“Umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar” demişti Ece Temelkuran, bir söyleşisinde. Geride kalan bir buçuk yıllık zaman diliminde öyle çok anımsadım ki bu sözünü. Hani çerçeveletip çalışma odamın duvarına assam bu kadar olurdu belki. Zor zamanlardan geçtik/geçiyoruz. Aşılanmanın getirdiği psikolojik rahatlama ile bugünlerde bir nebze daha iyiyim kendi adıma. Fakat yeterli değil yine de benim için. İyi olmasını umduğum (maddi-manevi) milyonlarca insan var hâlâ. Umutla bekliyorum. Ben umutla beklerken umut etmekten vazgeçmeyen insanların varlığına da tanık oluyorum bu arada. Salgından daha önce başlayan zorluklarla mücadele etmeye çalışan yayın dünyasında “büyük” olarak tabir edilen yayınevleri, ne yapabiliriz diye düşünürken (haklı olarak) cesaretle adım atan yenileri içimizi ferahlatıyor. Bize başka başka hayal kurduruyorlar. İyi ki…
Alper Beşe’nin yayın yönetmenliğinde merhaba diyen Hayalkurdu Kitap bir-iki-üç değil, beş kitapla birden selamladı okurları. İçlerinden hangisini öne çıkarsam da bu yazıya konu etsem diye düşündüm fakat karar veremedim. Çözüm olarak hepsine değinmeye karar verdim. Bu kitapların dördü iki ayrı diziye ait ikişer kitap zaten. Gelelim ilkine.
*Duvarın İçinden
Jonathan Standing’in yazıp resimlediği “Duvarın İçinden” aşina olduğumuz bir söylemin mektuplaşmış haliyle başlıyor. Sınırları olmayan bir dünya düşleyenlere inat ( ki çocuklar da bunun varlığına inanırlar) kalın sınırların mutlu ettiğini iddia eden bir söylem. “En büyük başarımız olan Duvar, güvenliği sağlamakta ve huzuru korumaktadır. Muazzam boyutuyla bize siper olup bizi bir arada tutmaktadır. Duvar, bizi diğer tarafta yaşayan istenmeyen kişilerden ayırarak, bolluk içinde, uygar bir gelecek için bize umut vermektedir. (…) Görkemli Duvar’ımıza şükürler olsun; o bizi korur ve birleştirir.” Hani bazı kitaplar vardır, küçücük hacimlerine rağmen derinlikleri ile çok daha fazlasını anlatırlar… Duvarın İçinden de bu kitaplardan. Yüklendiği anlam saatlerce anlatılacak dersin içeriğinden çok çok fazlası. 30-35 tümce ve bunu besleyen resimlerle bir yaşam dersi gibi. Kitabı bitirip kapağı çevirince o sınırları olmayan yaşamı düşledim yeniden. Lastik botlar, sahile vuran çocuk/bebek bedenleri geçti gözümün önünden. Bunlara tanık olmadığımız bir dünya güzel olmaz mıydı?
*Bonnie ile Mortimer
Hayalkurdu/randa sıra bir dizi kitapta. Henüz elimizde iki kitap var ama devamının olacağını düşünüyorum. Böylesi keyifli kitaplar sadece iki kitap olarak tasarlanmamıştır. Agnes Cathala yazmış, Clement Devaux resimlemiş. Gözde Koca da dilimize çevirip buyurun siz de okuyun demiş. Bonnie ile Mortimer birbirlerinden nefret eden sıra arkadaşları. Dört gözlü havuç kafa Mortimer ve diş telli ve dev kadar uzun Bonnie. Okulun ilk günü ile başlıyor eğlenceli maceraları. Neyse ki sınıfta iyi bir öğretmenleri var da sınıf projesi adı altında bu iki farklı karakteri bir araya getirip arkadaş yapabiliyor. İkinci kitap ise ilk kitaptan farklı bir macera gibi görünse de devam kitabı olarak nitelenebilir. Okul kantininde çıkan yemekler öyle güzel ki, bu işte bir gariplik olduğunu seziyor Bonnie ile Mortimer. Bu gizemin peşine düşüyorlar. İlk kitaptakinden geri kalmayan bir eğlenceyi vaat ederek. Bonnie ile Mortimer’in uzun soluklu bir dizi olmasını umut ediyorum. Bu ikilinin çocuklara kitap okumayı sevdirebileceğine de inanıyorum diyerek geçiyorum son kitaplara.
*Çayırkuşu Hophop
Yine bir dizi kitapla karşı karşıyayız. Alex Donovici yazmış. Stela Damaschin-Popa resimlemiş. Ayşe Çevik de dilimize çevirmiş. Çayırkuşu Hophop ve arkadaşlarının maceralarını okuduğumuz bu iki kitapta sevgi dolu anlara tanıklık ediyoruz. Dostluk, hoşgörü, sevdiklerimiz adına mücadele, duygudaşlık bu kitaplarda karşılaştığımız kavramlar. Hophop ve arkadaşlarını tanımak bir kazanç olacaktır.
Hayalkurdu Kitap güzel bir adım atarak girdi yayın dünyasına. Daha da güzel adımlarını beklediğimi ifade ederek kutluyorum, yol açıklığı diliyorum.
edebiyathaber.net (28 Haziran 2021)