Terry Eagleton’ın “Edebiyat Kuramı” adlı kitabının 7. baskısı, Tuncay Birkan çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Edebiyata dair sorulara cevap veren bu kaynak kitabı öneriyoruz.
Tanıtım bülteninden
Edebiyat kuramı, nükleer fizik kadar anlaşılmaz bir şey midir? Sadece edebiyat metinlerini içeren ve sadece onlara uygulanabilen bir edebiyat kuramından söz etmek mümkün müdür? Eagleton, edebiyat çalışmalarının neden nükleer fizikten farklı olduğunu, edebiyatın herkese ulaşabilecek “sıradan” bir dile sahip oluşuyla açıklıyor; işçi, avukat, antropolog, öğrenci, yani hemen herkes edebiyatı okuyabilir, anlayabilir ve edebiyattan zevk alabilir. Ama bu, demokratik bir yaklaşımı benimseyen, belirli bir tarihsel dönemde ortaya çıkmış belirli bir edebiyat kuramının tezidir.
Eagleton, Edebiyat Kuramı’nda temel olarak, kendinden menkul edebiyat kuramı diye bir şeyin olmadığını ve olamayacağını; bu kuramın, kimi insani bilim alanlarından çıkıp onlarla sürekli flört halinde hayatına devam ettiğini söylüyor. Yazar, “Edebiyat nedir?” gibi temel ama cevaplandırması da bir o kadar zor bir soruyla yola çıkıyor. Bu soru ve çevresinde konumlanan “kurmaca”, “hayal gücü”, “edebi dil”, “edebi aygıt” gibi kavramlara dair sorulara, Marksist ve tarihsel bir yaklaşımla, kimi zaman çok sevimli ve hınzırca denebilecek örneklerle cevaplar arıyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde fenomenoloji, yorumbilgisi, alımlama kuramı, yapısalcılık, göstergebilim, postyapısalcılık ve psikanaliz duraklarına uğrayarak, bunları salt tarif etmekle yetinmeyip her biri için politik, tarihsel, eleştirel bağlama oturan çarpıcı tartışmalar yapıyor.
Edebiyat kuramı gibi asık suratlı olabilecek bir meseleyi kimi zaman gülümseyerek, hatta bazen yüksek sesle gülerek okuma zevki veren bu kitap sadece edebiyat eleştirmenlerinin ya da öğrencilerinin değil, edebiyatı seven, okuyan herkesin ilgisini hak ediyor.
Yazar hakkında
Britanya’nın yaşayan en büyük edebiyat eleştirmeni ve düşünürü kabul edilen Terence Francis Eagleton, 22 Şubat 1943’te Salford’da doğdu. Oldukça yoğun bir Katolik öğrenimi gördükten sonra, Raymond Williams’tan da dersler alacağı Cambridge Üniversitesi’ne girdi ve burada lisans, lisansüstü ve doktora yaptıktan sonra kısa bir süre İngiliz Edebiyatı üzerine dersler verdi. Oxford Üniversitesi (1992-2001), Manchester Üniversitesi, Notre Dame Üniversitesi ve halen çalıştığı Lancaster Üniversitesi’nde daimi hocalık yaptığı gibi daha birçok üniversitede de misafir hoca olarak konferanslara katılıp sunumlar yaptı. Ayrıca New Left Review ve New Statesman dergilerine yıllarca yazılarıyla katkıda bulundu. Eagleton, ilk iki kitabı, Shakespeare and Society (1967) ve Exiles and Emigrés’te (1970) edebiyata Katoliklikle sosyalizmin ilginç bir sentezini yaparak yaklaştı. İleriki yıllarda böylesi bir sentez arayışından koparak Althusser Okulu’nun edebiyat kuramı alanındaki en önemli adı Pierre Macherey’nin izini sürecek; “bütünlük”, “organiklik” ve “yansıma” gibi Hegel kökenli kavramların edebiyat yapıtlarını çözümlemekte kullanılmasına karşı çıkacaktır. Marxism and Literary Criticism (1976; Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi, Çev. Utku Özmakas, İletişim Yay., 2012) adlı yapıtında Marksist gelenekteki benzer eğilimleri sert bir biçimde eleştirmiştir. Criticism and Ideology (1976; Eleştiri ve İdeoloji, Çev. E. Tarım, S. Öztopbaş, İletişim Yay., 1985) kitabında ise yapısalcılıktan esinlenen bir “metinbilimi” kavrayışına maddeci ve bilimsel bir içerik kazandırmak için edebiyat yapıtı ile ideolojiler arasındaki, “yansıtma” kavramının kuşatamadığı karmaşıklıktaki ilişkileri incelemiştir.
edebiyathaber.net (28 Eylül 2022)