Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Yol beni buna sürükledi ve içimden gelen sese kulak verdim. Hiç olmadığı kadar şeffaf ve berrak bir sesti, onu dinlememek mümkün değildi. Yazdıkça da kalbimin iyi niyetle, masumiyetle ve sevgiyle büyüdüğünü ve bambaşka yollar inşa ettiğini fark ettim. Hırsın, daha çok olana ulaşma arzusunun insan kalbini körleştirdiği dünyamızda, farkındalığımıza sahip çıkmak için çocuk kitapları ve masallar bir nevi şifa gibi… Hem kendi çocukluğumla köprü kurmak beni çok mutlu eden ve hayata umutla bakmamı sağlayan bir süreç… Bir şeye ulaşma arzusuyla ya da birileri için yazmıyorum aslında, yazarken tam anlamıyla beni gökyüzünde hissettiren bir teslimiyet yaşıyorum. Bu varoluş biçiminin ses bulduğu yerin, çocukların kalbi olması, bana sunulan bir armağan…
2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Fareli Köyün Kavalcısı ve Güliver’in Gezileri. İkisi de üzerimde hipnotik bir etki bıraktı. Özellikle çok yorgun olduğum zamanlarda sürekli aynı kurguyla gördüğüm bir rüya var. Bu rüyada hem Güliver’in dünyasındayım hem kavalcının… Uzun bir dönem yeni bir hikâye yazma fikri kalbime ilk düştüğünde bu hipnotik duyguyu hissettim; macenta gibi tanımlaması zor, karışık ama ilham verici bir rengin frekansına denk düşüyordu o zamanlar bu duygu benim için…
3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Hiç şüphesiz Don Kişot ve Ağaca Tüneyen Baron! Hem çocuklara hem yetişkinlere aynı anda seslenen kitapları çok seviyorum.
4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Coralie Bickford-Smith’ten “Tilki ve Yıldız”, Stefano Benni’nin anlatımıyla “Cyrano de Bergerac” ve Jose Saramago’dan “Suların Sessizliği”.
edebiyathaber.net (24 Nisan 2019)