Söyleşi: Mehmet Özçataloğlu
Gülsevin Kıral, halk edebiyatının belleklerden silinmeyen tekerlemelerini, birer öyküye dönüştürmüş. “Sarımsaklanır mı Kedi?” diye de sormuş. Gülsevin Kıral’la kitabı üzerine konuştuk.
Kitabınızı tür olarak sınıflandırmanızı istesem nasıl bir değerlendirme yaparsınız? Şiir mi, masal mı, öykü mü? Hepsini bir arada görüyoruz çünkü.
Haklısınız, kitap hepsini içeriyor. Öykülerin bazıları günümüzde geçerken, diğerleri Keloğlan’a, padişahların güzel erişilmez kızlarına, dünyanın oluşumuna dair hikâyelere selam gönderiyor. Hepsi de şiir formunda. Dilerim çocuklar bu geçişkenliği sever, kitabı keyifle okur.
Bu kitabın ortaya çıkış hikâyesi nedir? Sizi böyle bir kitap yazmaya yönelten ne oldu?
Ben halk edebiyatını, türkülerini ve oyunlarını çok seviyorum. Hele de neşeli, oyuncu tekerlemeleri… Sanırım kitabın itici gücü bu oldu ve yazarken çok eğlendim.
Masallarla büyümüş bir kuşaktanım ben de. Fakat bizim masallarımız bugünün çocuklarına seslenemiyor gibi. Onlar bize göre daha fazla sorguluyorlar. Katılır mısınız bu düşüncelerime?
Türk Dil Kurumu, masalı “Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür” olarak tanımlıyor. Ben çocukların insanların ve insan dışı varlıkların başından geçen olağanüstü kurgulara çok ilgi gösterdiğini düşünüyorum. Bunun izlerini son yıllarda patlama yapan fantastik kitaplarda görebiliriz. Mitolojiden, kadim hikâyelerden beslenen fantastik edebiyat ile masalların örtüştüğü pek çok nokta var. Örneğin, Harry Potter dizisi tüm dünyada derin yankı buldu. Bir başka bakış açısıyla da Harry’nin bir masal kahramanı olduğunu söylemek mümkün. Dizinin başında Harry Potter’ı kalpsiz akrabaları tarafından horlanan, dışlanan öksüz, yetim bir çocuk, yani bir tür Külkedisi olarak tanırken, devamında bambaşka bir dünyada yetenekleri ve erdemleri ile yıldızı parlayan bir gence dönüştüğünü görürüz.
Masallara gelince, bildiğiniz gibi masallar çocuklar için üretilmemiş. Çok eski zamanlarda yetişkinlerin ve çocukların bir ateş etrafında anlattığı hikâyelerden oluşmuş ve asıllarında çok korkutucu, dehşet verici öğeler varken, bunlar zaman içinde törpülenmiş ve çocuklara anlatılır olmuş. Sanırım bugünün çocukları, bizden, değişen dünyaya ve yaşamlarına dokunan masallar talep ediyor, meraklarını uyandıracak hikâyeler bekliyorlar.
Masalların çocuklar üzerindeki etkileri hakkında ne söylersiniz?
Çocuğun masalla tanışma yaşı oldukça erken. Daha soyutlama yeteneği olmadığı sırada olağanüstü kurgularla karşılaşıyor. Ancak gene de Evvel Zaman İçinde, Kalbur Saman İçinde diye başlayan masalların bir kurmaca olduğunu biliyor. Masalın olağanüstü kurgusu onun hayal gücünü, dünyasını genişletiyor, çocuk masalı dinlerken iyinin kazanmasına, kötünün cezasını bulmasına seviniyor.
Öte yandan masallar eski hâkim ideolojiyi yansıtıyor. Bu yüzden masallarda kadınlar hâlâ kulelere hapsolmuş bir prens tarafından kurtarılacak zavallılar olarak yer alıyor ya da hayatlarındaki en büyük amaç yakışıklı bir prensle evlenmek olarak gösteriliyor. Ayrıca çoğu masalda prensesler güzel ve davranışlarından bağımsız olarak iyi, prensler yakışıklı ve cesur olarak betimleniyor. Bunu egemen sınıfın yüceltilmesi olarak da okuyabiliriz. Çocuklarımıza seçtiğimiz masalları bu açıdan da değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
“Sarımsaklanır mı Kedi?” tek başına kalırsa ‘tadımlık’ bir kitap olur kanımca. Ardından devamı ya da benzerleri gelecek mi?
Sarımsaklanır mı Kedi?’ye kardeş olarak Berber Pire Tellal Deve isimli kitabımı gösterebilirim. O da tekerlemelerden esinlenen öykülerden oluşmasına rağmen, ağırlığını masalların başındaki Evvel Zaman İçinde Kalbur Saman İçinde diye başlayan tekerleme oluşturuyor. Bundan sonra ne yazacağımı henüz belirlemedim, bakarsınız tekerlemeler gene aklıma giriverir.
edebiyathaber.net (28 Ekim 2019)