Ayrılıklar kötüdür. İnsanın ruhunda kapanması imkânsız görünen yaralar açar. Acı verir, boğulma hissi uyandırır. Hele bir de evliyken bir aşk yaşamış ve ayrılmışsanız bunun yanına bir de suçluluk duygusu eklenir. Her insanın böyle bir durumda isteyeceği ilk şey nedir? Elbette ki “unutmak”. İşte, Nermin Yıldırım dördüncü romanı, Unutma Dersleri’nde, okurlarını unutamamanın girdabından kurtulmanın yollarını bulabileceği bir yolculuğa çıkarıyor. Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan romanda, hafızaya alma, hatırlama ve unutma üçgeninde okurların psikolojik dünyalarına keyifli bir dille giriş yapılıyor. Okur da kendini başkarakter Feribe ile birlikte unutarak acılardan kurtulmayı garanti eden Mazi İmha Merkezi’nde buluyor.
Yazar, kurgu bağlamında, aşk acısı çeken başkarakteri Feribe’nin “Unutma Dersleri” sayesinde çekmekte olduğu acılarının giderek yok olma sürecine geçişini kaleme alıyor. Feribe’nin dibe vurmuş ruh halinden yola çıkarak, acının, depresyonun, umutsuz kalmanın ve sevgi yoksunluğunun insan psikolojisinde yarattığı etkileri, daha çok eğlenceli bir dille okurlarına aktarıyor.
İlk bakışta, ‘aşka dair acılar’ üzerine yazılmış gibi görünen bu romanda, sayfalar ilerledikçe yalnızca aşka değil geçmişe, geleceğe ve hayata dair pek çok acının işlendiği göze çarpıyor. Temelde ‘unutmak’, daha doğrusu ‘unutabilmek’ var. İnsanın acıdan kıvrandığı zamanlarda bir ilaç, bir makine ya da bir mucizeyle aydınlığa çıkabilmek için kurduğu hayalleri, yazar Mazi İmha Merkezi’ni kurarak gerçeğe dönüştürüyor. Mazi İmha Merkezi’nin adının geçmesiyle okurda yaratılan ‘Ah keşke böyle bir yer olsa,’ hissi, kitabın sonunda bu merkezin aslında insanın kendi beyni olduğunu gösteriyor. Psikolojik bir roman olarak değerlendirilebilecek kitap, adı geçen merkezde Feribe’ye verilen ödevlerin içeriğiyle okura bir nevi acılardan kurtulma terapilerinin kapısını açıyor.
Feribe’nin evli bir karakter olarak başka biriyle yaşadığı ilişkisinden sonra hem ona artık acı veren anılarından kurtulmak arzusu, hem de hissettiği suçluluğun getirdiği utanç duygusunu unutmak istemesiyle başlayan ‘Unutma Dersleri’, unutmanın hatırlamaktan geçtiğini dinamik bir akış içerisinde gösteriyor. Sağlıklı bir bireyin hafızasından ufak bir anıyı bile silebilmenin fiziksel ya da kimyasal bir tedavi ile mümkün olamayacağını ve önce hatırlayıp sonra unutmanın aslında insan beyninin becerebileceği bir meziyet olduğunu gözler önüne seriyor. Dersler ilerledikçe de okur, unutmak istenilen anıların hatırlanmasıyla birlikte yüzleşme ve kendini affetme egzersizleri gibi ödevlerle genel geçer psikolojik bilgilere sahip oluyor. Mazi İmha Merkezi’nde verilen bu ödevler, bu mekâna olan merakın artmasını sağladığı gibi, okurun hayal gücünde oldukça farklı kapılar açıyor.
Ayrılık acısından yola çıkıp aşkın –e, -de ve –den hallerini kimi zaman kurallarla kimi zaman aforizmalarla fakat asla okura dikte etmeye çalışmadan kaleme alan yazar, okurun roman bittikten sonra dönüp tekrar okumak isteyeceği cümleler kaleme alıyor. Üstelik bu cümleler çoğu insanın hatta belki herkesin aşk ve acı içindeyken hissettiği duygular olduğundan, okurda ‘Tam da beni anlatıyor,’ hissi uyandırıyor. Dolayısıyla, aşkın her halinde yaşanan duygular da romanın temelinde yer alan unutma eylemi kadar okurun karşısına çıkmış oluyor.
