“Haydi Kurtaralım Dünyayı” dizisinin 4. kitabında filiz filiz saçılan umuttan haberdar mısınız? Bu dünyadan öyle biri geçmiş ki umudun ta kendisi olmuş. Duyanlar duymayanlara anlatsın, başlıyorum…
Helen Keller, Timaş Çocuk etiketiyle Ülkü Hazman Gür’ün kaleminden okura sunuldu yakın zamanda. Helen Keller’in hayatının anlatıldığı bu kitapta Helen Keller, Afra Elif’in çizimleriyle yeniden hayat buluyor. Yazarın “Göremeyenlerin Şövalyesi” diyerek tanıttığı Keller’in yaşamına konuk olmak, okurun zihninde bambaşka kapılar açıyor. Tek tek o kapıların ardına bakmak isteyeceğinize eminim.
Birinin hayatını merak etmekte, o hayatı derinlemesine soruşturmakta, öğrendiklerimizden sonra kendi hayatlarımıza dönüp bir bakmakta tarif edilmesi güç dönüştürücü bir etki saklı. Eskiden biyografik anlatılardan çok hoşlanmaz, hemen sıkılırdım ancak şimdi bu anlatılara karşı iştahım kabarıyor ve istiyorum ki çocuklar, hayatlarını değiştirebilecek şahsiyetleri benim kadar geç tanımasınlar.
Helen Keller’i “Haydi Kurtaralım Dünyayı” dizisinin sloganından ayrı düşünmek imkansız. Hayatından kesitler sunulan Helen Keller ve ona benzeyen herkes, kendi hayatını biraz daha konforlu bir hale getirebilmek için uğraşıyor yolun başında. Dünyayı kurtaramasa da güzelleştirebilen herkes için bence yolun sonu daha başından hesaplı ve belli değil. Keller, hem göremeyen hem duyamayan hem de konuşamayan biri olarak kendi hayatını güzelleştirmek için yola çıktığında onun hayatını güzelleştiren birçok insanlar tanışıyor. Göremeyenlerin şövalyesi, bu sayede yalnız olmadığını fark ediyor. Her şeyden önce yalnız olmamak, çıkışsız hissetmemek, sıkışmamak, kapana kısılmamak ne büyük bir lütuf! Farklılıkları, hassasiyetleri olan insanların evrenin kocaman karnında yalnız kalmamaları eminim onlar için çok anlamlıdır. Örneğin bunu benden değil, Helen Keller’den dinlesek yalnızlık üzerine söyleyecekleriyle bizi büyülerdi kesin. Peki Helen Keller’i büyüleyen biri yok muydu?
Bir öğretmen büyülemeyi, şefkati, fedakarlığı ve daha güzel birçok şeyi en iyi bilendir hiç şüphesiz. Anne Sullivan da böyle bir öğretmen olarak Helen Keller’in hayatına girdikten sonra Keller için artık hayat eskisi gibi olmuyor. Anne Sullivan, bir an olsun ayrılmıyor Keller’in yanından. Öğretmeni ona hayatı sessizlikten gelen güçle öğretiyor. Gücünü sessizlikten, insani değerlerden alarak hiç yılmadan ilerliyor. Anne Sullivan onun hayatına girmeden önce, yani öğretmeni onun gözü, kulağı ve dili olmadan önce, hayatı tanımakta zorlanan bir Keller olduğunu öğreniyoruz. Duyu organlarımızın ışığında hayatı yaşadığımızı varsayarken bazılarımız için hayatın hiç de böyle olmaması çok düşündürücü. Farklılıklarıyla var olanların ve onların yanında olanların birlikte pes etmemesi, bu zorluklara karşı umudu hep diri tutan temel mesele bence. Helen Keller’ı hayatta, başarabileceği onca şeyle birlikte hayal eden yol arkadaşları onun hayata tutunmasını sağlıyor.
Helen Keller‘da çocukların yararlanabileceği iyi düşünülmüş şeylerden biri de farklı yazarlara, onların kitaplarına, bazı önemli bilgilendirmelere yer vermek olmuş. Keller’in hayatını değiştireceğini bilmeden Charles Dickens’ın “Amerika Notları” adlı kitabını okuyan annesinden hemen sonra Charles Dickens’la kısacık da olsa tanışıyoruz. Görme ve işitme engeli olan bir çocuk için yapılanları anlatan “Amerika Notları” adlı kitabıyla ilgili bilgiler ediniyoruz. Helen Keller’ın okula başlama evresinde karşımıza, bir mucit olarak tanıdığımız Graham Bell çıkıyor. Acaba neden? Graham Bell ile Helen Keller’in yolları nerede, neden kesişmiş olabilir? Keller’in hayatından önemli bir yere sahip olan herkes, her şey kitapta detaylandırılıyor: Anne Sullivan, Braille Alfabesi, Mark Twain. Çocukların bir biyografide birden çok konuda bilgi sahibi olmaları, öğrendikleri yeni bilgiler ışığında o alanları araştırmaya yönelme ihtimalleri açısından Keller etkisi demek istediğim bir yazar tercihi olmuş anlattıklarım.
Kitap, Helen Keller’in başardıklarıyla devam ediyor. Helen Keller’ın hayatı söz konusu olduğu için kitap ve değerlendirmem boyunca onun ismini sıklıkla duymuş olmak garip değil ancak çocukların dünyasında çok değerli olduğunu bildiğim bir noktadan bahsetmeden bitirmek istemiyorum. Daha ilk sayfalarda bahsedilen; annesinin, okuduğu bir kitaptan etkilenerek kızı için neler yapabileceğini umut dolarak düşünmeye başlaması adımı. “Bir kitap bir insanın hayatını değiştirebilir mi, bu gerçek olabilir mi?” sorusunun en esaslı yanıtı bu kitapta, yanıt Helen Keller’ın değişip dönüşen hayatında. Kitaplar öylesine yazılan, unutulan, can sıkıntısını gideren nesneler değildir yalnızca. Yazarının bile tahmin edemeyeceği izler bırakabilir okuyanların hayatında. Helen Keller’ın hayatı sadece bir kitap sayesinde değişmediyse de bir kitap sayesinde değişti çünkü!