Söyleşi: Ayşe Yazar
Hepimiz hayatımızın en neşeli çağları sayılan çocukluk yıllarında akran baskısına maruz kalmışızdır. Teknolojideki gelişmeler sonrasında bu tür baskılar sanal ortamda da kendini gösteriyor. Psikolog yazar Gülşah Aksakallı ile Kırmızı Kedi Çocuk Yayınları tarafından yayımlanan, akran zorbalığı ve siber zorbalık konularına yer verdiği Çevrimiçi Eylül kitabı üzerine konuştuk.
Okullarda ve arkadaş grupları arasında akran zorbalığına sık rastlanıyor. Çocukların kimliklerini bulma sürecinde bu tür davranışlarla karşılaşmaları onların telafisi uzun zaman alacak bir süreç yaşamalarına neden olabilir. Neden bir çocuk kitabında böyle bir konu seçtiniz?
Hem akran zorbalığına hem siber zorbalığa günümüzde çok sık rastlanıyor. Bu durum sizin de bahsettiğiniz gibi kimlik bulma süreçlerini olumsuz yönde etkilediği gibi okula gitme isteklerini söndürebiliyor, özgüven eksikliğine, hatta intihara bile sebep olabiliyor. Arkadaşlar arasında basit gibi görünen şakalar karşı tarafta kimi zaman travma yaratabilmektedir. Kitabımda hem akran zorbalığı hem de siber zorbalığı aynı anda işledim. Bu konuyu seçmemin sebebi bu yıkıcı etkiye ışık tutmak, vurgu yapmak.
Kitabınızda akran zorbalığına uğrayanların neler yapması üzerine değil de akran zorbalığını yapanların bunu yapmaması üzerine daha yoğunlaşmışsınız. Zorbalığa uğrayan bireylere değil de zorbalık yapanlara ağırlık vermeniz üzerine konuşmak isterim.
Aslında zorbalık yapılmazsa mağdur taraf olmaz. Yazdığım yazılarda, verdiğim eğitimlerde zorbalığa uğrayanların nasıl mücadele etmesi gerektiğini de anlatıyorum. Bu kitabımda da tam tersini işlemek istedim. Kitabımdaki karakterler akran zorbalığı yaparken, siber zorbalığa maruz kalarak mağdur oluyorlar. Zorbalık yaptıklarında karşı tarafta nasıl bir yıkıcı etki bıraktıkları hususunda empati kuruyorlar. Sadece mağdur tarafa odaklanmanın sorunu çözümlemeyeceğini düşünüyorum. Bu durumu iki taraflı incelemek gerekir. Kitabımın konusu değil ancak zorbalık yapan bireylerin iç dünyalarına da odaklanmak gerekiyor. Neden ve nasıl zorbaya dönüştüler, dünyaya varsayılan olarak temiz gelen bu çocuklar nasıl kötülük yapmaya evrildiler? Harı bulursak, dumanı kendiliğinden dağılır. Duman için maske üretmeye ihtiyaç kalmayacağını değerlendiriyorum.
Olaylar okulda geçiyor ama çözüm arayan ya da bu konuda bir şeyler yapanlar yetişkinlerden ziyade çocuklar oluyor. Öğretmenler ya da yetişkinler çatışmada neden geri plandalar?
Bu hikâyede kimliği belirsiz birisi tarafından yapılan siber zorbalık söz konusu. Burada bir öğretmenin ve yetişkinin devreye girmesi adli süreç, psikolojik destek gibi birçok konunun devreye girmesini gerektirir. Çocukların kendi dünyalarında, kendi bakış açılarıyla sorunları çözümlediği bir kurgu üzerinde durmak istedim. Kitabı okuyacak çocukların hikâyeye daha kolay adapte olacağını düşündüm.
Okulda yaşanan soruna çözüm arayan, bu konuda ciddi adımlar atan çocuk okula o yıl sonradan gelen Eylül oluyor. Niçin okulun eski öğrencilerinden biri değil de sonradan gelen Eylül’den yana kullandınız tercihinizi?
Hayal ettiğim kurguda Eylül dostluğu sağlayan, dijital dünyanın bilinçli kullanımında rol oynayan bir karakter. Akran zorbalığı her okulda yaşanan kronik bir problem. Eylül’ün geldiği okulda ise ilk defa siber zorbalık yaşanıyor. Eylül bu akran zorbalığına okulunun ilk gününde müdahale ediyor. Okulda hala akran zorbalığının yaşanması, eski bir öğrencinin bugüne kadar etkin bir müdahalesi olmadığını gösterir. O yüzden Eylül eski öğrencilerle iş birliği yaparak bu mücadeleyi başlatıyor.
Kitabın teması ile ilgili olarak çocuk karakterlerinize, kurmaca metnin içine zorbalıkla ilgili bir sunum yaptırıyorsunuz. Burada verilen detaylar kurmaca metnin içinde değil de kitabın sonuna ek olarak verilmeli miydi, diye düşündüm. Kitapta bu konudaki tercihinizle ilgili neler söylersiniz? Seçtiğiniz konu çocuk kitaplarında didaktik söyleme düşmeye uygun bir konu. Bundan kaçınmak için neler yaptınız?
Sunum sayfasında çok sayıda bilgi var. Bu bilgilerin hikâyenin akışında verilmesi halinde, hikâyenin akıcılığını etkileyebileceğini ve çocukların ilgilerini kaybetmelerine sebep olabileceğini düşündüm. Siber zorbalık konusunda son sayfaların ebeveynler ve çocuklar için minik bir kılavuz niteliği taşımasının da önemli olabileceğini düşündüm.
Hikâye boyunca didaktik söylemden kaçınmak için ise hikâyeyi küçük bir maceraya dönüştürmek istedim. Kurmaca metin içerisinde birçok yerde bilgiler yer alıyor. Kediler ilaç sevmez. Bazen şifa bulmaları için ıslak mama içerisine ilaç karıştırırız. Çocuklar da duygusal varlıklar. Duygularını tetiklemek için iyi harmanlayabilmek gerekiyor.
Kitabınız her ne kadar çocuklar düşünülerek yazılmış bir kitap olsa da -eğitimini aldığınız ve yapmakta olduğunuz işinizdeki tecrübelerinizi de dikkate aldığımızda- çocuk edebiyatında az işlenen fakat çoğumuzun yaşayabilme ihtimali olan bir konuyu işlemeniz yönünden, yetişkin okurları da kendine çekecektir. Çevrimiçi Eylül’ü okuyan okurlarınıza kitabınız neler vadediyor?
Biraz önce de söylediğim gibi çocuklar duygusal varlıklardır. Onların dünyasına girmeden, onları herhangi bir konuda ikna etmek çok güç. Bu sebeple kitaptaki olaylar çocukların gözünden ele alınıyor.
Çocukların almalarını istediğim mesajları onları sıkmayacak şekilde hikâyenin akışında vermeye çalıştım. Bu kitapla çocuklar; akran ve siber zorbalığın karşı taraftaki yıkıcı etkisinde empati kurabilecek, internetin bilinçli kullanımı hakkında fikir sahibi olabilecek ve tüm bu edinimleri eğlenceli bir hikâye ile kazanabilecekler.
Yetişkinlerin de okuduğunda zevk alacağı bu hikâyede, Eylül karakteri ile bilinçli bir çocuk yetiştirmenin önemini görüyor olacaklar.
edebiyathaber.net (8 Kasım 2023)