Han Kang’ın Vejetaryen romanına okuma gruplarında, sosyal medya paylaşımlarında ve edebiyat sitelerinde o kadar çok rastlamıştım ki bu durum kitabı okumayı sürekli ertelememe yol açmıştı. Nedense çok tüketilen şeylere (bu bir kitap bile olsa) karşı mesafeli duruşum, yazarın 2024’te Nobel Edebiyat Ödülü almasıyla değişti. Son yıllarda Uzak Doğu Edebiyatı’na olan ilginin artışıyla ülkemizde de birçok çeviri yayımlandı. Ben de geçmişte bu alanda okumalar yapmıştım. Özel olarak Kore Edebiyatı’na dair merakım yazarın kitaplarını okuma isteğimi tetikledi diyebilirim. Okumalarıma, yazarın en çok okunan ve tartışılan romanı olan Vejetaryen ile başlamak istedim.




Vejetaryen: insan olmaktan ağaç olmaya giden dikenli yol
Vejeteryan romanı üç novellanın birleşiminden oluşuyor. Özellikle ilk novella olan vejeteryan çok etkileyici ve okuyucuyu sürükleyen canlı, şaşırtıcı ve akıcı bir dille yazılmış. Gim Yonğhe bir sabah, gördüğü bir rüya üzerine et yemeyi reddederek vejetaryen olur ve olaylar onu bundan vazgeçirmeye çalışan yakınlarının fiziksel ve psikolojik şiddetiyle sürer. Muhafazakâr bir toplum yapısına sahip olan Güney Kore’de bir kadının bu kararı alıp kararlı bir şekilde durması, toplumdaki ‘geleneksel kadın’ algısına adeta dinamit koyuyor. Söz geçirebildiği tek şey olan kendi bedeninin sesine sonuna kadar kulak veren kahraman, adeta ataerkil topluma da bir ders vermek ister gibidir. Ona zorla et yedirmeye çalışan, psikolojik baskı uygulayan, kendileri gibi olmadığı için adeta işkence eden yakınlarının aksine Yonğhe dış dünyayla iletişimini kesip kendi içine, kendi bedenine sığınır. Bu, bir kadının geleneği, hakim düşünce sistemini reddedişi ve bu sisteme başkaldırısıdır.
Birinci novellayı kocası, ikinci novellayı ise eniştesi anlatır. Sorun ikinci novellaya geçişte başlıyor. Güncel sanatla uğraşan eniştesi, Yonğhe’nin içinde bulunduğu durumdan faydalanmak ve ortaya bir sanat eseri çıkarmak ister. Yonğhe’yi bir videoda oynatması yakınlarının ve ailesinin şiddetli tepkisine yol açar ve adam ortadan kaybolur. Han Kang bir ropörtajında ikinci bölümü, toplumda anlaşılmayan bir sanatçının sorunlarına ve uğradığı şiddete dikkat çekmek için yazdığını söylüyor. Oysa ilk novella tamamen vejetearyen Yonğhe’ye odaklanmıştı. Sorun tam da burada, romanın odağındaki kayma, okuyucunun hızını kesip romanın yarattığı enerjiyi birkaç basamak birden düşürüyor. Biz tam Yonğhe ile bağ kurup onu anlamaya, duygularıyla bütünleşmeye başlamışken araya ‘tuhaf’ sanat eserleriyle kafayı bozmuş, faydacı bir enişte giriyor.
Yonğhe et yemeyi reddeder ve bir ağaç olarak yaşamayı ister. Sadece su ve güneş ışığıyla yaşamak arzusundadır. Romanda, insanı tüm canlıların en üstüne koyarak her türlü tüketimi ve faydacılığı insana hak gören yaklaşıma derin ve sarsıcı bir eleştiri var. Bunu bir kadının yapıyor oluşunu, ataerkil ve etçil topluma karşı duruş, bir pasif direniş olarak anlayabiliriz.
Veda Etmiyorum ve Çocuk Geliyor’da toplumsal ve kişisel travmalar
Nobel komitesi ödül gerekçelerini sıralarken, yazarın kahramanlarının çoğunlukla kadın yaşamlarına karşı gösterdiği fiziksel empatiden bahseder. Gerçekten de yazarın neredeyse tüm kahramanları kadındır ve bu kadınlardan bir teki bile mutlu bir yaşam sürmemektedir. Sürekli olarak karanlık koca bir şemsiye gibi gezdirdikleri tarihsel travmaların altında kişisel travmalarıyla birlikte yaşarlar.
