Jaap Ter Haar’ın ‘Hayatı Sevmeye Devam Et’ romanı, başkahraman Beer’in bir trafik kazası geçirip kör oluşuyla açılıyor. Ardından hastanede kalırken hemşirelerle olan konuşmaları, üçüncü koğuşa geçtiğinde hastalarla olan şakalaşmalarından bahsediliyor. Sargıları alındıktan sonra eve geçer. Evde anne babası ve arkadaşları ona bir ziyafet yemeği verirler. Eve kolayca alışamaz. Körler daktilosu ve alfabeyi öğrenmeye çalışırken birçok zorluk yaşar. Sonra sıkıldığında dışarı çıkar. Parka giderken yolda yaşadıkları, banka oturduğunda çocuklarla olan konuşmaları ve eve dönüşü de anlatılmıştır. Doktor bandajı açar. Ertesi gün arkadaşlarının maçına gider. Bir süre sonra bir kez daha maça gider. Kitapta maçta yaşananlar da anlatılır. Sonraki gün postadan bir paket gelir. Pakette hastanedeki üniversiteli arkadaşından bir mektup ve bir de dedesine ait saat vardır. Geleceği konusunda kararsız kalan ailesinin yaşadıkları da anlatılır bu arada. Beer sonunda ailesinin isteği üzerine Bussum’daki körler okuluna kayıt yaptırır.
Romandaki en önemli karakter Beer’dir. Geçirdiği kaza yüzünden kör olmuştur. Yeni hayatına alışmaya çalışır. Çoğu zaman karamsar ve umutsuzdur. Körler alfabesi ve daktilo kullanmayı öğrenmek çok zordur. Eve geldikten bir süre sonra artık kendine acımayı, kendiyle uğraşmayı bırakmaya karar verir. Artık daha güçlü ve daha bilinçli biri olmuştur. Kendisine acıyanlara karşı savunmaya çekilmek zorundadır. Biraz mizah duygusu, biraz kendisiyle alay edebilme yeteneği sayesinde körlüğünü kabullendiğini çevresine göstermek ister. Umutsuzluğa düştüğü anlarda üniversitelinin postayla gönderdiği dedesine ait saati onu kendine getirmektedir. Bakımıyla en çok ilgilenen Hemşire Wil, sesi pürüzsüz, sevecen, kararlı, ne yaptığını iyi bilen birisidir. Beer’in ona olan hayranlığı gün geçtikçe artar. Kabus gördüğü bir sabah elini tutar ve yüzüne götürür. Yüzünün yarısı yanmış ve derisi izlerle kaplıdır. O da kendi yaşadıklarından pes etmeyen güçlü bir yapıdadır. Kazaya neden olan bahçıvan aslında iyi kalpli ve yaşlı birisidir, çok çalıştığından Beer onun ellerinin nasırlı olduğunu hayal eder.
Beer, hastanedeki ilk haftanın sonunda üçüncü koğuşa geçer. Yanındaki yatakta yatan iki bacağı kırık, kaba sesli bir gemici olan Gerrit şakacı, sivri dilli bir adamdır ve hastalarla ilgili olarak ona bilgi verir. Apandisit hastası Ab amca, midesinden ameliyat olan fırıncı, aristokrat görünümlü bir adam ve böbrekleri hasta olan kitap kurdu üniversite öğrencisi ile birlikte koğuşta altı kişilerdir. Koğuştaki ikinci gününde endişe ve paniğe kapılmasına rağmen bir ara üniversitelinin de yardımı ile tek başına yürümeye çalışır. Sohbet sırasında üniversiteli, birkaç haftalık ömrü kaldığını söyler. Bazen annesi, kardeşi ve büyükannesi kendisini ziyarete gelir. Anne babası daha önce yaşadıkları sorunlar nedeniyle ayrılmak üzeredir, ancak Beer kaza geçirdikten sonra eski günlerine dönüp birbirlerine destek olurlar. Beer için çok üzülürler. Onun normal bir insan gibi olması için sürekli çaba gösterirler. Kız kardeşi Annemiek, başlangıçta abisinin kör olduğunu kabul edemez, ancak daha sonra Beer’e her konuda yardım etmeye çalışır. Bu ziyaretlerin birinde büyükannesinin uzun saçlı ve uzun