Halide Edib Adıvar’ın “Harap Mabetler” ve “Seviye Talip” adlı kitapları Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Yazarın gençlik dönemi eserleri olan ve ikisi de ilk olarak 1910’da yayımlanan bu kitaplarla, 20. yüzyıl başındaki edebiyat anlayışını yeni bir bakışla ele alacağız.
Kaleme aldığı her metinle yeniden tartışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.
Harap Mabetler
Bize dargın mısın ey ana toprağı? Seni çiğneyip geçen ayakların, seni yaralayıp, tırnaklayıp telvis eden haydut ellerin, senin kemiklerini kemiren hainlerin seyyiatını bu mert, bu bigünah nesilden sorma! Ey, mavi dalgalar içinde uyuyan ana toprağı! Cibalinin nazlı hututu, mor gölgeleri, afakın rüyamsı, tülümsü sisleri, semanın pembe, inci seherleri, bulutlarının dilber, nazenin renk yığınlarıyla bizi yetim bırakıp hangi yabancı arzulara doğru kayıyorsun?
“Ne diyordu? Ben bunu anlamaya bile lüzum görmüyordum. Kendimi o sesin deruni ahengine bırakmakla yetiniyordum. Zaten benim için, nesirde olsun nazımda olsun her şey bu deruni ahenkten ibaret değil miydi? Harap Mabetler yazarı, bu harap mabetlerin kendi çocukluk mabedimiz olduğunu anlatadursun, ben buna o kadar önem vermiyordum. (…) Bu nesir parçalarıyla Türk diline yalnız tatlı bir serinlik gelmiyor; Türk edebiyatında yeni bir iklim, yeni bir hayal iklimi açılmış oluyordu.”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
#edebiyatımızınmirası #milliedebiyat #mensurşiir #osmanlıtarihi #kadın #dışlama #tarihikadınlar
Seviye Talip
Demek ki biz, zavallı insanlar, kalplerimizin elinde birer baziçeden başka bir şey değiliz. İyi geçen bütün bir hayat, uzun manevi perhizler, senelerce yerleşen esaslar bazen bir kadının parlak gözleri için altüst olabiliyor. Yoksa herkes metin de, ben ayrıca böyle zayıf mı doğmuştum? Bununla beraber esaslarıma, zevceme ihanet edecek bir şey yapmamıştım değil mi? O kadar elim arzular, iştiyaklarla manen ve maddeten hasta olacak kadar ezilmiştim de yine Seviye’ye bir şey söylememiştim.
“Seviye Talip yapısı, kurgusu ve karakterleriyle Halide Edib’in en başından beri kısa hikâyeler ve makalelerin ötesinde bir roman yazarı olduğunu gösterir. Halide Edib’in korkusuzca yazdığı bu roman, politika ve aşkı bir arada barındıran bir Verdi operası gibidir. Bu romanda İkinci Meşrutiyet, 31 Mart Vakası, kanlı ayaklanmalar bir tarafta, yeni Türk kadını, modernleşme, medeniyet tartışmaları diğer taraftadır. Ortada ise tüm zayıflıkları ve arzularıyla insan vardır.”
İclal Vanwesenbeeck
#edebiyatımızınmirası #milliedebiyat #ilkromanlar #ikincimeşrutiyet #yasakaşk 31mart #mısır #müzik
Bu kitaplara ilgi duyanlar için ek öneriler: Halide Edib Adıvar: Handan, Heyula, Kalp Ağrısı; Halid Ziya Uşaklıgil: Bitmemiş Defter; Nabizade Nâzım: Zehra; Mehmet Rauf: Eylül
HALİDE EDİB ADIVAR, 1882’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1908’de yazmaya başladığı kadın hakları hakkındaki yazılarından dolayı kimi kesimlerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması sırasında Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde tarihî bir konuşma yaptı.1920’de Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Onbaşı ve üstçavuş rütbeleri aldı. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası’yla fikirayrılıklarına düştü. Bunun sonucunda 1917’de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. İlerleyen yıllarda konferanslar vermek üzere ABD’ye gitti, Mahatma Gandi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Halide Edib, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi. 1964’te öldü.
edebiyathaber.net (16 Temmuz 2020)