Macar Sosyolog Frank Furedi’nin yazdığı “Nereye Gitti Bu Entelektüeller?”, piyasanın piyonu haline gelerek bayağılaşan, vasatlaşan, standartlaşan kültür ve eğitim ortamında, kendisinin de bu “tehlikelere” maruz kalma ihtimali olan entelektüellere sesleniyor.
1947 yılında Macaristan’da doğan Frank Furedi 1956’daki ülkesinde ayaklanmalardan sonra Kanada’ya göç etmek zorunda kalmış. Lisans eğitimini de burada, Montreal’deki McGill Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde yapmış. 1969’dan beri İngiltere’de yaşamını sürdüren Ferudi, SOAS University of London’da Afrika üzerine yaptığı çalışmalarla yüksel lisans eğitimini tamamlamış. Doktora derecesini de 1987 yılında Kenya’daki Mau Mau Ayaklanması hakkında yazdığı bir tezle almış. Frank Furedi, 2005 yılında yapılan bir araştırmada kendisine en çok atıfta bulunulan sosyolog olmuş. Irk, nüfus, kimlik, aidiyet sosyolojisi alanlarında çalışmalarını yürüten Furedi, ülkemizde Korku Kültürü, Paranoyak Anne-Babalık, Emperyalizmin Yeni İdeolojisi isimli eserleriyle tanınıyor. Frank Ferudi, son olarak Ketebe Yayınları’ndan A. Erkan Koca çevirisiyle çıkan “Nereye Gitti Bu Entelektüeller” kitabıyla Türkiyeli okurlarıyla buluştu. Furedi kitabında, standartlaşan, tek tipleşen, “resmileşen” kültürel dünyada, entelektüellerin de bu “furyaya” dahil olma tehlikesini işliyor.
“Bir kere,” diyor Ferudi, “Aydınlanma geleneğinin bilgiye atfettiği özel statü geçerliliğini yitirdiğinde, entelektüel ve sanatsal faaliyete herhangi bir özellik ve içerik yüklemek zorlaşacaktır. Böyle zamanlarda bu türden faaliyetler, nitelik olarak diğer mesleklerden farklı olmayan birer kariyer haline gelir.” Yazarın bu görüşü, kitabında anlatmaya çalıştığı asıl meselenin özü olmakla birlikte, yukarıda belirttiğim –Furedi’nin tasvir etmeye çalıştığı- entelektüelin “bayağı olma tehlikesini” net olarak açıklıyor. Bunun yanında kendisinin “kültürün içinin boşaltılması”yla ilgili şu tespiti, bahsi geçen “tehlikenin” haklılık payını ve entelektüelin günümüzdeki durumunu da ifade ediyor: “İçin boşalması mecazının, zamanımızın ruhunu yansıtır nitelikte olmasının kültürel, sanatsal veya eğitimsel standartların şu anki seviyesiyle bir ilgisi yoktur. İçin boşalması, bilgiyi ve kültürü salt daha geniş ve daha yüksek bir amaca ulaşma aracı olarak gören güçlü kuvvetlerce körüklenmektedir. Bu durum, işlevselciliğe olan bağnaz bir bağlılıkla tanımlanan bir yönelimdir. Bu türden bir yönelim de yeni bir şey değildir, piyasanın talepleri ve ekonomik hesaplarla düşüncenin peşinde olma ve sanat için sanat iki yüz yıldır süregelen kültürel tartışmaların içerisinde hep olmuştur. Bu süre zarfında, sanatsal ve entelektüel uğraş, doğrudan doğruya piyasanın işlevsellik üzerine kurulu dünya görüşüyle tezat teşkil eden birtakım ilgilerin güdümünde olarak görülmüştür.” Geldik zurnanın son deliğine. Furedi’nin dikkat çektiği, “piyasanın işlevsellik üzerine kurulu dünya görüşüyle” tezat içindeki “entelektüel uğraş” tam da “Nereye Gitti Bu Enteleküteller”in parmak bastığı konunun üzerine gözlerini dikiyor.
Doğası gereği, düşünen, sorgulayan, soru soran, cevap arayan, hipotez üreten, kendi savını kendi çürüten, tartışan entelektüel, Furedi’nin dolaylı anlatımıyla, “resmi aygıt”ın piyasayla kol kola girmesi sonucunda içi boşaltılan, sadece “resmi hizmete mahsus” olan eğitim ve kültür kurumlarıyla birlikte her şeyi tepeden tırnağa süzgeçten geçirilmesi gerekirken, “işlevselliğin” devreye girmesiyle “piyasanın” varlığı yokluğu bir kolu haline geliyor ve yüklendiği misyonun altından kolayca çekiliveriyor. Bu boşluktan sonra bize de Frank Furedi gibi aynı soruyu sormak kalıyor: “Nereye Gitti Bu Entelektüeller?”
edebiyathaber.net (14 Mart 2023)