Hayata tutunmamızı sağlayan kurduğumuz hayaller midir, yoksa hayallerin kendisi hayatın henüz gerçekleşmemiş gölgeleri midir? Her iki durumda da aslında özümüzde özgürce beliren düşlerin bizi yeni yollara ve maceralara atılmada motive ettiğini söyleyebiliriz. Çocukların ve gençlerin de kendi hayat yolculuklarında kararlarını verebilmeleri, hayallerini gerçekleştirmeleri için çabalamalarını öğütlerken onlara bunu pratikte de öğretebilen kitaplardan destek alırız. Fabl türünde kaleme alınan Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk da hayatın gerçeklerini çocuklara zamansız ve mekansız bir diyardan anlatan ve hayata dair her adımı hayvanlar üzerinden işleyen eserlerden biri. Genç Timaş’ın Güney Kore’nin sevilen çocuk kitabı yazarlarından Sun-Mi Hwank’a ait eseri basmasıyla birlikte on yılı aşkın süre çok satanlar listesinde yer alan eser, raflarda yeniden yerini aldı. Farklı dillerde de çevirileri olan bu eser, aynı zamanda farklı zamanlarda animasyon, çizgi roman, müzikal ve oyun olarak da uyarlanmıştır.
Modern klasik özelliği atfedilen eserde, kendisine Filiz ismini veren bir tavuğun hayallerinin peşinden gitmeye karar vermesiyle başlayan macerasını okuyoruz. Filiz, çiftlik sahipleri için yumurtladığı yumurtalarına bir an olsun dokunamamış, kuluçkaya yatamamış ve diğer gezen tavuk ve horozlarla asla kaynaşamamış yalnız bir tavuktur. Onun görevi, çiftlik sahibine ve karısına sürekli yumurta vermek için kilitli olduğu kümesinde kendisine verilen yemlerle beslenerek hayatta kalmaktır. Ancak, artık bu mutsuz ortamda tükenmiş bir halde duran tavuğun ne yumurtlaması ne de bu şekilde yaşaması mümkündür… Bazen küçük bir aralıktan akasya ağaçlarını ve gezen diğer çiftlik hayvanlarını görerek yaşama tutunmaya çalışan Filiz’in iki hayali vardır: ilki, bir kez olsun kuluçkaya yatarak bir yumurtanın canlandığına tanık olmak, bir diğer ise uçabilmektir.
Cesur tavuk Filiz, son yumurtladığı yumurtanın telef olmasına çaresizce seyirci kalışının ardından kendisine harika bir kişisel dönüşüm yolculuğu başlatır. Onu hayatta tutan inandığı ve istediği şeyler uğruna içinde büyüttüğü gücü olur. Yaban ördeklerinin, gelinciğin, horozun, diğer tavukların, açlığın, soğuk havanın ve yalnızlığın tüm tavırlarına inat bir Bebek yetiştirir. Bazen kendi gücüne kendisi bile inanamasa da başkalarının değil, kendi kurallarının ve doğrularının peşinden giderek serüvenine devam eder. Cılız ve gözden çıkarılmış bir tavukken güçlü bir anne olur. Hem de bir yaban ördeğinin annesi… Sevgi, zamanla tür farklılıklarının ve çiftlikteki tartışmaların tüm olumsuz havasını yok eder. Filiz’in Bebek’I büyütmesi ve onun zamanla babası gibi güçlü bir Yeşilbaş olduğunu görmek yılların yorgunluklarını silip atar. Zamanla ikisinin arasındaki ilişkinin mucizevi dönüşümleri, bu dünyadaki tüm canlılara meydan okur ve büyük de ders verir. Biliriz ki, bize limitler koyan aslında kendimizden başkası değildir. Mevsimler değişirken çiftlikte, Avare’nin göletinde, çalılıkların ardında ve diğer her kuytuda gelinciklerden kaçarken hayatta kalmak giderek daha tehlikeli ve zor olsa da her canlı kendi özüne uygun davranmaktan ve yaşamak için savaşmaktan geri durmaz. Ancak, gerçekleşmesi mümkün olsun ya da olmasın hayallere giden yolda her şeyin bir bedeli vardır…
Özgürlük, annelik, hayatta kalma ve kolektif hayatta farklılıklara rağmen bir arada yaşama kavramlarının sıkı sıkıya örüldüğü ve birbirinden farklı okumalara açık olan eserde, 11 ayrı bölümde insan olma ve sosyal bir canlı olarak kendini gerçekleştirme mücadelesine dair gençlerin öğreneceği ya da bildiklerini hikaye içindeki olaylarla örtüştüreceği çok fazla şey olduğuna inanıyorum. Filiz’in yumurtlamayı reddedişinin ardından ölümle burun buruna gelmesi ve hayatta kalmak için türlü uğraşlara girerken onu ayakta tutan şeyin de hayalleri olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan, eseri okurken yaşı çok küçük olan okurların kitaptan etkileneceğini düşündüğü kısımlarda ebeveynlerin Filiz’in maceralarını farklı bir akışta aktarması gerekebilir. Ancak, genç okuyucuların çiftlikteki maceraları keyifle ve soluksuz okuyacağı düşüncesindeyim.
Nevres Işılay Kaçakgil – edebiyathaber.net (22 Haziran 2020)