G. Willow Wilson’ın yazdığı, Christian Ward’un çizdiği, kaligrafisini Sal Cipriano’nun üstlendiği üç ciltlik “Görünmez Krallık” çizgi romanı, tüm galaksinin düzenini elinde bulunduran Lux adlı bir şirket ile Feragat adlı dini bir örgütün ifşa olmasının ardından güneş sistemindeki kaotik atmosfere odaklanırken, üç ciltte de ele aldığı konular itibariyle, günümüzün “gerçek” dünyasına da bol bol gönderme yapıyor.
G. Willow Wilson, 2013 yılında yayımladığı ilk romanı “Alif the Unseen” ile 2103 World Fantasy Award’da En İyi Roman ödülünü alarak okurların ve eleştirmenlerin radarına girmişti. 2010’da kaleme aldığı anı kitabı “The Butterfly Mosque” ise aynı yıl New York Times’ın dikkat çektiği kitaplar arasına girdi. 2015 yılında PEN America Literary Awards’da Grafik Edebiyat Gelişimi ödülüne layık görüldü. Ancak Wilson’ı zirveye taşıyan asıl eserleri Bird King, Wonder Woman ve Hugo ödülü alan Ms. Marvel serisidir. Çizer Christian Ward ise Matt Fraction ile birlikte yarattıkları kozmik uzay operası ODY-C ve Saladin Ahmed ile birlikte yapıp Eisner Ödülü’nü alan Marvel çizgi romanı Black Bolt ile tanınıyor. Brooklyn doğumlu kaligraf Sal Cipriano da çizgi roman dünyasında başarılarıyla nam salmış birçok yayınevi ve yazarla birlikte çalışıyor. Ayrıca YouTube üzerinden yaptığı figür incelemeleriyle binlerce kişiye ulaşıyor. İşinde ehil bu üç ismin birlikte yarattığı, üç kitaptan oluşan “Görünmez Krallık” serisi Karakarga Yayınları’ndan Emre Yavuz çevirisiyle yayımlandı. Uzak bir galakside bütün güneş sistemini elinde bulunduran dini bir örgüt ile galaksinin en büyük şirketinin gizli ortaklığıyla gökyüzü halklarını soyup soğana çevirmesini anlatan seri, Dune, Cowboy Bebop ve ucundan Ursula Le Guin’den aldığı ilhamla yeryüzünde bizzat yaşadığımız olaylara, entrikalara, gizli işbirliklerine ve tüm bunların altında sıkışıp kalmış insanlara gökyüzünden derin anlamlar içeren bir bakış atıyor.
Tüm buzlar çözülüyor
Serinin ilk kitabı, sıradan bir kargo uçağı kaptanı olan Grix ve mürettebatının gemisi bozularak olmadık bir yere iniş yapmasıyla başlıyor. Bu inişin ardından gemide oluşan tahribatı gidermek üzere yeterince malzemesi olmadığı için mecburen beklemek zorunda kalıyor. Beklemekten sıkılan Grix ve ekibi taşıdıkları ürünlerin stoklarını kontrol ederken gemide boş kutular olduğunu fark ediyor. İptal edilmiş bir ürün sevkiyatı gibi görünen bu boş kutuların aslında galaksiyi yöneten Lux şirketinin içinden bir kişinin parasını dışarı aktardığı anlaşılıyor. Durumdan işkillenen Grix, göz göre göre emeklerinin, paralarının çalındığını anlayınca deliye dönüp etrafı yumruklarıyla elden geçirirken, onlardan çok uzak bir diyarda, Vess adlı genç bir kadın, cinsel oruç başta olmak üzere, birçok konuda kendini bulmak, arınmak, bu maddi dünyanın yükünden kurtulmak için Feragat adlı dini bir tarikata katılmak üzere binlerce kilometre yol yürüyor. Tarikata kabul edilen Vess, kısa sürede tüm emirleri sorgusuz sualsiz yerine getirdiğinden, Feragat örgütünün işleyişine tam bir sorumlulukla bağlandığından örgütün başındaki Proxima Ana’nın gözüne giriyor ve Feragat’in yazmanlığı görevini üstleniyor. Vess, örgütün bazı kayıtlarını deftere geçirirken bir tuhaflıkla karşılaşıyor. Genç kadının dikkatli incelemeleri sonucunda, galaksiyi kukla gibi oynatan Lux şirketiyle, milleti din üzerinden sömürerek istediklerini yaptıran Feragat örgütünün arasında para transferi olduğunu anlıyor.
