Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Her şeyden önce yazmak kendimi ifade etme biçimim. Yazmak, hele ki iyi bir fikir düşmüşse aklıma, benim için bir yolculuğa çıkmak kadar heyecanlı oluyor. Bu yolculuk beni hayallerime, çocukluğuma, yaşadıklarıma, gözlemlediklerime, duyduklarıma, merak ettiğim ve kafama taktığım meselelere taşıyor; o sırada özgürleşiyorum. Tabii yazarken aklımın bir ucunda hep aynı mesele var: Çocukların hayallerini korumak, iyi hissetmelerini, kendilerine güvenmelerini sağlamak, meraklandırmak ve eğlendirmek. Tabii çocukların okumaktan kendilerini alamadıkları öyküler yazmak, onların zamanını, dillerini, zevklerini yakalamak, Dünya’ya onların gözünden bakmak kolay olmuyor. Hatta oldukça zor! Bunun için çocuklarla zaman geçirmeye gayret ediyor, onların dünyasına dahil olmaya, içimdeki çocuğu bulmaya çalışıyorum.
2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Okuduğum ve hatırladığım, bende iz bırakan, ilk çocuk kitabı Ayşegül. İlkokul öğretmenim hediye etmişti. Yedi yaşındaydım o zaman. Ayşegül kitabının sayfalarını hayran hayran çevirdiğimi, okumaya çalıştığımı hatırlıyorum. Sonraları okuduğum ve iz bırakan bir başka kitap Rene Guillot’un Beyaz Yele’siydi. Balıkçı çocuk Folko ile özgürlüğüne düşkün at Beyaz Yele’nin dostluğu üzerine bir kitaptı. At hırsızları ve patrondan kaçarken, nehirde yanak yanağa, açığa sürüklenerek yok oluşlarındaki hayal kırıklığım dün okumuşum gibi aklımda. Edebiyata daha genel anlamda merakımın ve okuma sevgimin temeli orta ikinci sınıfta edebiyat öğretmenim tarafından atıldı. Kitap sevgisinin doğuştan değil, okuyarak kazanıldığına inanan Türkçe öğretmenimiz o sene boyunca bize birbirinden güzel kitaplar okutmuştu. Ne öncesinde ne de sonrasında Kemal Hocamızın yaptığını başka bir öğretmen yaptı. O yıl Ernest Heminway’in Silahlara Veda’sını, Orhan Kemal’in Murtaza’sını, Richard Bach’ın Martı’sını, Yaşar Kemal’in Yılanı Öldürseler’i, Jose Mauro De Vasconcelos’un Şeker Portakalı’nı, Montaigne’in Denemelerini okuduk. O yıldan bana bir ömür sürecek bir hazine kaldı: edebiyat zevki.
3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz oldu mu?
Keşke yazıp çizseydim dediğim, Norveç’li yazar Kistin Roskifte’nin yazdığı “Herkesin Öyküsü” kitabı. Derya deniz bir kitap; içinde yok yok! Üstelik, benzeri de olmayan bir kitap! Bir kişi ile başlayan öyküye her sayfada yeni kişiler ekleniyor ve 7,5 milyar insanı kapsayacak şekilde genişliyor. Dahası, kitapta keşfedilecek, üzerine konuşulacak, tartışmaya açık sayısız “durum” var ki, okuyanı meraklandırıp, sorularla görünenin arka yüzünü araştırmaya teşvik ediyor. Bu kitabı eline alan okurun meraklanmaması, sorgulamaması, şaşkına dönmemesi mümkün değil.
4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini, okudunuz? Kitapla ilgili düşünceleriniz.
Türkiye çocuk edebiyatı alanında giderek gelişiyor, genişliyor. Yayınevleri, editörler, yazarlar, çizerler ve bu ağda çalışan herkes büyük bir özveri ile çalışıyor. Özellikle bu dönemde yayınevleri üzerindeki baskı iyice artmış durumda. Ben de olabildiğince yayımlanan kitapları takip etmeye çalışıyorum. Son zamanlarda beğenip etkilendiğim kitaplardan bazıları şunlar:
YKY’nin “İki Ağaç” kitabında önümüze ne tür engeller çıkarsa çıksın hepsinin üstesinde gelebileceğimizin, umudun öyküsü. Final Yayınları’ndan çıkan, Bologna Ragazzi Ödüllü “Görüyorum” kitabı görme duyumuz, görebildiğimiz, göremediğimiz şeyler ile ilgili harika, eğitsel nitelikli bir kitap.
Uçanbalık’ın “Duvar” isimli kitabı ayrışmanın, sınırların nasıl başladığının, neye yol açtığının ve nasıl başladıysa aynı şekilde sınırların kalkabileceğine dair ilham veren bir öykü.
Hep Kitap’tan çıkan “Uçmak İstemeyen Kartal” kitabı ise tavuklar ile birlikte yaşayıp kendini tavuk sanan Kartal’ın bir doğasever sayesinde kendini, özünü bulmasının öyküsü.
edebiyathaber.net (17 Haziran 2020)