Bazen karşılıksız seversiniz, biteceğini bilerek ve umarsızca…
Ve “keşke sadece bir rüya olsaydı” dedirten koyu bir tortu kalır geriye!
“İnsan annesini kaybedince ölümlü olduğunu anlıyor. Bir de aşkın bitme noktasında. Öncesinde Zeus Baba gökten hışımla inerek yüzüme, “Sen fanisin, anladın mı kadın!” diye bağırsaydı bile,
“Hadi oradan,” derdim, “güldürme beni.” Çünkü yukarıdakiler tarafından ne dirim ne de ölüm için ciddiye alındığımı düşünüyordum. Fakat annenizin ani ölümü size şunu öğretir: ertesi günüN olmadığını. Sadece onun için değil sizin için de olamayacağını…”
Yakalandığımız bütün hastalıkların tek bir kaynağı vardır: hayatı sevme hastalığı! Bu amansız hastalığın tek çaresi ise kaybetme korkusunun aşılmasıdır. O zaman insan soyunun acıları son bulacak, diğer bütün terk ediş ve terk edilişler anlamsız kalacaktır.
Şükran, ördüğü mavi kazak melankolinin içinden çıkıp kadınca bir direnişin kahramanı olduğunda kızına bunları söyleyecektir. İntihara eğilimli bankacı Neşe, geçmiş ve geleceğin peşindeki tarot kartlarını açtıkça, Ayda’nın aşk acısı da artarak ilerler. İki kadın, karabasanlarını buluştururken siyaseten çarpışırlar ama bir damla kan akmaz.
Sibel K. Türker’in yeni çalışması Hayatı Sevme Hastalığı, yalnızlıktan erkeklerle hesaplaşmaya, alkolden müziğe, ahlaktan aşka pek çok sorunu son derece kıvrak, esprili ve ritmik bir dille anlatan bir roman. Bir çağ manzarası.
SİBEL K. TÜRKER
SİBEL K. TÜRKER, 1968’de Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenim gördü. Radikal İki’de yazıları, Hayalet Gemi’de öyküleri yayımlandı. Öykü Sersemi adlı kitabıyla 2005’te Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü, Ağula’yla 2006 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü aldı. Kalp(Y)azan adlı bir öykü kitabı, Şair Öldü, Benim Bütün Günahlarım ve Meryem’in Biricik Hayatı adlı üç romanı daha vardır.
edebiyathaber.net (8 Haziran 2012)