Tüm kötülüklerden arınmak için hayatını topyekun değiştiren Vess, kendini pisliğin tam ortasında bulduğunda, vicdanı devreye giriyor ve bir şekilde, Lux’un mallarını taşıyan kaptan Grix’e ulaşıp vaziyeti anlatıyor. İkisi de bu yozlaşmış düzeni ayyuka çıkarmak için Lux ve Feragat arasındaki para alışverişini ve gizli işbirliğini yayınlıyor. Bütün galakside ortalık karışıyor. Lux ve Feragat’le işbirliği yapan bütün kodamanlar şirket ve örgüt üzerinde baskı kurarak Grix ve Vess’in bir an önce yakalanmasını istiyor. Ancak ikisi arasında bir kader yoldaşlığı oluşuyor ve ne olursa olsun yollarında dönmemeye karar veriyorlar.
“İki şafak arasında”
Vess ve Grix’in sermayeyle dinin el ele verişi ifşa edişinin ve birbirlerine kurdukları komployu ortaya çıkarışının ardından her iki grup da onlardan intikam almak için peşinde düştükleri için sürekli kaçmak zorunda kalırlar. Grix’in gemisinde erzak, yakıt, yiyecek bitmiştir. Mürettebat, Grix’in gözünün içine bakmaktadır. Vess ise üye olduğu tarikattan kaçmak zorunda kalır. Kahramanlarımız hayatta kalabilmek için sürekli rota değiştirip hedef şaşırtarak Lux’un ve Feragat’in gazabından kurtulmak için oradan oraya savrulurlar. En sonunda da kendilerini uzayın en tehlikeli yerlerinden birinde bulurlar ve burada mahsur kalırlar. Tek umutları Atık Halkası denilen bu bölgenin en acımasız korsan çetesidir. Ancak Vess ve Grix arasındaki kader yoldaşlığından aşka dönüşen ilişki onları hem kendileri hem de sevdikleri için savaşmak zorunda bırakır ve ikinci kitap da böyle noktalanır. Son kitapta ise işler iyice çığırından çıkar. Zira Vess ve Lux’un ifşası bir şekilde galaksideki herkese, her şeye dokunmuştur. Grix, Sundog mürettebatı ve Vess yeni ortaya çıkan ve kendilerini “Hiç” olarak adlandıran bir grup tarafından alıkonulur. Artık sadece galaksinin değil, tüm evrenin son tehlikeli halkası olan Dönüşü Olmayan Nokta ile yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Bu karşı karşıya gelme durumunda Vess ve Grix ile ekibi için tek çıkar yol bir devrimdir. Bu yolda ince ince planlar yapan Grix’in karşısına bu kez de Yeniden Doğuş Kardeşliği adlı başka bir örgüt çıkar. Her şey birbirine girer. Çarşı karışır! Vess aşkıyla kendi yıkımı arasında, Grix ise tüm bu zorluklara rağmen elini altına soktuğu taşı yerinden oynatabilecek midir?
“Görünmez Krallık”, her ne kadar klasik bir bilimkurgu çizgi romanı imajı taşıyor olsa da, G. Willow Wilson’ın senaryo, kurgu, karakter oluşturmadaki yeteneği sayesinde hayli derin anlamlar taşıyan bir seriye dönüşüyor. Vess’in kişisel sorunlarının üstesinden gelebilmek için yaptıkları, Grix’in bir “önder” rolüne soyunarak tüm galaksi halkını maruz kaldıkları sömürüden kurtarmak için her şeyi göze alarak Lux ve Feragat’in karşısına dikilmesi ve bu süreçte yaşananlar, Wilson tarafından özenle doldurulmuş alt metinler üzerinde kafa patlatmak için yeterince argüman sunuyor. Anonim monologlarla felsefeye de kendini yaslayan “Görünmez Krallık” serisi, sadece uzayda geçen bir macera değil, günümüz dünyasının, insanının ve düzeninin de bir yansıması olarak rahatlıkla nitelendirilebilir.
edebiyathaber.net (23 Mart 2024)