Gidelim buralardan! | Mehmet Özçataloğlu

Kasım 30, 2020

Gidelim buralardan! | Mehmet Özçataloğlu

2020 yılına başlarken “tek dileğim sağlıktır, geri kalanı çalışır hallederim” demiştim. Tabii gelen Mart ayını hiç hesap etmemiştim. Kim etmişti ki zaten? Yine de fena yürütmedik süreci, öyle böyle Kasım ayını gördük işte. Kasım’ın gelişi de Ekim’in sonunda hissettirmişti kendini. Neyse, yaşam zaman zaman içinden çıkamayacağımızı düşündüğümüz bir girdaba girmişçesine yoruyor, bunaltıyor. Hayat bu! Her zaman inişler, şen kahkahalar düşmüyor payımıza. Arada yokuşa sürüp terletiyor da yaşam. Önemli olan orada, yukarıda bir düzlük olduğunu unutmamak. En yüksek tepeye de tırmansa insan, bir noktada bitiyor işte. Tepenin ardı yeniden iniş. Dayanma gücü ve sabır tükenmesin yeterli. Gerisi gelip geçecektir. Ama yine de ortam değişikliğini de düşlemeden edemiyoruz. Şöyle bir uzaklaşsak, başka diyarlara gitsek diye hangimiz düşünmüyor ki? Fakat bugünlerde onun da olanağı yok. “Önüm-arkam-sağım-solum virüs” diye bağırıyor adeta dünya. Gel de değiştir coğrafyanı değiştirebilirsen.

O halde bize düşen yine kitapların içine girmektir/düşmektir. Gözümü biraz açınca ben de bunu yaptım hemen. “… Kalemimi yonttum, yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım” dediği gibi Sait Faik’in, okumasam deli olacaktım sanırım.

Uzun zamandır rafları bekleyen bir üçleme vardı elimin altında. Üçüncüsü yeni sayılır henüz fakat ilk iki kitap bekliyordu nicedir. Üçünü birden okuma fırsatını da bulmuş oldum böylelikle. Altay Öktem’in “Sihriâlem Geçitleri” üçlemesi. Can Çocuk etiketiyle yayımlanan kitapları resimleyen Elif Deneç.

Kahramanlarımız Berk ve Çağıl kitaplar sayesinde diyar diyar dolaşırken okuru da yanlarında heyecanlı serüvenlere sürüklüyorlar. İlk kitap “Çalılar Diyarı.” Diziye ait ve yazarın çocuklar için yazdığı bu ilk kitapta, fantastik diyarlarda buluyoruz kendimizi. Yaşadığımız bu köhnemiş ve bizi artık mutsuz kılan bu dünyadan çok başka ve ilgi çekici bir yer Çalılar Diyarı. Çağıl’la olan arkadaşlığından vazgeçemeyen Berk onunla birlikte ürktüğü konuların üstüne gidiyor. Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik biraz da bu değil midir zaten? İstemediğin şeyleri yapmak, yapabilmek! “… Etrafa parlak, sarı bir ışık hâkimdi. Sanki başka bir renk yoktu burada. Ne kahverengi bir ağaç, ne yeşil bir yaprak, ne sarılı, kırmızılı, morlu çiçekler… Gri kayalar ve toprak dışında, farklı farklı renklerdeki küçük çakıl taşları bile yoktu…” Garigya’ya açılan bu kapıda duralım ve gerisini merak eden okurlar kitaptan devam etsinler. Geçelim ikinci kitaba. İkinci kitap “Kral Kılıçbalığı.” Çalılar Diyarı’ndaki ürkütücü serüvenlerinin ardından Çağıl ve Berk birbirlerine söz veriyorlar. Arkadaşlıklarını sürdürmek adına da bu sözleri tutmaya kararlılar. Özellikle Berk yeni bir diyara geçmemek için Çağıl’ı ikna etse de unutkanlığı sonucunda yeni bir kapı açılıyor bu kitapta. Bu defa iki arkadaş kendilerini Kayıp Ada’nın terk edilmiş zamanında, balığı olmayan bir balıkçı, müşterisi olmayan bir garson, oyun arkadaşı olmayan çocuk ve halkı olmayan Kral Kılıçbalığı’nın heykeliyle baş başa buluyorlar. Adanın kadim düşmanı Karkorsan da cabası!

Ne güzelmiş buralar, sıkıldığımız dünyadan sonra çok iyi geldi, diye düşünürken kendimi üçüncü ve en yeni kitap olan “Gölgeler Diyarı”nın içinde buldum. Dönüş zamanının da farkına vararak elime aldığım bu kitapta her şey tersine işliyor. Zaman, hesap… Aklınıza ne gelirse. Söz konusu gölge olunca yaşananların gerçekliği de silikleşiyor. Çağıl ve Berk de bunu kendi gözleriyle görüyorlar. Gölgeler diyarı Kagenokuni’de. Acayip bir diyar burası. Biraz fen bilgisine bolca soru, merak ve haya gücü eklenince gölgeleri kurallarına göre işleyen, eğlenceli bir diyara dönüşmüş.

Sihriâlem Geçitleri, üç kitabın toplamında dostluk, yardımlaşma, sorumluluk üzerine de düşündürüyor bizi. Tam da başımızı alıp gidelim ama nereye, dediğimiz şu günlerde…

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (30 Kasım 2020)

Yorum yapın