Halid Ziya Uşaklıgil‘in üç öyküsü, orijinal ve sadeleştirilmiş metinleriyle Can Yayınları tarafından “Bu muydu?” adlı kitapta toplandı.
Tanıtım bülteninden
Halid Ziya’nın “Küçük Kitaplar” alt başlığıyla yayımladığı üç öyküsü –“Bir Muhtıranın Son Yaprakları” (1888), “Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası” (1888) ve “Bu muydu?” (1896)– ilk defa bu kitapta yeni harflerle okura sunuluyor.
Yüz yılı aşkın bir süredir unutulmaya terk edilmiş bu metinlerde Aşk-ı Memnu’nun Bihter ve Nihal’ini, Mai ve Siyah’ın Ahmed Cemil’ini müjdeleyen karakterlerle karşılaşıyoruz. Yazarın ilk verimlerinden olan bu öyküler, büyük yazarın edebiyat dünyasının, daha yolun başındayken bile ne kadar zengin olduğunu göstermesi bakımından son derece önemli.
Bu kitapta, çevrimyazılarını yapıp yayına hazırladığımız öykülerin hem orijinal metinlerini hem de günümüz Türkçesine uyarlanmış hallerini bulabileceksiniz.
Halid Ziya Uşaklıgil
1865’te İstanbul’da doğdu. Aslen Uşaklı olan ailesi daha sonra İzmir’e yerleşmiştir. 1878’de İstanbul’dan İzmir’e taşınan Halid Ziya bu şehirde eğitimine devam etmiş, Fransızca ve İtalyanca öğrenmiştir. Bir yandan Türkçe edebiyatta kendini geliştirirken bir yandan da Fransızcadan yaptığı çevirileri yayımlatma fırsatı buldu. Kitap olarak yayımlanan ilk çevirisi Jean Racine’in Le Thêbaide adlı eseridir. Bir şiiri Muallim Naci’den sert eleştiri alınca şiirden uzaklaştı ve nesre yoğunlaştı. 1884’te İzmir’de arkadaşlarıyla Nevruz gazetesini çıkardı. Bir süre İstanbul’da yaşadıktan sonra tekrar İzmir’e dönüp Hizmet ve Ahenk gazetelerini kurdu Sefile romanı ilk sayıdan itibaren Hizmet’te yayımlandı. Sefile’yi Nemide izledi. Halid Ziya, 1896’da Mai ve Siyah tefrikasıyla Servet-i Fünun’a katıldı. Ardından Aşk-ı Memnu geldi. Kırık Hayatlar’ın tefrikası bitmemişken istibdat idaresinin baskılarına dayanamayarak yazmayı bıraktı. 1908’e kadar ara verdiği yazı hayatına Sabah’ın başyazarı olarak döndü ve bu gazetede Nesl-i Ahir’in tefrikasına başladı. V. Mehmed’in tahta çıkmasından sonra İttihat ve Terakki idaresi tarafından mabeyin başkâtipliğine atandı. Bu göreve dört yıl devam etti. 1915’te Almanya’ya gönderildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Yeşilköy’deki köşküne çekildi ve eski eserlerinin dilini sadeleştirerek yeni baskılarını hazırlamaya başladı. 1937’de oğlu Vedat’ın intiharıyla büyük bir yıkım yaşadı. 1945’de Yeşilköy’de öldü.
edebiyathaber.net (15 Ocak 2016)