Her an her yerden çıkabilecekmiş gibi duran enteresan karakterler, kafanızda canlandırmaya vakit bulamayacağınız kadar hızlı gelişen olaylar, iç içe geçmiş hikâyeler, hiçbir tahmininizin tutmadığı şaşırtıcı bağlantılar ve daha bir sürü karman çorban şey.
Alper Canıgüz’ün “Cehennem Çiçeği” baştan sona olmasa da, saçma bir kitap. Bu sonuca varmış olmanıza rağmen kitabı okumaya devam etmeniz ise bu saçmalığın sonu nereye varabilir merakınızla ilgili.
Hemen her satırda espri patlatma alışkanlığı pek anlaşılabilir değil ve gene hemen her karakterin kendine münhasır hazır cevaplılığı gerçekçi olmaktan ziyade fazlaya kaçmış edebiyat gibi duruyor. Mühim değil, kurgu zekâsına, lafların biricikliğine ve meselesine bakarım diyorsanız, Cehennem Çiçeği, şenlendirme ile kahırlandırma arasında enfes zikzaklar çizen bir kitap. Hakkını teslim edelim.
Tıkanacağınız yerler de olacak elbet. Misal, “Hayat havada asılı kalmış bir martı boku gibi” ne demek? “Gökkuşağı renginde kusmuk”a lafımız olamaz kati.
“Bilirsiniz, insanlar doğar, ölür ve sonra büyür” diye başlıyor kitap. Büyüyemeyen Alper Kamu hikâyenin esas kahramanı.
Bir katilimiz var tabii ki de polisiye hikâyemizde. Ama suçu paylaşan bir aile hedefleri şaşırtıyor. Dini inançlar vicdanları doyurmak için yetişiyor. Kurgunun dehasıyla bir aileden, başka bir aileye geçiyoruz. Onda da yasalarda, yasak edilmeyen öldürmeler var. Ruhlara elveda dedirtecek türden.
Günah toplayan Alper, kötülüğü sırtlanmaya çalışan Ümit, Munchaussen Sendromlu Fahriye Teyze, feodal ev reisi Yusuf, mahallenin bıçkın delikanlılarından Cemalettin, Mümtaz Abi, Kansız Celal, Komiser Yardımcısı Onur Çalışkan, Drew Barrymore’un aynısından doktor Begüm Gülüm, Kız Tevfik ve tabii kitabın en has karakteri Hatice.
“… Dünya yetmiş küsur yaşında emekli olduktan sonra bir sahil kasabasına yerleşip ömrünün sonuna kadar mutlu bir hayat yaşayacağının hayalini kuran insanla doluyken” Alper Kamu hep 5 yaşında kalmıştır. Oğullar ve Rencide Ruhlar’la başlayan hikâyesi Cehennem Çiçeği ile devam eder Alper Kamu’nun. “Durmak” zorunda olduğu bir yer vardır hayatında. Çünkü “Bütün aşklar küllenir, bütün babalar ölür, bütün hikâyeler biter. Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden, biri hariç, bütün çocuklar büyür.”
Emrah Serbes, Murat Menteş, Alper Canıgüz gibi hızlı düşünen adamlar türedi edebiyatımızda. (Adamlar diyorum çünkü benzer tarzda kadın yazar örneğimiz bildiğim kadarıyla yok.) Uydurdukları çoğu şey uyduruktan gerçekten de. Fütürist fırçalarla gerçeği palyaçoya çevirişlerine tahammül edebilen için ve elbet inkâr edemeyeceğimiz kurgu zekâları için eğlenceli kitaplar.
Deseler ki -edebiyat olsun diye yazılmış- okuduğunuz en hüzünlü hikâye, derim ki Cehennem Çiçeği’ndeki Alper Kamu’ya babasının anlattığı hikâye. Sırf, Dünyayı Boynuzlarında Taşıyan Öküz ve Karanfil Kız’ın masal-gerçek karışımı hikâyesi tüm kitaba mal edilebilecek kadar güzel.
Filiz Gazi – edebiyathaber.net (7 Ekim 2013)