket dediğin iki yüzdü; biri kış, biri güzdü.”
Her öykünün tek tek incelenmeyi hakkettiğini düşündüğüm Ah Bu Şarkıların, değinmeden geçemeyeceğim bir öyküsü de Balerin. Kısa öykünün kahramanı Meryem, analık ve kadınlığın arasında sıkışmış iç dünyasında yarattığı kıskançlıkla savaşmaktadır. Kıskandığını “yaren” ilan etmesi neye bağlıdır? Tam da öykünün odak noktasında öykü sonlanır. Kadının çaresizliği, acıya tutunması öyküyü yükseltir. Kadının içsel savaşını repliklerle ve iç monologlarla anlatan başarılı bir öyküdür, Balerin.
Anıl Çetin Örselli’nin ilk kitabı Ah Bu Şarkıların’ın bütünü i okuru dönüştüren, düşündüren öyküler. Anlatımdaki özgünlüğü tam yerine denk gelen yöresel kelimeler okuru yormuyor, öykünün atmosferine girmesine daha da yardımcı oluyor.
Öykü severler ve yeni bir dil arayanlar için Anıl Çetinel Örselli vazgeçilmez bir yazar olacaktır kanısındayım. Ah Bu Şarkıların mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.
edebiyathaber.net (15 Kasım 2023)