Gürgen Öz’ün kara komedi unsurları taşıyan, eleştirel bir biçimde karakterler üzerinden Türkiye gündemini ele alan ve problemleri tartışan bir üslupla yazmış olduğu romanı Garip Bir Yer Masa Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Tanıtım metninden
Her şeyin yolunda gittiğini sandığı sıralarda eşinden boşanmanın bunalımıyla olacak ki etrafındaki tüm olumsuzlukları üstüne çekmeye başaran Tarık, Türkiye gündeminin kendi zihnindekinden farklı bir noktada olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Tüm bunların yanında işlerinin aksaması ve eskisi kadar kazanamaması da canını sıkar. Üstüne üstlük bu süreçte kızına daha iyi bir hayat sunabilmek adına yazlıkta eski eşiyle birlikte aldığı ikiz villalardan birinin satışını konuşmak üzere bir akşam yemeğinde eski eşi ve hukuk profesörü sevgilisiyle bir araya gelir.
ARKA KAPAK YAZISI
“Gerçek kalmak… Çoğu kişinin yaptığı gibi yalanlara inanmayı seçip kendinden vazgeçmemek, insanlara dayatılan bu arzulara ve hırslara teslim olmamaktı.
Zengin ve havalı iş insanı Tarık, eski eşi, eski eşinin yeni sevgilisi ve genç bir eskort… Ülkenin değişen, dönüşen, gittikçe garipleşen zihniyeti içine sıkışmış ve bocalamakta olan bu dört karakter şimdi uzun bir akşam yemeğinde bir araya gelecek, hiç tahmin etmedikleri bağlar nedeniyle trajikomik bir yüzleşme yaşayacaklardır. Gittikçe garipleşen ülkede, her biri kendince çıkış yolları arayan bu dört karakter, bu uzun gecede, yetmezmiş gibi bir de son derece değişik bir garsonla mücadele etmek zorundadır.
Gürgen Öz’ün Türkiye gündemine dair, hepimizin zaman zaman yaşadığı absürt durumları, mantıksızlıkları, zihniyet problemlerini ve sıkışmışlıkları kara komedi tarzında kaleme aldığı bu romanda, her okuyucu yer yer kendinden bir parça bulurken bazen trajikomik hallere gülecek bazen de gerilmeden edemediği sürükleyici bir hikâyenin içine dalacak. Sisteme dair keyifli bir taşlama olan Garip Bir Yer, siz okuyucularla dertleşecek.
Kitaptan alıntı
“Herkesin birbirini ezmeye çalıştığı ve bir kısırdöngü halinde ezildiği için de intikam aldığı bir yerdi burası. Bu gerilim hiç bitmiyordu. Hayatın her anında ve her köşesinde, saklandığı yerden çıkıveriyordu insanların karşısına. Kadın erkek, çoluk çocuk fark etmeden, bir veba gibi yayılıyordu zihinlerde.”
“Öyleyse önce neşeyi ve kahkahayı yok etmeliydi. Neşe demek özgürlük demekti. Gülmek demek eleştirmek, sorgulamak ve bir şeyleri olduğu haliyle, çıplak olarak görebilmek demekti. Hayır bu istenmiyordu. Asık suratlı, gergin, korku dolu bir propagandayla insanların biraz uyanıp etrafı sorgulamasını da engelliyordu böylece. Onlar sorgu değil, biat istiyorlardı.”
“Yabancılaşma! İnsan olmaya, gerçek biri olmaya yabancılaşma… İstediğin gibi biri olmaya, onurunla, haysiyetinle gerçek biri gibi yaşamaya yabancılaşma! Korkmaya başlamak bundan… Yetersiz bulmak bunu…”