1. Mazeret tuzağına düşmemek…
Samipaşazade Sezai Bey konaklarda büyüdü, özel hocalardan ders aldı. Neredeyse yirmi yılını Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde geçirdi. İlk ve son romanı Sergüzeşt 1888 yılında yayınlandı. Ölmeden önce de “Batılı yazarların çok zengin yaşantıları var, bizler o imkânlara sahip olamadığımız için fazla eser veremedik” diye dert yandı.
Yine Osmanlı döneminde doğan, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye gibi ünlü romanların yazarı Peyami Safa ise fakir bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. 2 yaşında yetim kaldı, 13 yaşında hastalık ve maddi sıkıntılar nedeniyle okulunu terk etti. Kendi kendini eğitti. Hayatı maddi manevi bunalım ve acılarla geçti. Buna karşın roman, inceleme ve denemelerden oluşan onlarca eser bıraktı ardında.
Yazma sürecinde kişisel koşullardan, toplumsal sorunlardan yakınma, sürekli bahane arama, mazeret üretme eğilimindeyseniz, işiniz zorlaşır. Bu tuzağa düşmeyin, yazarlığa giden yolun ilk adımı “her şeye rağmen” yazmaktır.
2. Yazmak için okumak…
Hayatı tanımanın, gözlem yapmanın, seyahat etmenin, yazacağınız romandaki olayların geçtiği mekânları görmenin önemi tartışılmaz. Ancak farklı türde yazılmış pek çok edebi eseri okumadan yazmaya başlamak, dilini bilmediğiniz, coğrafyasını, iklimini tanımadığınız bir ülkede yolunuzu bulmak kadar zahmetli olabilir.
Yazarların, bestekârların, ressamların hayatlarında pek çok ortak nokta vardır. Sanatçı biyografilerini, otobiyografilerini okumanın da bir yazar adayının ufkunu açabileceğine, irade ve azmini güçlendireceğine inanıyorum.
3. Kuralların tutsağı olmamak…
“Yazmanın kuralı yoktur” der Hemingway. “bazen kendiliğinden ve mükemmel bir şekilde geliverir; bazen bir kayayı matkapla delip patlatmaya benzer.”
Bu işin olmazsa olmazı çok çalışmaktır. Yılmadan, pes etmeden, düzenli olarak yazmak, yazmak, yazmak… Eğer o azim, o disiplin, o sabır sizde varsa, gerisi er geç gelecektir
4. Yazar önerilerinden yararlanmak…
Her yazarın farklı bir tarzı, tercihi vardır.
Stephen King rock müziği dinlerken, yarı sarhoş yazmıştı pek çok eserini. Hemingway gün doğmadan kalkar, saatlerce hiç ara vermeden ayakta yazardı romanlarını. Hasan Ali Toptaş, bütün gün ofiste memur olarak çalıştıktan sonra evine dönüp sabaha kadar çalışarak yazmıştır ödüllü romanlarını.
Orhan Pamuk romanlarını bölüm bölüm, sayfa sayfa kurguladıktan sonra yazmaya başladığını söyler. Zihnimde tek bir sahne canlandı ve hemen yazmaya koyuldum der kimi yazarlar. Marquez, “En önemli şey ilk paragraftır” der. “İlk paragraf için aylarımı harcamışımdır. Bir kez istediğimi elde ettim mi, gerisi arkadan gelir.”
Bence her yazar kendi kişiliğine, kendi yaşam biçimine uygun bir çalışma tarzını seçmelidir. Önemli olan bir kere başladıktan sonra ara vermeksizin, ilhamın titrek ışıklarını beklemeksizin her gün yazabilmektir.
5. Yazarken geriye bakmak…
Bazı yazarlar ilk taslak bitinceye kadar asla geriye dönüp bakmayın der. Başlayın ve bitirinceye kadar durmaksızın yazın…
Ben ise bir önceki gün yazdıklarımı gözden geçirerek, üzerlerinde düzeltmeler yaparak başlarım çalışmaya. Her bölümün sonunda bir önceki bölümü en baştan yeniden okur, dikkatlice elden geçiririm. Aylar geçer, bir gün gelir, son noktayı koyarım.
Peki, ya sonra?
Bir süre farklı türden romanlar okuyarak zihnimi dinlendirip, hazır olduğumu hissettiğimde taslak üzerinde sil baştan çalışmaya başlarım. İlk olarak fazlalıkları atmaya, safralardan kurtulmaya çalışırım. Bazen sözcükler, cümleler, çoğu kez de koca bir paragraf hatta sayfa, “sil” tuşuna basmamla birlikte yok olup gider bilgisayarın belleğinden.
Sanırım artık oldu dediğimde yazdıklarımı kâğıda döker ve ne çok yerde imla hatası yaptığımı, yeterince iyi cümleler kuramadığımı dehşet içinde fark ederim. Neden bilmem, bilgisayar ekranında köşe bucak gizlenen defolar sakin bir ortamda kâğıttan okunurken sanki kendilerini daha kolay ele veriyor.
6. Yazdıklarınızı paylaşmak…
Yola yeni çıkan yazar adaylarına roman taslaklarını her yaştan, farklı zevk ve deneyim sahibi okurla paylaşmalarını ve tüm eleştirileri ciddiye almalarını öneririm.
Pek çok yazarın bir ilk okuru, eleştirmeni vardır, bu kişi çoğu kez fikirlerine değer verdiği bir dostu ya da hayat arkadaşıdır.
Bu sürprizlerle dolu gizemli yolculuğa çıkan tüm yazar adayı dostlarıma, son durağı başarı olan doyurucu bir deneyim diliyorum.
edebiyathaber.net (29 Eylül 2014)