Söyleşi: Mehmet Özçataloğlu
Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan yeni kitabı “Bas Pedala Luna” üzerine Hacer Kılcıoğlu ile söyleştik. İnsan insanı iyileştiriyor, bunu da gördük, diyor yazar.
Bisikletli çok kitap okudum fakat bisikletin ana karaktere eşdeğer olduğu bir kitabı anımsamıyorum. Nedir sizi bisiklete yönelten ve bu kadar ön planda olmasını sağlayan?
Tutku… Hayatımızı anlamlandıran, çok kıymetli bir şey. Tek tip insanlardan biri olmaya karşı duruş. Bir müzisyen için enstrümanı ne denli önemliyse bisikletçi için de bisikleti öylesine vazgeçilmez. “Bas Pedala Luna”yı yazarken kahramanlarımı bisikletleriyle canlandırdım hep gözümde. Yazıya dökerken gerçekten canlandılar onlar da. Bisikletin çevre dostu olması, insan sağlığına önemi gibi başka faktörler de var. Onları da satır aralarında vermeye de çabaladım.
Ana karakter Luna. Kitaba da adını vermiş. Kitabı henüz okumayanlar için onu da tanıtmanızı istiyorum. Kim bu Luna?
Luna merakı, tutkuları olan, doğa dostu, hayatı epeyce öğrenmiş, dünyayı öğrenmeye hevesli bir 12 yaş çocuğu. Çok yönlü iletişime açık. Uçan Kuşlar adında, çok sevdiği arkadaşlarıyla oluşturduğu bir bisiklet grubu var. Kendisinden epey büyük Urim Baba’yla da arkadaş olabiliyor, henüz tanıştığı Sırp çocuk Niko’yla da.
İzmir’i yaşatmadığınız bir kitabınız yok. Bu kitapta da “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” ile merkeze yerleşiyor. İzmir’de yaşayan bir İzmirli olarak sormak istiyorum. Edebiyatınızın da tüm arka planını oluşturan İzmir’in sizin için anlamı ne?
Kitaplarımda hayali yerler ve isimler kullanmayı sevmiyorum,anlamsız buluyorum. Evet, İzmir her kitabımda yer alır. Şehrimi seviyorum. Kızkardeşimi sever gibi seviyorum. İstiyorum ki, çocuk okurum da şehrimi okusun satırlarımda. Birilerine devredilmeyen şey unutulur gibime gelir.
Hikâyenin İzmir’den Kosova’ya uzanması bir rastlantı değildir sanırım. Kosova’yı kurguya dâhil eden şifre nedir? Ya da neden Kosova?
Kitabı yazarken yolum has bisikletçilerle kesişti. Biri Süslü Kadın Bisikletçilerin lideri Sema Gür, diğeri Kosova’lı Urim Babacan. Urim bana Kosova bisiklet turundan söz etti ve ben kafatasımın içinde dönüp durmakta olan bazı ana başlıkları kullanma fırsatı yakaladım. Bisikletin doğaya ve insan sağlığına öneminin yanısıra, savaş kötüdür, önyargılarımızdan nasıl kurtuluruz gibi gibi… Kosova’da çok acı veren bir savaş yaşanmıştı ve ben savaşlar kötüdür ama insan insandır demek istedim.
Kendinden çok emin, özgür ruhlu bir anne. Öte yanda zıt karakter bir baba. Anne bu kadar güven veriyorken, babanın bu kadar kontrollü olması, Luna’nın annesiyle katılacağı bu bisiklet turuna karşı çıkması… Neden?
Luna’nın anne ve babası zıt karakterler ama bu zıtlıktan müthiş bir senfoni oluşturmuşlar. Luna’nın ailesindeki bu tatlı ses, çocuğa çok yönlü bir iletişim yeteneği kazandırmış, bunu anlatmaya çalıştım. Neyi söyleyeceğimiz değil, nasıl söyleyeceğimiz önemlidir mesajını vermeye çabaladım diyaloglarda.
Keşfetmek, yardımlaşma, güven… Kitap bu duyguların temeli üzerine oturmuş. Son dönemde çokça öne çıkan kavramlar aynı zamanda çok başka bir gerçekliğin içinde. Bizi biz yapan bu kavramlar etrafında siz neler söylemek istersiniz. Bu duyguları yaşadığımız ve yaşattığımız kadar insanız değil mi?
Yakın zamanda ülkece hayatımızı karartan bir acı yaşadık. Yardımlaşma duygusunun en yüksek boyutta yaşanması, hepimize insan olmanın anlamını, önemini bir kez daha anımsattı. İnsanı insan iyileştiriyor, bunu gördük. Birbirimize sarıldık, şifa olduk. Böylesi acıların bir daha yaşanmaması, bu iyilik halinin devam etmesi dileğimle…
edebiyathaber.net (10 Mart 2023)