Güzide Sabri’nin en bilinen romanlarından Necla, Maya Kitap etiketiyle tekrar yayınlandı. Sabri’nin eserlerinden aşina olduğumuz, ‘başrolde’ bir aşk hikayesinin yer aldığı Necla, yazarın ustaca kurduğu ve gayet sade bir anlatımla bizi tanıştırdığı karakterleriyle, olay örgüsüyle ve kayda geçirip yakından baktığı dönemin İstanbul insanlarıyla film gibi akan bir roman.
Güzide Sabri, 1883 yılında İstanbul Fındıklı semtinde dünyaya gelmiş. Babası Salih Reşat Bey, Abdülhamit tarafından Sivas’a sürülünce annesi tarafından büyütülmüş. Bir hayli “hassas, nazik ve ince bir zat” olarak tanımladığı hocası Tahir Efendi’nin derslerinden çok şey kapmış. Çocukluğu babasından ayrı geçen Güzide Sabri, Münevver adlı bir kızla arkadaşlık kurup ilerletmiş. Ancak Münevver’i çok genç yaşta kaybetmiş. Bu ölüm onu çok derinden sarsmış ve arkadaşının adını verdiği ilk romanı Münevver’i yazmış. Sonrasında Ahmet Sabri Aygün ile evlenmiş. Ahmet Sabri Bey’in ölümünden sonra da artık kendini tamamen yazmaya vermiş. Kitapları Sırpça’ya ve Ermenice’ye çevrilmiş, filmleri çekilmiş. Bu yazıya konu olan Necla ise, Güzide Sabri’nin 1941 tarihinde yayınlanan sekizinci kitabı. Eser, Maya Kitap etiketiyle yeniden raflarda.
Konuya bakacak olursak… Necla’nın annesi Şadiye, kızının artık üvey babasıyla beraber yaşayamayacağına kanaat getirerek onu Kamil Paşa konağına verir. Kamil Paşa çoktan ölmüştür ancak karısı Nazlı Hanımefendi, kızları ve oğulları çoktan evlenmiş yapayalnız bir kadındır. Necla daha önce de buraya gelip gittiği için konağa alışkındır. Necla gündüzleri okula giderek, akşamları da derslerine çalışarak seneleri burada eritir. Günden güne güzelleşmesiyle de herkesin gözlerini çalan Necla bir gün aniden ortadan kaybolur. Kimse kendisinden haber alamaz. Oysa Necla, Bursa’da Sıdıka diye bir kadının yanında, karnında büyük aşkı, dönemin popüler yazarı, Nazlı Hanım’ın yeğeni Kâmi’nin çocuğuyla mutluluk dolu günlerin geleceği zamanı beklemektedir. Zaten Necla’yı da Sıdıka’ya teslim eden Kâmi’dir. Fakat Kâmi’nin planları arasında Necla’yla ilgili tek bir sahneye yer yoktur. Zaten sonunda da Kâmi onu yazdığı kısacık bir mektupla terk eder. Bundan sonrası Necla için hayatta kalma meselesine dönüşmüştür. Artık tek başındadır ve ayakta durmak zorundadır. Üstelik bebeğini de doğumda kaybetmiştir. Yapayalnızdır.
Çalışmak için bir fabrikaya girer. Bir gün iş çıkışı yorgun argın eve dönerken fabrikanın sahibi Necla’yı yolda durdur ve iyileşene kadar işe gelmemesini söyler. Necla kovulduğunu sanır. Fakat bu hamle fabrikatör Kemal Bey’in Necla’yı ‘kendine parayla tutmak için’ attığı ilk adımdır. Kemal Bey durumu Sıdıka’ya açar ve böylece Necla için de bolluk bereket günleri başlamış olur. Necla para içinde yüzmekte, hesapsız kitapsız yaşayarak günlerini geçirmektedir.
Aradan iki yıl geçtikten sonra Necla, özellikle kızı gibi sevdiği İrfan’ı görebilmek için İstanbul’daki eski mahallesine gider. Bıraktığı her şey eskisinden daha da kötüdür. Ailesi evini bir yangında kaybetmiş ve ev demeye bin şahit isteyen bir yerde yaşamaktadır. Necla hemen duruma müdahale eder. Onları yeni bir eve taşır. Para verir. Giyimlerinden yemeklerine kadar onları ‘günceller’. Paranın getirdiği doymazlık Şadiye’nin aklını başından alır ve artık daha fazlası için küçük kızı İrfan’ı, komşusu ‘varyemez’ Tevfik Bey’e yamamaya çalışır. İrfan başta karşı çıkar. Ancak annesinin söyledikleri onun da kafasına yatar ve Tevfik Bey’le evlenir. Necla cephesinde ise beklenmedik bir durum meydana gelir. Fabrikatör Kemal Bey’in oğlu Necla’yı babasının evinden kovar. Necla için yine kötü günler başlamıştır. Buradan sonrasında kitapta rollerin değişimi başlar. Okurun hevesini kaçırmamak adına İrfan’ın nihayetinde o küçük masum kızdan çıkıp şımarık bir zengin kızına dönüştüğünü, Necla’nın ise hiç bozmadığı ‘çizgisi’nde var olduğunu söyleyip sonunu da es geçelim.
Necla, tek bir konunun romanıymış gibi gelebiliyor okura. Ancak Güzide Sabri’nin özellikle karakter yaratmadaki, o karakterlere yukarıda bahsettiğim ‘rol değişimi’ni çok iyi yedirmesi dikkatleri ana konunun haricinde buralara da çekiyor ve üzerinde kafa yormamızı sağlıyor. Tam bir çözümleme olduğunu söyleyemesek de yazar, sade anlatımıyla bizi kitabın tam içine sokmasını beceriyor. Ayrıca Necla, aşk hikayesinin yanında kendini hep hissettiren zenginlik-fakirlik, hırs gibi olgularla dönemin İstanbul insanlarının da bir portresini çiziyor.
edebiyathaber.net (11 Ekim 2021)