Zor ve karamsar dönemlerden geçiyoruz. Sadece biz değil, bütün dünya aynı karamsarlığın içerisinde. Çıkış yolu bulamıyoruz, kaderimize razı bir şekilde çaresizce, nasıl düzlüğe çıkacağımız üzerine kara kara düşünüyoruz. Çevre felaketleri, terör saldırıları, ekonomik krizler… Medya sabahtan akşama kadar kötü haber bombardımanına tutuyor bizleri, dışarıda arkadaşlarımızla ne zaman bir araya gelsek iyi bir şey konuşamaz olduk, evet umutsuz olmak için çok fazla sebebimiz var. Lakin içimizden biri hiç de öyle düşünmüyor; psikolog ve yazar Gündüz Vassaf, geçtiğimiz haftalarda raflara düşen ‘Ne Yapabilirim? Geleceğe Kartpostallar‘ kitabıyla karamsarlığa geçit yok diyor o eşsiz şiirsel diliyle. Vassaf, ‘Ne Yapabilirim?’ kitabında daha önceki kitaplarından aşina olduğumuz şekilde, gündelik hayatta totalitarizmin eleştirisi yapıyor, ulus devletlerin çoğulcu kimlikleri nasıl erittiklerini hayatı nasıl tek tipleştirdiğini, tüketim kültürünü, kapitalizmin yaratmış olduğu bencilliği, gözümüzün önüne seriyor ama daha da önemlisi bu karanlıktan çıkış yolları sunuyor bize.
Vassaf kitap boyunca, umut tacirliği yapmadan, gerçeklikten kopmadan bir dizi umut ilkesi sıralıyor. Bu ilkelerin en başında ise asla kötümser olunmayacak geliyor. Vassaf, çevrenizde mevcut durumdan sürekli şikayet eden, dertlenen birileri varsa onları hemen susturun diyor nedeni de şöyle açıklıyor: “Kötü karşısında kötümserlik, kötüye güç vermek, onu iktidarda tutmak demek. Hiçbir şey yapamayacağım, çaresizliğimi benimsiyorum demek. Kötümserlik ki, gerçekçi olmaktan çok farklı; en etkili propagandadan, beyin yıkamadan güçlü. Kötümserlikle yeni dünya kurulmaz. Kötü dediğimiz düzen, ileriye bakamayan, kendine güvenemeyen mutsuz, edilgen insanlarla sürer gider. “Ne yapabilirim?” diye sormanın anlamı kalmaz. “Kötüye gidiyor” diye eşe, dosta, kendine tekrarlamanın faydası ne?”
Yeni gençlik yeni bir ahlaki düzen
Ne Yapabilirim? Gündüz Vassaf’ın ODTÜ, 2015 akademik yılı “Barış Konuşuyor” dersinde yaptığı konuşmanın genişletilmiş hali. Ne Yapabilirim? 11 farklı bölümden oluşuyor. Vassaf, her bölümde tarihten, gençlik hareketlerine, sosyal medya devrimine ve geleceğin dünyasının nasıl olacağına varana kadar bir çok çeşitli konuya değiniyor. Gündüz Vassaf’ı böyle bir kitap yazmaya iten ana dürtü ise; etrafımızı saran kötümserliğe, onun getirmiş olduğu çaresizliğe karşı “ne yapabilirim?” sorusu olmuş. Kitap boyunca bu sorunun cevabını arıyoruz.
Gündüz Vassaf, ” Ne Yapabilirim?”de yeni bir yaşam ahlakını sorgulamaya çağırıyor bizleri. Bu tartışmayı da kitabını ithaf ettiği “küresel gezi gençliği” üzerinden okumaya çalışıyor. Kitap boyunca bizlere boyunca günümüz gençliğine, dünyanın gelişimine, dönüşümüne dair gözlemlerini aktarıyor o bilindik üslubuyla. Çuvaldızın en büyüğünü kendi kuşağına batırıyor. Kendi döneminin gençlik hareketlerinin yaptığı hataları sıralamaktan çekinmiyor. Bugünkü gençliğe asla akıl vermiyor, onları küçümsemiyor “onlar dünyayı bizden daha iyi okuyorlar” diyor, onların ufak ama sağlam adımlarla dünyayı değiştirdiklerini söylüyor. Tarihimizde ilk defa yaşlıların gençlerden bir şeyler öğrendiği bir çağda olduğumuzdan bahsediyor.