Mayıs 1980’de Gwanju’da Güney Kore’li diktatörChun Doo-Hwan’ın otoriter rejimine karşı protesto düzenleyen binlerce üniversiteli genç ve vatandaş öldürülür. Çocuk Geliyor romanı olayların yaşandığı on günü konu alır. Ölümün insanın kanını donduracak kadar sıradanlaştığı o günleri yazarın anlatırken seçtiği ‘soğukkanlı’ dil insanı hayrete düşürüyor. Vilayet binasının bahçesinde üst üste yığılan cesetler ‘kanı donmuş’ bir dille aktarılır. Ve kahramanlar hayatta kalmanın ve hatırlamanın sorumluluğunu nefes aldıkları her an hissederler.
Çocuk Geliyor’da işkence gören bir kahraman şunları söyler:
“Tüm o yaşadıklarım radyoaktiviteye maruz kalmaya benziyor. İnsanın kemiklerine, kaslarına işleyen radyasyon onlarca yıl boyunca vücutta kalıp kromozomlarını etkileyerek değiştiriyor. Hücreleri kansere dönüştürüp insanın canına kastediyor.”
Veda etmiyorum romanını Çocuk Geliyor’la aynı düzlemde değerlendirebiliriz. Yine toplumsal travmaların yol açtığı kişisel travmalar ve mutsuzluklar üzerine inşa edilmiş bir roman bu. Vejetaryen’in ilk bölümündeki akıcı, enerjik, okuyucuyu ele geçiren dili bu iki romanda göremedim. Özellikle Veda Etmiyorum oldukça yavaş ilerleyen, bu anlamıyla okuyucuyu yoran bir roman. Sarsıcı birtakım olaylar, yavaş metinlerin arasında kaybolmuş adeta. Han Kang iyi bir anlatıcı ama iyi bir kurgucu değil bana göre. Bazen dilin sınırlarını fazlasıyla zorlayarak metni sıkıcı hale getirmiş. Bir yazar çok korkunç olaylar, çok sıra dışı olaylar anlatmak isteyebilir. Ama okuyucu onları çok sıradanmış gibi okuyorsa bu, yazarın yeteneğinin sınırlarıyla ilgilidir diye düşünüyorum.
Beyaz ve sıradan şeylerin kitabı
Yazarın son okuduğum kitabı Beyaz Kitap oldu. Beyaz şeyler hakkında yazmaya karar verip bir liste çıkarır ve bu listedeki şeyleri sırasıyla yaklaşık birer sayfa halinde yazar.
“Yaraya sürülen beyaz merhem, üstüne sarılan beyaz sargı bezi gibi bir şeylerin gerekli olduğunu…” cümlesini okuduğumda imgesel ve etkileyici metinler okuyacağımı düşünmüştüm ama ne yazık ki yanılmışım. Beyaz olan her şeyin olduğu ama edebi etkileyicilikten uzak, sıradan metinlerdi. Bazılarınız “Nasıl olur, bu yazar Nobel edebiyat ödülü almış, bu kadar rahatlıkla eleştirilmemeli” diyebilir. Bu görüş, ödüllere olan yaklaşıma göre değişkenlik gösterebilir.
Türkiye’de olduğu gibi dünyada da ödüllerin hakkaniyetli ve siyaset üstü olduğunu düşünmüyorum. O nedenle yazarın aldığı ödüllere değil yazdığı metinlere bakılması gerekir. Ülkemizde de ne çok sıradan yazar ödül kılıfına sığdırılmaya, allanıp pullanmaya çalışıldı, biliyoruz. O nedenle, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz sözünü, ayinesi kelamdır yazarın ödüle bakılmaz olarak da okuyabiliriz.
Kaynakça:
Vejetaryen – Han Kang (April Yayınları)
Çocuk Geliyor – Han Kang (April Yayınları)
Veda Etmiyorum – Han Kang (April Yayınları)
Beyaz Kitap – Han Kang (April Yayınları)
edebiyathaber.net (9 Nisan 2025)