Ne denli sıkıcı bir dünyada yaşıyoruz farkında mısınız? Sıkıcı bir yaşam… Boğulduğumuzun farkına varmadan sürekli olarak bir koşuşturmanın içerisindeyiz. Yaşadığımız hız çağına ayak uydurabilmek adına durup soluklanmıyoruz bile. Sanıyoruz ki durduğumuz anda düşeceğiz.
Peki, şimdi soruyorum. En son ne zaman bindiğiniz otobüsün camına başınızı yaslayıp dışarıyı seyrettiniz? Yaşadığınız kentte deniz varsa, en son ne zaman denize karşı oturup amaçsızca ufuk çizgisine baktınız? İyot kokusunu ciğerlerinizin en derinine en son ne zaman çektiniz? Bir dost ziyareti, arkadaşlarla piknik en son ne zaman? Akıllı telefonları, tabletleri tamamen kapatabiliyor muyuz örneğin? Ekranlarına bakmadan bir yarım saat geçirebiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Aslında bu davranışlarımızın farkında da değiliz. Günlük olağan yaşantılarımız böyle oldu artık. Ve çocuklarımızı da kendimize benzettik. Onlarda çocukluğun ne olduğunu anlayamadan bizim yaşam maratonumuza ortak oldular. Sabah servise yetişecekler, servisten inip derse yetişecekler, okuldan çıkınca yine servis, etüt vs. vs… Küçük bedenleriyle, büyük yükleri omuzlarında koşuşturup duruyorlar. Yaşamlarımızın bir kenarında bizimle sürükleniyorlar. Hepimizin yaşamı böyle artık. Sabah kalk işe koş, işten çık eve koş, yemek, yat, kalk bir daha koş!
Bu döngüyü kırmak istiyor muyuz, kırabilir miyiz? “Mario Usta’nın Yaramaz Kuklaları” bu konuda bir örnek olabilirler bize. Rafik Schami’nin yazdığı, Eisen’in resimlediği ve Emrah Cilasun’un dilimize kazandırdığı kitap çok uzun süredir kütüphanemin bir köşesinde bekliyordu. Sözünü ettiğim döngünün içerisinde bir türlü fırsat olmamıştı okumak için. Nihayet o döngü kırıldı ve kuklalarla buluştum.
Mario, beş parasız fakir bir kuklacıdır. Oyunlarını sergilemek için yolculuk yaptığı eski bir karavanın içinde yaşayan bir adam. İnsanlar üstünün başının perişanlığına bakarak, iyi bir oyun sunamayacağını düşünerek gösterilerine girmezmiş. Her ne kadar iyi bir anlatıcı olsa da sürekli olarak boş salonlara gösteri yapmak ona acı veriyormuş. Kuklaları da bu duruma üzülüyorlarmış fakat Mario Usta’ya bu durumu belli etmek istemiyorlarmış. Sonra bir gün kuklalar sürekli aynı oyunu oynamaktan sıkıldıklarını fark etmişler. Artık onlar da kendi seçtikleri rolleri oynamayı istiyorlarmış. İstiyorlarmış da Mario Usta buna ne diyecektir? Daha da önemlisi kuklalar planlarını nasıl gerçekleştireceklerdir?
Ebeveynler bu sorulara yanıt vermek için düşünedursun çocuklar okumaya başlasınlar bu kitabı. Güzel bir kukla masalı Mario Usta’nın öyküsü. Rutine dönmüş yaşamların dönen dişliyi kırmaları için de bir başlangıç olabilir. Çocuklar için geleceğe dair bir düşünce olarak da kenarda dursun, derim.
Rafik Schami adını duymayanlar için ekleyeyim ki; 1946’da Şam’da doğmuştur. 1971 yılından beri Almanya’da yaşayan yazarın, kitapları 24 dile çevrilmiş ve sayısız ödül almıştır. Ben okumakta gecikmişim fakat hâlâ okumayanlar varsa daha fazla gecikmesinler.
Hadi kapatalım telefonları, tabletleri, Mario Usta’nın kuklaları gösteriye çağırıyor!
*Ionescu’nun ünlü tiyatro oyununun adıdır.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (21 Mart 2016)