Yazarın diğer kitaplarında olduğu gibi burada da değindiği hafıza konusu, konu unutmak ile ilgili olunca elbette oldukça yer tutuyor. Anne karnından bulunduğumuz yaşa kadarki dönemi mükemmel bir kayıt halinde tutan hafızanın aslında insan tarafından yönetilebileceğini ele alan yazar, kişinin hafızasını tanımasıyla onun efendisi olabileceğini “Unutma Dersleri” içinde okurlarına aktarıyor. Bu aktarım, unutmak için hatırlarken çekilen acılar ile hafızanın köşesinde kalmış, tozlanmış anıların ortaya çıkışı sürecinin insanda yarattığı psikolojik arayışa okuru da sürüklüyor.
Sıradanlığın getirdiği arayışların insanı toplumca yasak olarak değerlendirilen davranışlara yönlendirmesinin de işlendiği romanda yazar, insanın bir topluluğa ait olma çabası içinde ruhundaki kırılma noktalarına değiniyor. Kurguda, toplumun insan hayatı üzerindeki görünmez baskıları, hatta ve hatta kaygıların artma sebebi olarak dahi değerlendirilebileceği düşüncesini uyandıran olaylar, okurun toplumun yarattığı ahlak kaygısını irdelemesine olanak veriyor. Bu da okurda, duygularımızın bile toplumun kabul ettiği kurallar çerçevesinde şekillenmek zorunda kaldığı gerçekliğini hatırlamasını sağlıyor.
Bununla birlikte, yalnızca bireyselliğin incelenmesiyle yetinilmeyen bu romanda, toplumumuzun özellikle kadına, kadının davranışlarına, giydiği taytın toplumdaki yerine kadar, kısacası kadının varlığına yaklaşımın hicvedilmesiyle, daha çok kadın okurların Feribe’ye uzaktan bakarken, bazen acıyla bazen kahkahalarla şöyle bir geriye çekilip kendisine bakmasını sağlıyor.
Romanın en etkileyici yanı kurgusu olmakla birlikte dili de bir o kadar kitabın sürükleyiciliğine katkıda bulunuyor. Aslında oldukça depresif bir dille de işlenmesi mümkün olan konuyu, yazar kitabın arka kapağında da yer edildiği gibi, “pek neşeli” bir dille kaleme alıyor ve acı bir hikâyenin bir çeşit ironi ile işlenmesinin mümkün olduğunu gözler önüne seriyor. Okur da en acı hatıralardan, belki de insanın kendi hayatıyla kimi zaman dalga geçerek kurtulabilmesinin yollarını keşfetmiş oluyor.
Filmlere, şarkılara yer verilerek kurgunun renklendirildiği romanda, dilimize “Sil Baştan” olarak çevrilmiş iradi bir unutma hikâyesini anlatan Eternal Sunshine of the Spotless Mind, tıpkı okurlar gibi Feribe’nin de Mazi İmha Merkezi’ne girer girmez aklına gelen ilk film oluyor. Elbette ki, bu filmden bağımsız olarak devam eden Unutma Dersleri’nde, bambaşka yöntemler kullanılıyor. Ayrıca unutma hakkında Ajda Pekkan, Yeliz, Esmeray gibi sanatçıların şarkılarına yer verilen romanda, şarkılar satırlarda geçerken adeta okurun kafasında çalmaya başlıyor, kurgunun pekişmesine yardımcı oluyor.
Unutmamanın aslında insan olduğumuzu hatırlatan bir nimet olduğu hissi uyandırılan romanda, kimi zaman beklenmedik acıların var olan acıların üstüne gelmesiyle sınıra dayanmanın ağırlığı, kimi zaman acı çekeceğini bile bile hata yapmanın suçluluğu ve neticede beynimizin bizi gereğinden fazla etkileyeceğini bildiği anıları zaten bizim unutmamıza gerek kalmadan bir çeşit koruma kalkanı olarak sildiğinin gerçekliği gözler önüne seriliyor. Hem şaşırtıcı, hem bilindik, hem acıklı, hem eğlenceli bir üslup ile ilerleyen Unutma Dersleri, çoğu insanın kendisinden çok fazla şey bulabileceği bir doğallıkta okurlarının karşısına çıkıyor.
Gamze Erkmen – edebiyathaber.net (14 Mayıs 2015)