Gül Çetin: “Kaybolan Meslekler” dizisinin her kitabında çocuklara sadece bir mesleği tanıtmak değil, aynı zamanda o meslekle birlikte kaybolma riski taşıyan kültürel mirasımıza da dikkat çekmek istiyorum. ”

Şubat 21, 2025

Gül Çetin: “Kaybolan Meslekler” dizisinin her kitabında çocuklara sadece bir mesleği tanıtmak değil, aynı zamanda o meslekle birlikte kaybolma riski taşıyan kültürel mirasımıza da dikkat çekmek istiyorum. ”

Söyleşi: Mehmet Özçataloğlu

Geleneğimizi geleceğe taşımaya çalışan kitaplara imza atan Gül Çetin’le, Kronik Kitap tarafından yayımlanan yeni kitabı Konuşan Kilim mi Olur? üzerine söyleştik.

1. “Kaybolan Meslekler”  dizisinde ikinci kitap. “Konuşan Kilim mi Olur?” Kitabı okurken masa başı bir çalışma olmadığını hissettim. Öncelikle yazım sürecinden söz eder misiniz biraz?

“Konuşan Kilim mi Olur?” masa başında başlayıp ama orada kalmayan bir süreçle ortaya çıktı. Yoğun bir araştırma süreci geçirdim. Yazılı kaynaklardan,  belgesellerden, ustaların anlattıklarından beslendim. Her motifin, her düğümün bir anlam taşıdığını öğrendikçe hayranlığım daha da arttı. Aslında “Kaybolan Meslekler” dizisinin her kitabında çocuklara sadece bir mesleği tanıtmak değil, aynı zamanda o meslekle birlikte kaybolma riski taşıyan kültürel mirasımıza da dikkat çekmek istiyorum. Önceki kitabım “Yorganın Ustası mı Olur?”da Kilis’te geleneksel yorgancılığın izini sürmüştük. Bu kitapta ise Isparta’nın kilimlerine uzanarak, her ilmikte saklı olan hikâyeleri çocuklara aktarmaya çalıştım. Çünkü bu meslekler sadece el emeği değil, aynı zamanda geçmişten bugüne taşınan kültürel birer hazine.

2. Yaşadığımız çağda hep geleceğin mesleklerini konuşuyoruz. Kaybolan mesleklerle ilgili pek çalışma yok göz önünde. Bu yüzden kitaplarınızı çok kıymetli buluyorum. Kitapta kilimle ilgili detaylı bilgi yer alıyor ama burada da biraz anlatmanızı rica edeceğim. Nedir kilimi bu kadar değerli kılan?

Çok teşekkür ediyorum ben de bu boşluğu doldurma gayretindeyim. Kilim, aslında bir anlatıcıdır. Yüzyıllardır Anadolu’nun kadınları duygularını, dile getiremediklerini kilimlere motif motif işlemişler. Sevgi, umut, özlem, bereket gibi duygular bu desenlerde hayat bulmuş. Her kilim, dokuyucusunun kimliğini taşır. Modern halılardan farklı olarak, kilimin ruhu vardır; çünkü her düğümünde bir niyet, bir duygu gizlidir. Bu yüzden kilimler sadece yere serilen örtüler değil, birer sanat eseri ve kültürel belgedir.

3. En eski kilim parçasının Çatalhöyük kazılarında ortaya çıkarıldığı ve M.Ö. 7000’lere ait olduğunun anlaşıldığı yazıyor kitapta. Önceki kitaptan yorganı da buraya dâhil edelim. Neden sahip çıkamıyoruz, neden değersizleştiriyoruz geleneğimizi?

Geleneksel el sanatlarına olan ilgimiz, hızla değişen dünyada maalesef geri planda kalabiliyor. Seri üretim ve tüketim alışkanlıkları el emeğinin değerini gölgeleyebiliyor. Ancak Çatalhöyük kazılarında bulunan ve M.Ö. 7000’lere tarihlenen o kilim parçası bize şunu gösteriyor: Bu topraklarda dokunan kilimler, geçmişle bugün arasında kurulan köprülerdir. “Yorganın Ustası mı Olur?”da da benzer bir durum vardı. Geleneksel yorgancılığın kaybolma tehlikesini işlerken, aslında kültürel mirasımızı da nasıl yitirdiğimizi anlatmaya çalıştım. Bu kitaplarda amacım çocuklara şunu göstermek: Geçmişi anlamak, geleceği inşa etmenin bir yoludur. Eğer kültürel mirasımıza sahip çıkmazsak, köklerimizle bağımızı zayıflatırız.

4. “Her kilim kadınların ellerinden doğuyor. Geçmişten geleceğe, dilden dile benzer duygularla zamansız bir masalı anlatıyorlar.”

“Tezgâhların şarkısı beni hayallere sürüklüyor, öyküler fısıldıyor kulaklarıma.”

Bu satırlar kitapta yer alıyor. Kilimden söz ederken masal, öykü, şarkıdan da söz ediyorsunuz. Bütününe bakınca bir sanat eseri olarak değerlendirilebilir o halde. Bugün evlerde serili olan halılarla karşılaştırırsak, ileriye değil geriye doğru bir gidiş var o halde kültürel anlamda. Belki bir yozlaşma… Katılır mısınız bana? Kitap sayesinde kilime bakış açımın da değiştiğini itiraf etmeliyim.

Kesinlikle evet. Her kilim, bir sanatçının tuvali gibidir. Duyguların, hikâyelerin, geleneklerin bir araya geldiği bir bütün. Bugün evlerimizi süsleyen modern halılarla kıyaslandığında, belki de biraz uzaklaştığımızı fark ediyoruz bu anlamdan. Bu, bir yozlaşma mı, yoksa sadece bir değişim mi, tartışılabilir. Ama kesin olan şu ki; geleneksel el sanatlarına verilen değer azaldıkça, geçmişin izleri de silikleşiyor. Bu yüzden “Kaybolan Meslekler” dizisini çocuklara yönelik kaleme alırken, sadece meslekleri anlatmak değil, onlara kültürel miras bilinci aşılamak istiyorum. Bir çocuğun kilime bakıp sadece desen değil, ardındaki hikâyeyi de görmesini sağlamak benim için büyük bir kazanım olurdu. Ve sizin bu kitapla bakış açınızın değiştiğini duymak, ne kıymetli bir geri bildirim!

5. “Yorganın Ustası mı Olur?”la Kilis’i, “Konuşan Kilim mi Olur?”la Isparta’yı gezmiş görmüş kadar olduk. Duyarlı kitaplarınızda sırada neresi ve ne var, şimdiden öğrenebilecek miyiz?

“Duyarlı kitaplar” ifadenizi o kadar sevdim ki, teşekkür ederim! Bu diziyi tam da bu hassasiyetle kaleme alıyorum. Sıradaki kitapta yine geçmişin izini süreceğiz, ama bu sefer hangi meslek ve şehirle buluşacağımız sürpriz olsun.  Tek söyleyebileceğim, yine ustalık, sabır ve kültürle harmanlanmış bir hikâye bizi bekliyor. Umarım yeni kitap da çocukların dünyasında o değerli izleri bırakabilir

edebiyathaber.net (21 Şubat 2025)

Yorum yapın