H.G. Wells’in Maya Kitap etiketiyle yayınlanan On İki Hikaye ve Bir Rüya kitabı, hem yazarın kıyıda köşede kalmış bir eserinin okuyucuyla buluşması açısından hem de içindeki öykülerin içeriği, kurgusu, diliyle sadece bilimkurgu fanatikleri için değil tüm edebiyat meraklılarına hitap etmesi bakımından önemli bir nitelik taşıyor.
Bir yazarı bilimkurgu edebiyatının ‘babası’ olarak anacaksak eğer; o kişi kuşkusuz H.G. Wells olmalıdır. Ya da tam adıyla Herbert George Wells… 21 Eylül 1866’da doğan yazar çocukken geçirdiği bir kaza sonucunda birkaç ay yatağa bağlı kalmak zorunda kalmış. Bu süre onun için Charles Dickens, Washington Irving gibi isimlerle tanışmasını sağlamış ve bilimkurgunun kapılarını da yatalak geçirdiği bu dönemde aralamış. İyileştikten sonra ekonomik durumu hayli kötü olan babasının hırdavatçı dükkanının da kapanmasıyla Wells bir manifaturacının yanında çırak olarak çalışmaya başlamış. Aynı zamanda annesinin evlere temizliğe gitmesi ve Wells’in de ona arada eşlik etmesi geleceğin yazarı için altyapı oluşturacak yeterli materyali sağlamasına sebep olmuş zira gittiği bu evlerden birinin devasa kütüphanesinde Aydınlanma Çağı’nın büyük isimlerinin kitaplarıyla tanışma imkanı yakalamış. Sonrası malum: Gelsin Zaman Makinesi, Doktor Moreau’nun Adası, Görünmez Adam…
Bu kitaplar H.G. Wells’in dünya çapında üne kavuşmasını sağlayan eserler olarak kuşkusuz bilimkurgunun yanında kurgu edebiyatta da ne kadar başarılı olduğunun göstergesi. Ve elbette en bilinenleri. Maya Kitap etiketiyle yayınlanan On İki Hikaye ve Bir Rüya ise yazarın kıyıda köşede kalmış ancak bugüne kadar ortaya çıkmamasını ‘hata’ olarak değerlendirebileceğimiz kitaplarından birisi. Elif Nihan Akbaş’ın titiz çevirisiyle okurla buluşan kitap adından da anlaşılacağı üzere on iki öyküden meydana geliyor. Her biri birbirinden fantastik kurgularla okuyucunun zihnine giren öykülerde Wells’in bilinen üslubundan biraz daha farklı bir rota izlediğini söylememiz mümkün.
Öykülerin hepsini burada ele almak elbette mümkün değil. Ancak Wells On İki Hikaye ve Bir Rüya’da bazen yolunu kaybedip ‘yuvasına’ dönemeyen bir hayaleti karşımıza çıkarıyor bazen örümceklerle dolu bir vadide kendilerini bulan atlıların macerasıyla baş başa bırakıyor. Bedeni yaşarken çalınan bir adamın öyküsü de yer alıyor kitapta “Ne oluyor?” demeye kalmadan perilerle baş başa kalan başka bir adam da karşımıza çıkıyor. Zamanı kontrol etmek için bir icat yapan mucit de radarımıza giriyor tuhaf zayıflama metoduyla başına gelmedik kalmayan ‘deneyci’ de satır aralarından bizlere selam veriyor.
On İki Hikaye ve Bir Rüya, kuşkusuz bir bilimkurgu kitabı. Ama fantastik edebiyata biraz daha yaklaşıp ikisini birleştirdiğini söylemek mümkün. Ayrıca kitapta yer alan metinlerin dili, kurgusu da irdelendiğinde sadece bilimkurgu ve fantastik mevzularla sınırlı kalmadığı da apaçık ortada. Türkçesi: Bu kitabı okumak için mutlaka bilimkurgu ya da fantastik edebiyat sevmenize gerek yok. Son olarak da Wells’in okuru dolaştırdığı zihin açan, hafif hüzne yaklaşan, kafaları hayli bulandırdığı yollar da bu büyük yazarın kıyıda köşede kalmış bu kitabını okumak için ayrı birer sebep olarak Wells’in hanesine yazılabilir.
edebiyathaber.net (20 Ocak 2021)