Göksu N.Çakır’ın Dağın Ardı Aşkşehir adlı romanı Klaros Yayınları’ndan 2019’da çıktı. Masalsı bir havaya ve gerçek üstü bir atmosfere sahip romanıyla ilgili merak ettiklerim ve yazma serüveni hakkında konuştuk.
Dağın Ardı Aşkşehir romanınız Hayal Odası ile birlikte yayımlandı. Aynı dönemde çıkan iki kitabın yazım süreci nasıl gelişti?
Roman yazmaya Dağın Ardı Aşkşehir’le başladım ancak onu bitirmeden Hayal Odası girdi araya. Hayal Odası Kerime Nadir’in biyografik romanıydı, uzun bir süreci ve istikrarlı bir çalışmayı gerektirdiğinden iki buçuk yıl Dağın Ardı Aşkşehir’e ara vermek zorunda kaldım. Her iki romanı, tamam bitti, deyinceye kadar tekrar ve tekrar yazdım. Yayınevi ikisini beraber basmak istedi ve bastı.
Bir öykünün ya da romanın taslağını çıkarırken kurgu için belli bir matematiksel sıranın önemli olduğunu düşünürüm. Dağın Ardı Aşkşehir’in taslağı şekillenirken ilk kıvılcım nasıl çıktı? Karakterden mi, mekândan mı yoksa bir meseleden mi?
Romanın ilk kıvılcımı, annemin bana bizim köyün ebesinin başından geçen ilginç bir olayı anlatmasıyla ortaya çıktı. Bu olay beni öyle etkiledi ki uzun bir süre kafamda gezindi, şekillendi ve bir öykü oldu. Yıllar sonra bu öyküyü romana çevirme fikri doğdu bende. Nasıl yaparım, nasıl yazarım derken romanı tamamladım. Şimdiye dek ne romanlarıma ne öykülerime bir taslak hazırladım; yazacağım konuyu aylarca belki de yıllarca kafamda yoğurur, konusunu şekillendirir ve günü geldiğinde de kâğıda dökerim. Umay Ana beni nereye götürdüyse oraya gittim, onunla oturup kalktım, yürüdüm, gördüm, yemek yedim; onu dinleyip dertlerine ortak oldum. Romandaki masallar da o anların atmosferinden doğdu.
Dağın Ardı Aşkşehir hem karakter hem de coğrafyanın atmosferinden ötürü bazen masalsı bir havanın içerisinde yoğrulup hikâyeye devam ediyor. Karakter isimlerinin de rastgele seçilmediğini düşünüyorum. Hasan, Hüseyin, Umay Ana, Deniz. Böylesi bir masalsı roman yazmadan önce bu atmosferi oluşturacak beslenme kaynaklarınız neler oldu? Neler okuyup izlediniz acaba?
Beslenme kaynaklarım çok geniş aslında. Şiirden romana, psikolojiden felsefeye, tarihten anıya, öyküden söyleşiye, denemeden derlemeye varana kadar pek çok türde kitap okurum. Yalnız okuduğum kitapların başyapıt değerinde olmasına dikkat ederim. Dağın Ardı Aşkşehir’in büyülü atmosferini oluşturan etkenlerin arasında hatta en başında, masallarla büyüyen şanslı çocuklardan olmam gelir.
Roman kahramanların isimlerini rastgele değil de kişiliklerine göre seçerim. Onlara en uygun isimi bulmak için günlerce düşündüğümü bilirim. Özellikle Umay Ana ve Deniz isimlerini seçmemin özel bir sebebi var. Romanı dikkatli okuyan bir okur, Umay Ana’yla Deniz’in kim olduğunu kolayca anlayabilir.
Umay Ana hepimizin bildiği gibi mitolojide doğumu ve bereketi sembol eder. Korumacılığı ve dişiliği ön plandadır. Romanınızda köy ebesi karakteriyle karşımıza çıkan eşini ve oğullarını kaybeden biridir Umay Ana. Romanın odak noktasındaki mitolojik karakterle birlikte vahşi doğa, köy ve sorunları, doğaya hükmetme gibi ele aldığınız tematik konular bilinçli bir tercihiniz miydi?
Evet, bilinçli bir tercih diyebilirim. Umay Ana oğullarını ve eşini savaşta kaybeden, yıllardır kabuğuna çekilen bir kadın, üstelik dünyanın düzeninden de şikâyetçi. Bir gece bilinmeyen bir yolculuğa çıkarak kendi ruh dünyasının yolculuğuna da çıkar; doğaya hükmederek hatalarıyla, korkularıyla, kendisiyle yüzleşir, dolayısıyla varoluşunu tamamlamak için gerekli bir süreci başlatmış olur. Aşkşehir’e vardığında varoluşunun büyük bir çoğunluğunu tamamlamıştır ve yeryüzünün hiçbir yerinde olmayan Aşkşehir, yaşamak istediği tek yerdir artık.
Umay Ana’nın evden çıktığı bir gecenin sonrasında yolculuğu değişik bir hal alır. Kendisine eşlik edenleri gerçeküstü varlık olarak görür. Bir yazarın yazma serüvenin boyunca zaman zaman da olsa çocukluğundan izler taşıdığını düşünürüm. Hiç çocukluğunuzda gerçeküstü bir varlık olarak yorumladığınız insanlar/hayvanlar oldu mu? O anın büyüsünü merak ediyorum.
Şimdiye kadar gerçeküstü bir varlıkla karşılaşmadım ama var olduklarına inanıyorum. Babaannem değişik güçleri ve yetenekleri olan bir kadındı. Her gece, uykudan önce, bana maceralarla dolu cinli, perili masalları efsunlu nefesiyle anlatırdı. Onun nefesi öyle efsunlu bir nefesti ki aradan yıllar geçmesine rağmen bendeki etkisi hâlâ devam ediyor ve masallarının o büyülü atmosferini yazdığım her romana sokmayı başarabiliyor.
Zamanda sıçrama yapalım hadi. Sonsuz ihtimaller arasında başka bir Aşkşehir de mümkündür yine. Yeniden nasıl bir yer hayal ederdiniz?
Yine Aşkşehir’e yakın bir dünya hayal ederdim. Yeşilliğin ve maviliğin bol olduğu, herkesin eşit şartlar altında yaşadığı, farklılığından ötürü hiç kimsenin horlanmadığı, acı çekmediği savaşların hatta kavgaların bittiği, fakirliğin olmadığı; kısacası herkesin mutlu ve doğayla baş başa olduğu bir dünya hayal ederdim.
Son olarak, masanızda taslağınız ya da yeni bir kitap çalışmanız var mı?
Şu an bitmiş bir romanımın üzerinde çalışıyorum, yazmak istediğimi nasıl daha iyi yazabilirim derdine düştüm sanırım. Bunu dışında yazmaya başladığım mitolojik bir romanım daha var. Gerek kurgusuyla, gerekse güçlü anlatımıyla diğer romanlarımın ilerisinde olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Bu güzel sorular için ben teşekkür ederim sevgili Meltem.
edebiyathaber.net (18 Mayıs 2021)