Güngör Berk’in Birlikte Yürümek adını verdiği ve çifte gönderime sahip olan kitabı; deneme ve köşe yazılarını bir araya getiren dört yapıtından sonra okur karşısına çıkıyor.
Yazarın, önceki düşünce kitaplarından bildiğimiz yalın, kısa tümcelerden oluşan, genellikle temel anlamı hedefleyen, net biçemi (üslubu) öykülerinde de sürüyor. Zaman zaman duygu aktarımı ve çevre betimlemeleri sırasında yan anlamları yoklayan sanatsal bir biçem ortaya çıkıyor. Bu yordam, söz dizimi bağlamında Oktay Akbal’ın öykü dilini çağrıştırıyor.
Anlatılar kısa öykülerden oluşuyor. Yazar hızlı başlangıçları seviyor. Uzun betimlemelerle oyalanmadan doğrudan anlatıya odaklanıyor. Öykülerin sonu için açık diyemeyiz ama bunlar, bitmemişlik duygusu uyandırıyor. Bu nedenle kitaptaki öyküler parçalı bir görünüm ortaya koyuyor. Az sayıdaki birinci kişili anlatıma karşın genellikle üçüncü kişili anlatım yeğlenmiş. Anlatıcılar, merkezî kişilerin deneyim ve duyumsamaları üzerinden anlatımı sürdürüyorlar. Kimi öykülerse bütünüyle karakterlerin fantezi ve gündüz düşlerinden oluşuyor.
Berk’in öykülerinde iki çeşit merkezî karakter bulunuyor. Özellikle kitabın başlarındaki anlatılarda görülenler, toplumsal cinsiyet bakımından bekâr erkekler. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerin eğlence mekânlarında ortaya çıkan bu karakterlerin zihni aşk, kadın, sanat ve kültürle dolu. Yaşamı, ilişkileri ve verili toplumu sorguluyorlar. Bu bakımdan ontolojik bir yanları var.
Kitabın ilerleyen öykülerindeyse merkezde daha çok kadın karakterler yer alıyor. Onları meşgul eden düşüncelerse aşk, evlilik öncesi korkusu, evlilik isteği ve evlilikte ortaya çıkan sorunlar. Erkek karakterlerin kararsızlığına karşın kadın karakterler yaşamdan ne istediklerini biliyorlar. Onurlarına yenilmedikleri sürece arzularına giden yoldan dosdoğru ilerliyorlar.
Birlikte Yürümek kitabındaki öyküler çoğunlukla gündelik yaşamı anlatıyor. Bu bakımdan bu anlatıların üzerinde Sait Faik’i anımsatan bir ton var. Sokaklardaki devinim, köprübaşı balıkçıları, denizden görünüm, sinema ve çevresi, kitapçılar, oteller, meyhaneler canlılıkla kitaba doluşuyor.
Özellikle büyük kentleri mesken tutan anlatılarda yalnızlık, yabancılaşma tema’sı görülüyor. Platonik aşk, aşktan kaynaklanan acı, toplumsal eleştiri öteki izlekler olarak karşımıza çıkıyor. Sevmeler uzaktan ya da platonik düzeyde gerçekleşiyor. Bu bağlamda genç kadınların ve erkeklerin yaşantıları nirengi noktaları üzerinden serimleniyor.
Geçmişten bugüne çeşitli enstantanelerle toplumsal yaşantımızı ve duygusal dünyamızdaki değişimi gözler önüne seren bu küçük öykülerin okur tarafından sevileceğini sanıyorum.
edebiyathaber.net (16 Eylül 2024)