Edebiyatın, hayal dünyasını zorlayan, gerçekleşme ihtimali ile okurları daha da heyecanlandıran bir dalı, bilim kurgu. Son dönemde okurların da yazarların da hayli odağında olan bu tür, her yeni eserde ilgisini ve merakını artırıyor. Ancak son dönemde ilgi odağında olduğunu söylemiş olsak da bilim kurgunun, bilinenin aksine 1001 Gece Masalları ile başladığını söylemek yanlış olmaz. Eserin tamamı değişe de ara ara bilim kurgu kategorisinde değerlendirilebilecek masallar bulunmakta. Bu durumda bilim kurgunun temellerinin de mitolojiye dayandığını söylemek mümkün. Gotik eserler sunan Edgar Allan Poe’nun da bilim kurgu türünde de eseri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aya yolculuk üzerine yazdığı hikayesinde bilimsel terimler kullanarak okura yaşadığı yüzyıldan çok ileriye, olağan üstü atmosfere taşıdığı için eserin bu türe girmesi kabul görmüştür.
Fantastik türün zıddına, hayal ürünü olan her eylemin, mekânın ve hatta kahramanın, bilimsel gerçeklere dayanarak hareket ediyor olması kuşkusuz bilim kurgu türüne ilgide önemli bir faktör.
Tam burada son okuduğum, Özgen Biçgin’in son kitabı Koloni Paradoksu’ndan bahsetmek istiyorum.
Eksik Parça Yayınlarından Aralık 2024 ‘de okura sunulan eser, Türk Edebiyatında bilim kurgu kategorisine örnek gösterilecek kuşkusuz.
Biçgin, bizi 2092 yılına götürüyor. VISION-14 Uzay aracında sekiz dünya insanının EROS Asteroitine yolculuğunu anlatıyor. Amerikan, Türk, Birleşik Krallık, Japon, Alman, İtalyan, Çin ve Rus dünya insanlarından oluşan bu topluluk aslında dünyadan uzak bir dünyayı anlatıyor. Zira bu yolculukta insani duygular yani aşk, rekabet, vicdan hepsi var.
EROS Projesi, 2049 yılında Amerikalı iş insanı Brunnberg’in NASA ile iş birliği yaparak oluşuyor. Sekiz bilim adamının uzayda kalıcı olarak yerleşmesi insanlığın bugüne değin attığı en önemli adım olarak değerlendiriliyor.
Ancak VISION-14 Uzay aracında yolculuk pek de planladığı gibi ilerlemiyor. Umulmadık olaylar yaşayan bilim insanları azala azala yolculuğa devam ediyor. Yaralananlar, yananlar EROS’a iniş yapılana kadar uyutulma kararı alınıyor. Uyumak istemeyen bilim insanı nasıl tepkiler verir sizce? Özgen Biçgin, hayal dünyamızı epey zorlarken yetkin diliyle o koloninin içine alıyor bizi.
Kitabın ivmesini yükselten uzaydaki bu maceralardan çok, projenin finansını sağlayan iş adamının bunu tamamen sektör haline getirip para kazanmaya devam etmesi. Bu uğurda yapacaklarının sınırsız olması. Biçgin, burada beklenemedik bir kurgu kuruyor. Brunnberg’in VISION-14 Uzay aracında bulunan sekiş kişiyi dünyaya dönüş için birbiriyle yarıştırırken hâlâ para kazanıyor olması aslında yazarın, kapitalist düzene oldukça güçlü bir göndermesi olarak değerlendirilmeli. Biçgin’in kahramanlarının her birinin hayatta kalma senaryosu oldukça güçlü. Bilim ve mantık çerçevesinde hayranlık uyandırıcı. Ancak yine de Biçgin’in kurguda oldukça acımasız olduğunu söylemek gerekli, tıpkı dünya düzenini hep yeniden kurmak isteyen “gizli akıllar” gibi.
Özgen Biçgin, tıpkı büyülü gerçekçilik gibi, söylenmesi gerekeni, merkezden uzak tutarak olaylarla ilerliyor.
Sekiz bilim insanı kırasıya bir yarışın içindeyken, dünyadaki insanların bunu bir yarış olarak izliyor olması, televizyonların başında kilitleniyor olması bugün yaşadıklarıma ayna gibi. Biz de dünyanın bir köşesinde milyonlarca insanın katledilişine her akşam ekran başında şahit olmuyor muyuz?
Özgen Biçgin kolonideki paradoksu anlatırken aslında günümüz dünyasının paradoksunu anlatıyor.
Sürpriz bir sonla biten eseri sadece bilim kurgu sevenler değil, şu anki dünya düzenine bir de uzak bir pencereden bakmak isteyenlere de öneriyorum.
Keyifli okumalar…
edebiyathaber.net (27 Aralık 2024)