Hamza Celâleddin’in Felsefe Fragmanları Beyaz Baykuş Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden:
Uzun yıllar felsefi alanda üretim yapan felsefeci yazar Hamza Celaleddin, bu kez sıradışı bir kitapla okurlarıyla buluşuyor. Felsefenin günlük yaşam içinde nasıl deneyimlendiğinin bir anlatısına dönüşen bu kitapla Hamza Celaleddin, bir yandan kendi otobiyografik itirafnamesini sunarken diğer yandan herkesi yakalayacak bir sorgulamaya davet ediyor bizleri. Hayatlarımızın alet çantasında bulunan ama pek de derinlemesine göz teması kurmadığımız pek çok kavramı adeta kabuklarından soyan yazar, bilmek, bilgelik, sessizlik, yürümek, koklamak, esir düşmek, hastalanmak, ölmek ve daha pek çok başlık üzerine yazdığı fragmanlarla, görüngülerin ötesine geçerek her şeyi birbirine bağlayan o içsel öz bağları alışık olmadığımız bir biçimde ele alıyor. Kendi cümleleriyle devam edersek “En baştan belirtmem gerekiyor ki bu metin çağımız için ve çağımızın yaygın kültürel kanaatlerine yönelik bir saldırı ve bir baltalama girişimidir. Kendi konfor alanını ve yalan lunaparkını kaybetmek istemeyen okur, daha şimdiden bu sembol yığınını terk edebilir ve elbette bu terk ediş saygı duyulması, anlaşılması gereken bir tercihtir.” Hamza Celaladdin’in yazdığı “Felsefe Fragmanları” Beyaz Baykuş etiketiyle okuruyla buluşuyor.
Arka Kapak Yazısı:
“Bedeninizde, en derin felsefenizden daha fazla bilgelik vardır.”
– Friedrich Nietzsche
Bir felsefe metni olarak görünen bu fragmanlar bütünü, felsefe yordamıyla bin yıllardır
kutsanmış olan akla ve aklın organize etmiş olduğu tüm kurumsal ve yerleşik kanılara itiraz
etmesiyle ve yine felsefe yordamıyla ikincilleştirilmiş, ötekileştirilmiş olan bedeni ve bedendeki bilgeliği savunuşuyla, esasında bir anti-felsefe örgütlüyor.
Kültürel despotizmin insanlığa dayattığı bilmek, okumak, çok, üniversite, mutluluk, rasyonellik, başarı, sosyallik, konuşkanlık gibi yerleşik kavrayışların kritize edildiği bu parçalarda, bedenin doğal işlevleri ve refleksleri ile bir yaşam bilgeliğinin imkânı savunuluyor. Sessizliğin erdemi, uyumaktaki entelektüellik, yürümenin yaşamsallığı, ısırmak, yalamak ve koklamadaki varlık duyuşu, tutkunun apaçıklığı gibi parçalarla, metin iyiden iyiye felsefeye ve felsefenin ortaya çıkarmış olduğu tüm toplumsal kavrayışlara karşı bir protestoya dönüşüyor. Ve nihayet bu anti-felsefi konum, şu önerme ile özetine bürünüyor: “Ben, bir devinimdir.”
edebiyathaber.net (7 Şubat 2024)