“Adil ve eşit bir dünya idealinin önündeki en büyük engelin, insanın güç ve iktidar iştahı olduğu hakikatinden esinlenerek Güç Mevsimi romanımı yazdım.”
Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi mezunu olan A. Yasemin Eren, özel sektörde uzun yıllar üst düzey yöneticilik yaptı. Yazarın ilk romanı Güç Mevsimi, A7 Kitap etiketiyle yılın ilk günlerinde okurla buluştu ve kısa sürede ikinci baskısını yaptı. Güç Mevsimi, özellikle macerayı, tempolu akışı ve sinematografik anlatımı seven okuyucuların tercih edebilecekleri türde bir roman.
Daniel, Henry, İvan üçlüsünün şatodaki partide buluşmalarıyla başlayan olaylar sırasıyla öteki baş kahramanların özlü tanıtımlarıyla devam ediyor. Dede ve torun Hamptonlar, yakın dostları Lola ve doktor olan babası, iş ortağı ve sadık dostları Morgan Cohen akışta bir bir yerlerini alıyor. Küresel imparatorluğu yöneten ailelerin toplantısıyla bu güç savaşının ana çizgileri de belirmeye başlıyor. ABD, Rusya ve İngiltere ekseninde gelişen olaylar bize dünyanın aslında kimler tarafından yönetildiğini de göstermek istiyor. Her bölümde olaylar daha da karmaşıklaşıyor ve birbirine bağlanıyor. Adım adım sona yaklaşırken doruğa çıkan tempo asıl güçlünün kim olduğunu bize gösterecek mi?
İkinci kitabın daha da heyecanlı olacağını hissettiren bir ilk kitap Güç Mevsimi. Gösterişli bir partiyle açılan roman yine gösterişli bir evde yaşanan aksiyon yüklü bir sahneyle son buluyor. Eren, romanının arka planı hakkında şöyle diyor: “Richard Hampton ve Henry Goldman dünyayı yönettiği iddia edilen silah, petrol ve banka sahibi isimlerden, sahibi oldukları şirketlerinin yaşadığı olaylardan esinlenilerek yazıldı. Örneğin kahramanım Daniel Raymond’ı, Rusya devlet başkanı Putin’den esinlenilerek yazdım. Bunu ikinci kitapta daha çok hissedeceksiniz. Churchill’in küfreden papağanı Charlie gerçek bir haberden esinlenilerek yazılmıştır. İngiltere’de yaşıyor ve Churchill’in olduğu iddia ediliyor. Gerçekten de Hitler’e küfrediyor. Bunun gibi birçok konu da gerçeklerden esinlendim. Kadın kahramanım; eşsiz güzelliği ve zekâsıyla madde ile manayı ruhunda eritmiş Hampton İmparatorluğunun veliahtı Emma Hampton ise kurgudur.”
Güç Mevsimi, macera türünün yapısı itibariyle kahramanların ve olayların nedenlerini sorgulamaktan daha çok tempoya ağırlık vermiş. Hızlı okunan, merak unsurunu ön plana çıkaran ve bunu son ana kadar canlı tutmayı başaran bir roman var elimizde. Kitabı okurken uzun yıllar izlediğimiz macera-aksiyon tarzında çekilmiş Hollwood filmlerini anımsamadan edemedim. Peki roman farklı olarak bize ne sunuyor? Bölüm başlarındaki epigrafların içerikle bütünleşmesi, bilgilendirici paragrafların hâkim anlatıcı aracılığıyla yazarın sesini yer yer duyurması, gözümüzde canlanan mükemmel kadınlar, erkekler ve hayatlar… İktidar ve güç dünyasının varlığını hissetmek ve paranın insandaki karşılığının sınırlarını anlamak adına çıkılan bu yolculuk okuru bazen gülümsetebilir.
Güç Mevsimi’nin baş kahramanları olan Emma ile Daniel arasındaki ilişkinin dinamikleri yer yer komik bir çekişme yer yer de aşkın doruklarında gezinen bir havada verilmeye çalışılmış. Nefretle başlayan aşk ritüeli klasik bir kıskançlıkla sonuçlanınca ister istemez tanıdık görüntüler beliriyor gözümüzün önünde. Petrol, enerji, bankalar ve haksız verilen krediler, iş toplantıları, ülkeler arası gerilimler, kişilerin güvenle sınanmaları, arkadan çevrilen işler… Şahit olmadığımız ama varlığından haberdar edildiğimiz bir dünyaya seyrederek ya da okuyarak dahil olma durumunun insanda yarattığı eksiklik ve kavrayamama hali bu kitap için de geçerli, çünkü aşırı kontrollü bir havası var olup biten her şeyin. Kitabın sonuna doğru daha da hızlanan tempo ve gerilimin yarattığı merak ve bir bakıma hem belirli hem de belirsizlik üzerine kurulu sonun varlığı romanı güçlü kılan noktalar… Yazarın gücü elinde tutan çevrelerle ilgili gerekli okumalar yaptığı ve izlediği bir seçkisinin olduğu da kesin. İnsanların hayatlarının hiçe sayıldığı bu kurtlar sofrasının varlığından haberdar olmak günümüz ve gelecekle ilgili umutsuz bir ruh hali yaratıyor. Bize sunulan gerçeklerin arkasında güç odaklarının çıkarlarının olması da insana özne değil de piyon olduğu hissi veriyor. “Filler tepişir çimenler ezilir,” gerçeğini bir kez daha hissettiren kitap aslında bu gerçekle yüzleşmemiz gerektiğini de vurguluyor. Brecht’in “Tahterevalli” şiiri de bize aynı gerçeği anımsatmak için ustaca seçilmiş bir metin. Platon’un Mağara Alegorisi de metne yedirilen bir başka güçlü metafor. Güçlüler arasında yaşanan mücadele de ezme ve ezilme gerçeği üzerine kurulu bir bakıma. Elde kalması istenilen gücün devamını sağlamak için yapılabilecek her şeyin mübah olduğunu da görüyoruz.
Bir ilk roman olarak Güç Mevsimi’ni bir solukta okuyup bitiren okurlar ikinci romanı merakla bekleyecektir.
Kaynak: A. Yasemin Eren, Güç Mevsimi, A7 Kitap, İkinci Baskı, Ocak 2020, 300 s.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (8 Nisan 2020)