Vassaf, ‘Küresel gezi gençliği’ olarak adlandırdığı günümüz gençlik hareketinin geçmişteki gençlik hareketlerinden çok farklı olduğunu, onların kendi kuşağı gibi basmakalıp ideolojilere, miadı dolmuş siyasi söylemlere bağlı olmadıklarını, kendilerine ne yapılması gerektiğini söyleyen otoriter liderlere sırtlarını döndüklerini, çoğulculuktan, paylaşmaktan, doğaya saygılı şeffaf bir toplumdan yana olduklarından anlatıyor. Küresel gezi gençliğinin kendi deyimiyle günümüzün “ipek yolu” olan sosyal medya sayesinde sınırları, ulusları, ideolojileri aşarak bir dünya vatandaşlığına doğru evrildiklerini belirtiyor. Onların bu taleplerinin geleceğin çoğulcu, demokratik dünyasının inşa edeceğini ön görüyor. Bu ön görülerini de son yıllarda hızla artmakta olan küresel toplumsal hareketlerle destekliyor.
Vassaf, mevcut sistemin artık su kaynatmaya başladığını ve kapitalizmin içine girdiği krizin daha da derinleşeceğini görüşünde. Son yıllarda dünyada hızla örneklerini gördüğümüz Arap Baharı, Occupy Wall Street, Gezi Hareketi ve en son Fransa’da karşılaştığımız “gece ayakta” eylemlerinin bu duruma iyi birer örnek olduğunu belirtiyor. İnsanların kendilerine dayatılan “işsizsen sorumlu sensin, sistem değil” görüşüne yüksek sesle itiraz etmeye başladıklarını, bu itirazın giderek daha da artacağını söylüyor. Dolayısıyla genç işsizliğinin hızla arttığı şu zaman diliminde başta Yunanistan olmak üzere, İspanya’da, Brezilya’da bu gidişata dur demeye çalışan hareketlerin etrafında bu kadar genç olmasının şaşırtıcı olmaması fikrinde.
Bununla beraber Gündüz Vassaf’ın gençliğe geleceğe dair bir başka gözlemi de; insanlığın gelecekte bıktırıcı metropol yaşamından, modernizmin baş döndürücü hızından ve acımasız tüketim kültüründen kendilerini kurtaracakları düşüncesinde. Son yıllarda modern hayata karşı oluşmaya başlayan yavaş şehirler, yavaş yeme gibi taleplerin bu noktada iyi birer örnek teşkil ettiğini belirtiyor. Bu örneklerin ve yeni yaşam taleplerinin giderek artmasıyla birlikte, tüketim kültürünün giderek azalacağını, paylaşımın artacağı, bilginin özgürce paylaşıldığı, bencilliklerimizden, “benden sonrası tufan” anlayışından, hedonizmden, sıyrılıp doğaya, yaşama, insana saygı duyan bir dünyanın ilk tohumlarının atılacağını söylüyor. Vassaf, dünyanın hızla kabuk değiştirdiğini, kendini her şeye muktedir gören egemen güçlerin son çırpınışlarını gördüğümüzü ve geleceğin gençliğin bu haklı talepleri doğrultusunda şekilleneceğini inancında, bugün değilse bile yarın.
“Her şeye rağmen yaşamı kutsamak gerek”
Gündüz Vassaf, ‘Ne Yapabilirim?’de dünyanın daha iyi bir yere doğru gittiği fikrini gerçeklerden kopuk, romantize edilmiş ve inandırıcı olmayan bir iyimserlikle aktarmıyor okuyucularına, aksine o bilindik sakin, şiirsel üslubuyla aktarıyor düşüncelerini. Neden umudumuzu korumamız gerektiğini, dünyanın neden daha iyi bir yere doğru gittiğini verilerle, örneklerle açıklıyor.
Dünyanın hiç bir zaman yeryüzü cenneti olmadığını bilerek, şartlar ne kadar kötü olursa olsun umudumuzu kaybetmeyip “her şeye rağmen yaşamı kutsamamız” gerektiğini üstüne basa basa belirtiyor. Çevremizdeki felaket tellallarına kulak asmadan, kendimizi karamsarlığın dip kuyusuna hapsedip, edilgenleştirmeden, umudu, yaşamı, barışı talep etmemizi öneriyor. “Umutsuz olmaya hakkımız yok. Umutsuzluk, zavallılığı benimseyip saygımızı yitirmemiz demek. Dünyanın kötüye gittiği, daha kötüye gideceği beklentimizi gerçekleştireceğiz demek. Neye inanırsak onu gerçekleştiririz. Barış laf salatasıyla değil, barışa inanarak gerçekleşir.” Barış, umut, bunlar uzun zamandır duymaya hasret olduğumuz, cümle içerisinde kullandığımızda da pek bir anlamı olmayan kavramlar, lakin Gündüz Vassaf gibi sözüne fikirlerine güvendiğimiz birisinden bunları işitmek iyi hissettiriyor insana hele şu günlerde. Şu karanlık zamanlarda ‘Ne Yapabilirim?” hepimize iyi gelecek.
Can Öktemer – edebiyathaber.net (26 Ağustos 2016)