Yaşam koçu Tuba Küçükaksu’nun yazdığı “Yoldaki Işık Sensin”, yazarın kendini keşfetmek için çıktığı uzun yolculuğun izlerini, bu yolculukta edindiği deneyimleri paylaştığı, okuru “gönlünün sesini” dinlemeye çağıran bir kitap.
Tuba Küçükaksu 1969 yılında İstanbul’da doğmuş. Uzun süre turizm sektöründe çalışmış. Daha sonra “bir kitap okumuş ve hayatı değişmiş.” Kitabı okuduktan sonra içinden bir ses “Yürü” demiş ve kendini Hindistan’da bulmuş. 2006 yılında çıktığı bu yolculuk Küçükaksu’nun yolunu başka bir yöne çevirmiş ve profesyonel iş hayatını bırakmış. 12 yıl boyunca Hindistan’da kalarak kendini baştan yaratmış. Burada iyice “piştikten” sonra edindiği bilgileri insanların hayatlarına dokunmak, onların farkındalık seviyelerini yükseltmek ve daha iyi bir hayatın mümkün olduğunu anlatabilmek için bu defa Türkiye’yi gezmeye başlamış. Bu geziler sırasında Şamanizme duyduğu ilgi daha da artmış ve böylece yine yollara düşerek kendini Güney Amerika ve Amazon ormanlarında bulmuş. Şamanizm’in şifa kültürüne, âdetlerine, törelerine ve inançlarına daha da yakınlaşarak bu kültüre iyice hâkim olmuş. Sonrasında ise tasavvuf hayatına girmiş Küçükaksu’nun. Nihayetinde ise tüm bu öğrendiklerini, yaşadıklarını, deneyimlerini insanlarla profesyonel olarak paylaşmaya başlamış. Ulusal ve uluslararası alanda birçok eğitime katılmış. Halen başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de bireysel danışmanlık hizmeti veriyor, seminerlere ve atölyelere katılan Tuba Küçükaksu, Destek Yayınları’ndan çıkan “Yoldaki Işık Sensin” kitabında da yıllar süren bu yolculuğundan cebinde kalan kırıntıları okurlarla paylaşıyor. Kitapta, insanın tek kılavuzunun “gönlü” olduğunun altını çizen yazar, kişinin kendi farkındalığına erişmesinin de “gönül” yolunu takip etmekten ve yüreğinin ardına düşmekten geçtiğini anlatıyor.
Tuba Küçükaksu, kitabına her şeyin başladığı yer olan Hindistan’dan başlıyor. Burada yaşadığı deneyimleri detaylarıyla anlatarak kendi geçmişine geri dönüyor ve bir anlamda okuru bahsettiğim “her şeyin başladığı nokta”ya nasıl geldiğine götürüyor. Sonrasında yolun kendisine tekrar dönüyor ve yavaş yavaş su yüzüne çıkan tecrübelerini edindiği profesyonel eğitimlerin eleğinden geçirip, bunların üzerine kendi düşüncelerini de ekleyerek kısa bölümler halinde okurla paylaşıyor. Ayrıca Lau Tzu, Mevlâna gibi düşünürlerden yaptığı alıntılarla paylaştıklarını pekiştirerek anlatmak istediğinin oturduğu zeminin sağlamlığını da göstermiş oluyor.
Tuba Küçükaksu, kitabını, 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketiyle ilişkilendirerek şöyle bitiriyor: “Birlik bilinci nedir diye soranlara işte bunu anlatıyorum artık. Başka hiçbir tanım bu kadar net, doğru ve gerçek olamıyor çünkü. Her insanın içinde doğuştan var olan, DNA’sında işlenmiş olan belki de ruhuna eklenmiş olan birlik bilincini aktive eden tek şey ne yazık ki doğal afetler. Tek ortak düşmana karşı bir olma isteği, dürtüsü hatta. O zaman düşünüyorum, halihazırda içimizde var olan bilinci neden kullanamıyoruz, neden illa bir düşman bekliyoruz birleşebilmek için? Evrensel bilincin huzurlu, eşitlikçi, kapsayıcı alanını neden açamıyoruz?”
edebiyathaber.net (14 Temmuz 2023)