Zeynep Dizmen ve Eray Hacıosmanoğlu’nun “Hastalıkların Duygusal Sebepleri” adlı kitabı Timaş Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Hepimiz milyonlarca yıldır dönüp duran dünyamıza kısa bir süre için misafirliğe geldik. Bu kısacık zamanı duygusal ya da fiziksel hastalıklarla geçirmeyi kim ister? Hele ki hastalıkların nedenlerini her şey için geç olmadan görebiliyorken…
Size bir müjde vermek istiyoruz: Hasta olmadan önce ruhunuzu, sonra da duygudan kaynaklı olası hastalıkları hiç olmadan önleyebilirsiniz! Her şey için geç olmadan, hastalıkların duygusal hikâyeleriyle tanışmaya hazır mısınız?
Bu yolculukta duygularla hastalıkların, ruh-beden-zihin üçgeninin birbiriyle muhteşem bağına bakacağız. Duyguların kötü etkileri fark edilmediğinde nasıl hastalığa dönüştüğüne, hastalıkların duygusal nedenlerine birlikte ışık tutacağız. Hatta o kadar ileri gideceğiz ki, bırakın anne karnındaki hayatımızın günümüze uzanan etkilerini, atalarımıza uzanan aktarım öyküsünü ele alacağız. İnanç ve sevgi gibi gözle görülmeyen ama insan hayatını ötelere taşıyan mucizelerin hem ruh hem de beden sağlığını nasıl yeniden inşa edebildiğine şahit olacağız.
“Nasıl olsa yapar” diye testiyi kırmadan önce çocuğu şamarlayan Nasrettin Hoca ne kadar haklıdır bilmiyoruz ancak burada biz de en az onun kadar temkinliyiz. Hasta olduktan sonra değil, hasta olmadan önce alıyoruz önlemimizi. İyileşmek, daha da önemlisi hastalık bizi bulmadan hareket geçmek için kendi değişimimizi sağlayabiliriz. Bu değişim için önümüzde hiçbir engel yok. Tabii kendimizi saymazsak…
Şimdi çözüm yollarını ve umut kapılarını aralayıp yüzümüze bir gülümseme kondurabiliriz.
Zeynep Dizmen ve Eray Hacıosmanoğlu fiziksel sebeplerle geliştiğini düşündüğümüz bazı hastalıklar ile duygusal sebepler arasındaki bağı ortaya koyan bir çalışma ile “her şey için geç olmadan”yapabileceklerimizin peşine düşüyorlar.
Ruh-beden-zihin üçgenin olağanüstü etkileşiminin izini sürerek sevgisizliğin, değersizlik hissetmenin bizi nasıl içten içe hasta ettiğini, tam tersine sevginin, iyi hissetmenin ve inancın mucizevi iyileştirici gücünü bilimden beslenen bir bakış açısıyla ortaya koyuyorlar.
Hastalıkların Duygusal Sebepleri: Her Şey İçin Geç Olmadan hemen bugünden itibaren başlayabileceğiniz ümide ve iyileşmeye dair yolculuğunuz için bir rehber kitap.
Kitaptan Alıntılar
*Ruh sağlığımızı bozan her türlü olayın engel olmadığımızda bizi ne gibi çıkmazlara sürüklediğini, bu duygu durumlarının ruhumuzda ne gibi psikolojik hastalıklara dönüştüğünü hiç düşündünüz mü? Duygusal sebepler hatta psikolojik hastalıklar bir yana, peki bu çıkmazlarla boğuşurken yorgun düşen bedenimizi ne gibi hastalıkların beklediğini hiç düşündünüz mü? “Her şey için geç olmadan” fikri buradan geliyor: düşünmek zorundayız!
*Hissetmeden ve yaşama karşı bakış açınızı tam anlamıyla değiştirmeden kuru bir çabayla gerçekleştirilen olumlu düşünme pratikleri bazen çok daha yorgun düşmenize sebep olabilir. Zihninize gelen olumsuz düşüncelerle savaşmak sizi daha çabuk düşürür. O düşüncelerle savaşmak yerine onları anlamaya çalışmak, nedenlerini bilmek ve bunları kabul etmek öncelikli olandır. Bu nedenle öğrendiğimiz ilk öğreti olan “bastırmak” tanımından kaçınmanız gerekir.
*Okuyacağınız tüm hastalıkların duygusal sebeplerinde genel bir tanımlama verilse de her bireyin hikâyesi farklıdır. Örneğin tik oluşmasının ana duygusu değersizlik ve kardeşler arasında seçilmeme düşüncesi ise bazı bireylerde değersizlik bazı bireylerde kardeşler arası çatışma gözlemlenebilir. O nedenle sizin için hastalık ne zaman başladı sorusunu sorduğunuzda “O aralar hayatınızda neler oluyordu?” düşüncesini gözden geçirmek en doğru yol olacaktır. O aralar hissettiğiniz derin duygulara bakın. Şayet hiçbir şekilde hastalığın ortaya çıktığı zamanlarda neler hissettiğinizi bulamıyorsanız son bir yılı inceleyin. Hastalık başlamadan önce hayatınızda neler oluyordu? Hastalık zamanlarında neler hissediyordunuz?
*Olumlu düşünme gücü ile her zaman tedavinin mümkün olduğu tezini savunmuyoruz. Bazen olumlu düşündüğünüzü söylediğinizde bile bilinçdışınız ile durumu istemek ve kabul etmeniz arasındaki farklılıklar sürecinizi etkileyebilir. Ancak bir hastanın rahatsızlığı ile ilgili algısı ve hastalığının ona ilk kez söylendiği anda (otorite olarak gördüğü) doktorun takındığı ifade tarzı, hastanın düşüncelerini çok yüksek oranda etkileyebilir.
edebiyathaber.net (8 Nisan 2019)