sakallı itici adam olarak bahsettiği kişi üniversitelidir. Büyükannesi önyargılı biridir. Beer’in körler okuluna gitmesine de sürekli karşı çıkar. Parkta, bankta otururken yanına bir çocuk grubu gelir. Özellikle Jan dikkat çekicidir, çünkü kral olmak istemektedir. İnançlı, inatçı ve kararlı konuşur. Sorulara mantıklı cevaplar vermektedir. Arkadaşları Bennie ve Goof’la eski okulunu maçına gider. Arkadaşları ona her konuda yardım eden iyi niyetli kişilerdir. Bu sırada yanına eski sınıf arkadaşlarından korkak, beceriksiz ve zayıf oğlan Tjeerd gelir. Okulda ona yardım etmek istediğini söyler. Beer çok mutlu olur. Sessiz, çekingen, düşünceli Tjeerd’le birlikte; müzik, düşünce ve sohbet dünyasına dalar, Latince ve Fransızca çalışırlar. Gazete dağıtarak para kazanmaya karar verirler. Körler okuluna gittiklerinde ise okul müdürü anne ve babasına çok iyi davranır. Müdür, anlayışlı ve huzurlu biridir. Sakin konuşan, gereksiz laf kalabalığı yapmayan, soğukkanlı müdür Beer’in hoşuna gider. Körler okulunda yanına bir kız gelir. Tanışırlar. Adı Tinka’dır. Beer bu güzel isimli kızdan hoşlanmıştır.
Kitapta olaylar sırasıyla hastane odası, ev, sokak, park, futbol sahası ve körler okulunda geçmektedir. Sadece hastanede doktorların viziteye çıkması, kahvaltının hazırlanması, ziyaret saatinin gelmesi gibi eylemler vardır. Bu mekânlar hakkında fazla betimleme yok. Bunun nedeni sürekli Beer’in anlatılması olabilir. Kör olması önemlidir. Zaten hiçbir şey göremiyor. Duyguları ve davranışları daha önemli olabilir.
Kitapta anlatılan olaylar ise şunlardır: Beer’in trafik kazası geçirdikten sonra kör olması, tedavi için bir süre hastanede yatması, eve dönmesi, evde yeni hayatına alışmaya çalışması, sokağa çıktığında ve arkadaşlarıyla birlikte maça gittiğinde başından geçenler ve yaşadığı zorluklar, sonunda ailesinin onu körler okuluna kayıt ettirmek zorunda kalması. Eylem ağırlıklı bir roman olduğunu belirtebiliriz rahatlıkla.
Kitapta daha çok Beer’in duyguları ön plana çıkıyor. Kaza sonrası başına ne geldiğini çok merak ediyor, kör olduğunu öğrendiğinde umutsuzluğa kapılıyor. Hemşire Wil ve üniversiteli arkadaşı ona hep moral veriyorlar. Hayatı sevmeye ve mücadele etmeye karar veriyor. Eve geldiğinde kör olduğu için başlangıçta çok zorlanıyor. Daktilo kullanmayı öğrenmek, dışarı çıkmak, yürümek, parka gitmek ona çok zor geliyor. Bazen umutsuzluğa kapılıyor, karamsar oluyor. Ama kendi gücüyle, arkadaşları ve ailesinin desteğiyle sorunları çözmeyi başarıyor. Onun yaşadıkları okuyucuları hüzünlendirebilir, yaşama mücadelesi ve hayatı sevmesi ise umutlandırabilir. Beer sayesinde engelli bir çocuğun yaşadıklarını her halimizle hissedebilir ve bu durumla ilgili olarak derin düşüncelere dalabiliriz.
Şimdi harekete geçme zamanı: hayatta başımıza ne gelirse gelsin güvensiz olmamalı, korkmamalıyız. Cesur olursak hayatta güçlüklerin üstesinden gelebiliriz. Kendimize güvenir, güçlü olursak zorlukları aşabiliriz. Başımıza kötü olaylar gelebilir. Biz de engelli olabilirdik ya da bir yakınımız engelli olabilir. Kendimizi onların yerine koyarak, onlara destek olmaya çalışabiliriz. Engellilerle ilgili kurumlarda gönüllü olarak çalışabilir, projeler geliştirebiliriz.
edebiyathaber.net (17 Mayıs 2018)