Hanzade Servi, çocuk edebiyatımızın özel isimlerinden biridir. Onu özel kılansa kendine özgü mizahıdır. Bu alanda kalem oynatıp da düş dünyası onunkine benzeyen ikinci bir isim gelmiyor aklıma. Yazarın kendine özgülüğü beni onun edebiyatına bir miktar uzak tutsa da hakkını da teslim etmeliyim. Yazdıklarına mesafeli durmam onu kötü bir yazar yapmaz, biliyorum. Sadece mizah anlayışımız farklı. Bu bakış açısıyla raflarımda bekleyen Hanzade Servi kitaplarını aldım önüme.
*Mektup Ağacı
Bu kitapların ilki Tudem etiketiyle yayımlanan “Sevgili Hiç Tanımadığım Çocuk-2/ Mektup Ağacı” adlı kitap. İlk kitabı okuyanlar anımsayacaklardır Baler Işık’ı. Türkçe öğretmeni hiç tanımadıkları birine mektup yazma ödevi verince Baler Işık ve arkadaşları şaşırıp kalmışlardı. Nedeni ise iletişimin bu denli hızlandığı dönemde mektupla iletişim kurmanın zor ve anlamsız olmasıydı. Baler de yazdığı mektubu asıl sahibine göndermeyerek ormanda bir ağaç kovuğuna bırakır. Birkaç gün sonra mektubu bıraktığı yerden almak için yeniden oraya döndüğünde sürprizle karşılaşır. Çünkü hiç tanımadığı bir kişi ona mektup bırakmıştır. Sonrasında da olaylar ilginç bir şekilde gelişmiştir. Bu ikinci kitapta ise Baler Işık biraz daha büyümüş olarak çıkıyor karşımıza. Boyu uzamış, sesi kalınlaşmış, ergenliğin baş belası sivilcesiyle birlikte, tanıdığımız Baler Işık’tan birazcık farklı. “Baler, Avustralya’dan dönüyor bu kitapta. O artık bir youtube fenomeni. LGS hazırlığı her yaşıtı gibi onu da zorluyor, bunaltıyor. Youtube, teknoloji vs. deyince akla gelen bir kavram da siber zorbalık. Baler’in de bir trolle başı dertte. “Sevgili Hiç Tanımadığım Çocuk-2” dense de adına, ilk kitapla tek ortaklığı karakterlerdir. Konunun devamı gibi bir şey söz konusu değil. Dolayısıyla bağımsız olarak da okunabilir, değerlendirilebilir bu kitap.
Yazara ait bir başka kitap ise “Kumsal’ın Çizgili Dünyası.” Yine Tudem etiketiyle yayımlanan kitapta obsesif bir karakterle, Kumsal’la tanışıyoruz. “Kumsal’ın dünyasında zaman çok hızlı geçmiyor. Çünkü yerdeki çizgilere basmaması, odasındaki birkaç oyuncağına mutlaka dokunması, ellerini her defasında sekiz kez yıkaması gerek. Aksi halde onu bekleyen bir sürü lanetbozar rutini var. Böylesi hassas bir karakteri yazarın kendine özgü diliyle okuyoruz. Takıntılara, takıntılı olanlara dikkat çeken bir kitap. Takıntısı olanların da takıntıları karşısında neler yapabileceğine dair ipuçları bulabileceklerini düşünüyorum.
*Su Günlükleri 1/ Biz Arkadaş mıyız?
Hanzade Servi’nin kendine özgü edebiyatının eseri olan iki kitabından sonra gelelim farklı bir örneğe. Yazar başka bir şey mi denemek istedi ya da denemesi mi istendi, tereddütlerim var. Daha önce birçok türeviyle karşılaştığımız Su Günlükleri’ni, Saftrik Greg’le kıyaslamak isterim. Çünkü bu türden kitaplar için köşetaşı, Greg’in Günlükleri’dir benim için. “Biz Arkadaş mıyız?” bize ne anlatmak istedi, nasıl anlatmaya çalıştı, bir türlü çözemedim. Yazıların biçimi, çizimlerin birbirinden bağımsız olması ve çokluğu okurken yorucu bir süreç yaşattı. Sonunda dönüp bakınca da anlamsız bir boşluk kaldığını gördüm elimde. Kitap üzerine sözü uzatmadan şunu söyleyebilirim ki; “Su Günlükleri” taklit bir kitaptan olmaktan öteye gidemiyor. Keşke taklit de olsa daha iyisi olsaydı, demekten alamıyorum kendimi.
Servi kitaplarının sonuncusu da “Zamansızlar Sirki” oldu. Yazarın fanatiklerinden olduğunu bildiğim değerli bir dostum, bu kitabı zayıf bulduğunu söylese de kendime en yakın hissettiğim kitap bu oldu benim için. Konusu ve kurgusu beni içine çekti. Şöyle ki; on iki yaşındaki Neva’nın hayatı bir kurstan başka bir kursa geçmektedir. (Tıpkı salgından önce bütün çocukların olduğu gibi.) İşlerin çığrından çıktığı bir gün ailesi taşınmaya karar verir. (Tıpkı İstanbulluların, İzmir’e akın akın göç edip şimdilerde İzmir’i başka bir İstanbul yaptıkları gibi) Sahil kasabasında sakin bir hayat süreceklerdir artık. (Sanırım burası da Urla!) Ama işler planladıkları gibi gitmez. Kasabanın gizemli sakini, emekli sihirbaz Jerfi Adasal’ın Neva’nın arkadaşı Olgun’a hediye ettiği tek tekerlekli bisiklet, iki arkadaşı hiç beklemedikleri bir yere götürecektir. Zamansızlar Sirki’ne. Burada zaman kavramı yok. Herkes olduğu yaşta kalıyor. Bunun üzerine kitap boyu düşündüm. Nasıl olurdu acaba diye? Bunları dünürken de Neva’nın başından geçenleri ilgiyle okudum. Zamansızlar Sirki şaşırtıcı bir dünya sunuyor bize, Kırmızı Kedi etiketiyle.
Şimdi burada durup da yazara ait dört kitaba topluca bakınca, ikisinin kendine has edebiyatına ait olduğunu, diğer ikisinin de birbirine benzemeyen, yazarın diğer kitaplarına hiç benzemeyen kitaplar olduğunu görüyorum. Zamansızlar Sirki’nde alıştığımız mizahını kullanmadığından mıdır bilmem kitabı kendime yakın hissettim.
Tüm bunlar bir yana Hanzade Servi, edebiyatımız için özel ve özgün bir isim. Bu alanda herkesleşmemiş olması önemli. Kendisinden nice kitaplar okumayı dilerim.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (5 Nisan 2021)
“Hanzade Servi’nin dört kitabı… | Mehmet Özçataloğlu” üzerine bir yorum