“Bu senin hayatındı oğlum Hikmet. Böyle bir oyun üzmedi mi seni?”
Romanın aşıladığı umuda ters düşen bir epigrafla giriş yapsam da Doğukan İşler deyince Atay’dan, Tehlikeli Oyunlar’dan ve Hikmet karakterinin adaşlığından bahsetmeden olmaz.
Çeşitli dergilerde öyküleriyle, eleştiri ve inceleme yazılarıyla tanıdığımız İşler, öykü kitapları (Öykü Yapım Çalışmaları, Rüya Kadar) ile çıkmıştı okur karşısına. Şimdi ise roman sürpriziyle karşılıyor bizi.
Kekeme Hamlet, Timaş Yayınları’ndan Genç etiketiyle, Ekim ayında çıkan bir ilk roman. Gençlere, genç olma yolunda büyüyen henüz çocuklara ve o yıllarımızın nahifliğine dönmek isteyen bizlere, inanmayı hatırlatan bir kitap.
Hikmet, büyükbabası gibi kekeme olan bir çocuk. Henüz başladığı lisede, adaşı edebiyat öğretmeninin ve sıra arkadaşı Turgut’un vesilesiyle sahne ışığının heyecanını yaşayacaktır. Tiyatroya olan sevgisi malumdur. Küçük bir engel dışında: Kekemelik. Başlarda büyükbabasından genetik bir mirası devraldığını düşündüren roman, yine büyükbabasından devraldığı oyun sevgisi ve yeteneğiyle üstesinden gelecektir perdelerin. Çünkü yaşıtlarının aksine vaktinin çoğunu kitaplarla geçiren bir gençtir Hikmet. Onun bu inceliği karşısında hayat bir oyundur ya da oyunlar hayatıdır.
“Kim görebilir ki kendi bedenini bir sahneye çevirmiş, kendi zihnini bir sahneye çevirmiş, hayatından başka da oyunu olmayan bir kekemeyi?” diyen tiyatro seveni Hikmet bu.
İlk gençlik yıllarının verdiği hırs, öfke, kıskançlık hatta okunuyor romanda. Hikmet, zaman zaman kendini tüketme noktasına geliyor. Çünkü bünyesinde nahifliğinin yanı sıra kekemeliğine duyduğu öfkeyi de barındırıyor.
Burada –belki çok kişisel bir yorum olacak- dikkatimi çeken bir detaydan bahsetmek isterim. Kekeme Hamlet çıktığı andan itibaren “Neden Hikmet’in öğretmeninin ismi de Hikmet?” sorusu etrafında dönüp duruyordum. Soran kimselere de rastlayamadım. Bana kalırsa “tiyatrocu olmak heveslisi ilk gençlik yıllarıma” ithafıyla açılan kitapta Doğukan İşler, sevdiği karakter Hikmet Benol’a atfen aynı isimle var olan olgun öğretmen vesilesiyle sahneye çıkarıyor düşlerini. Gençlik yıllarının öğretmeni yine kendi sanki. Bir farkla, oyunların heveslisi Hikmet’in sahne tecrübesine vesile olan sağduyulu öğretmen Hikmet ile. Geçmiş ve bugün gibi. Hikmet içinde hikmet ya da.
Aynı zamanda editör olan Doğukan İşler’in titizliğini ve dilinin akıcılığını hissediyorsunuz romanda. Klişe olacak ama yine de vurgulamadan bitirmek istemem. Çaresizliğiniz sandığınız bir gerçeğinizin, duygunuzun ya da farklılığınızın ümitsizlik kuyusu yerine şifa ipiniz olabileceği ihtimalini hatırlatıyor Kekeme Hamlet. Yeter ki inancı elden bırakmadan kalplerdeki kekemeliği çözebileceğimizi unutmayalım. Yoksa kitaplar niçin var?
1 Kasım 2018 (edebiyathaber.net)